TAŞIN ESTETİĞE BÜRÜNMESİ ERZURUM YAKUTİYE MEDRESESİ
Sümeyra YAMAN
Mimari yapılar, kültürel kimliği oluşturan mekânsal değerlerin başında gelir. Mimari eserler şehirlerin tarihî dokularının şekillenmesine öncülük eder. Şehirler ise içlerinde barındırdıkları yaşanmışlıkların ortaya çıkardığı eserlerle birer kimlik kazanmışlardır. Tarihin en önemli tanıkları olan şehirler, farklı zamanlarda ortaya çıkan birçok değeri içinde barındırmıştır. Bu değerler, o dönemin gelişiminin boyutlarını bize gösterir. Tarihî değerlerin korunması, kültürel değerlerin günümüze taşınmasına ve geleceğe aktarılmasına öncülük etmektedir. Bu anlamda kültürel miras kavramı önem kazanmaktadır. Kültürel miras, toplumların biriktirdiği tecrübelerle gelenek ve göreneklerin devamlılığını sağlayan, geleceğin şekillenmesine yön veren değerlerin bütününü kapsamaktadır. Bu manada kültürel miras değerlerinin gelecek nesillere aktarılması ve korunması hayatiyet arz eder. Şehirlere has kültürün en güçlü temsilcilerinden olan müzeler, dönemlere ait mirası taşıyıp gözler önüne sermektedir.
Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan şehirlerden biri olan Erzurum, kültürel miras bakımından zengin bir birikime sahiptir. Erzurum bulunduğu önemli coğrafi konumu ve sahip olduğu zengin tarihî değerleriyle geçmişte birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Erzurum’da en değerli kültür varlıklarından biri olarak kabul edilen ve günümüzde müze olarak işlevini sürdüren Yakutiye Medresesi buna en güzel örnektir.
Yakutiye Medresesi, İlhanlılar Dönemi’nde Gazan Han ve Bolugan Hatun adına Hoca Yakut Gazani tarafından 1310 yılında yaptırılmıştır. Anadolu’daki kapalı avlulu medreselerin en büyüğü olan Yakutiye Medresesi plan düzeni, dengeli mimarisi ve farklı tarzlardaki motifli süslemeleriyle Erzurum’un en gösterişli yapılarından biridir. Medresenin yakın tarihlere kadar etrafı askerî kışla olarak kullanılmış ve çevresine farklı amaçlar için kullanılmak üzere birçok bina yapılmıştır. Sonraki yıllarda etrafındaki binalar yıkılarak medresenin çevre düzenlemesi yapılmıştır. Uzun yıllar süren onarımın ardından medrese, 1994 yılında Türk–İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Müzede, bölge kültürü ve sanatıyla ilgili etnografik eserler medresenin mimari yapısına uyum içerisinde sergilenmektedir.
Türklerin Anadolu’ya gelişlerinden hemen sonra başlayan Anadolu’daki kültürel değişim mimari eserlerde de kendini göstermiştir. Selçuklu Dönemi geleneksel mimari tarzı Yakutiye Medresesinde de tatbik edilerek anıtsal bir yapı ortaya çıkarılmıştır. Taş kapıları, eyvanlı avlularıyla taş işçiliğinin en güzel özelliklerine sahiptir. Bu yapı, dört eyvanlı medreseler grubunda yer almaktadır. Ön cephesinde bitkisel, geometrik ve sembolik desenlerle bezenmiş olan medresenin minare ve kapılarında yer alan çini süslemeleri eşsiz değere sahiptir. Medresenin en dikkat çekici kısmı minaresidir. Türk mavisi olarak isimlendirilen turkuaz renkli çinilerle kaplanmıştır. Medresenin girişinde bizi karşılayan heybetli “Taç Kapısı”, figürleri ve taş işlemeciliği ile abidevi bir görünüm oluşturur. Orta Asya süslemelerinin en güzel örneklerini bu şahane kapıda görmekteyiz. Yakutiye Medresesinin taç kapısının yan yüzlerinde, silme kemerle çevrili nişler içinde hayat ağacı, kartal ve aslan motifleri yan yana bulunmaktadır. Dönemin mimarisinin en güzide örneklerinin kullanıldığı bu kapı sadece süsleme unsuru olmayıp sembolik anlamlar da içermektedir. Hayat ağacı motifine; evrenin direği, hikmetin, kudretin, bereketin, bilimin, barışın, sonsuzluğun sembolü gibi soyut kavramlar yüklenmiştir. Ayrıca hayat ağacı, devletin koruyucu gücünü sembolize etmesi ile devlet ağacı olarak da değerlendirilir. Aslan figürü ise hayat ağacını koruyan kuvvet ve kudreti sembolize etmektedir.
Yakutiye Medresesi dikdörtgen planlı, eyvanlı (binaların ortasında bulunan ve iç avluya açılan üç tarafı kapalı tek tarafı açık oda), kapalı avlulu ve tek katlıdır. Bu mimari eser dört eyvanlı plan şemasına göre yapılmıştır. Bu yapının girişi iki katlı olarak düzenlenmiştir. Taç kapıdan sivri tonozla (silindir biçiminde tavan) örtülü giriş holüne geçilmekte, giriş holünde iki oda bulunmaktadır. Buralarda şu an çeşitli tarihî eserler sergilenmektedir. Ön tarafta bulunan odada yer alan merdivenle hem minareye hem de giriş holünün üzerinde yer alan eyvan şeklindeki ikinci kata ulaşılmaktadır. Yapıda büyüklü küçüklü olmak üzere sekiz medrese odası bulunmaktadır. Öğrenci ve hocalara ait olan bu odalar sınıf ve derecelerine göre belirlenmiştir. Bu nedenle her odanın girişinde farklı bir işleme dikkat çeker. Odaların kapıları oldukça kısadır. Eğilmeden odalara girilemez. Bunun sebebinin, burada eğitim gören talebelere mütevazılığı aşılamak olduğu söylenir. Medresenin avlusu ortada dört kalın sütunla çevrili, nişlerinin üstünü örten çeşitli süslemelerle bezenmiş ve ortasında aydınlatma feneri bulunan kubbeyle kapatılmıştır. Kubbe ve odalar arasında yine sivri kemerli, silindir biçiminde tavanlarla örtülü revaklar yer almaktadır. Medresenin güneyinde bulunan eyvan, dikdörtgen çerçeveli, süslemeli mihrabıyla mescit olarak kullanılmıştır. Medresenin dışa taşkın taç kapısı ve iki köşesindeki minareleriyle cephe kompozisyonu oldukça dengeli ve göze hitap eder biçimde tamamlanmıştır. Yakutiye Medresesinin doğu duvarına bitişik inşa edilen kümbet, tuğladan yapılmıştır. Üzerinde üç penceresi bulunan yapı külah ile örtülüdür.
Yakutiye Medresesi, restorasyonunun tamamlanması ile birlikte müze olarak ziyarete açılmıştır. Her bir odasında farklı eserler sergilenmiştir. Bu eserlerin en göze çarpan parçalarından bazıları şunlardır:
Bilezik: 19. ve 20. yüzyıl olarak tarihlenen ve döneminin güzide örneklerindendir; birbirine geçmeli zincir motifliler ortasında akik taşlı, bezemeli, dönemin ince zevkini bize taşıyan nadide bir mücevherdir.
Yazı Takımı: Dikdörtgen formlu, ön kısmı çekmeceli ve kenarları kıvrımlı dal çerçeveli, tüm yüzeyi sedef kakmalı çiçek motifleriyle bezemeli olan ahşap yazı takımı türüne az rastlanan örneklerden biridir.
Riton (hayvan ve insan biçimli kap): Parlak yeşil renkli, sırlı, şişkin karınlı hayvan üzerinde, önündeki iki davulu çalan oturur vaziyette insan figürlü riton.
Tombak Leğen İbrik Takımı: 18. yüzyıla ait olduğu bilinen eser yuvarlak formlu leğen, sabunluk ve uzun boyunlu, şişkin gövdeli, kubbemsi kapaklıdır. Mavi, yeşil ve lacivert minelerle işlenmiş; üzerinde kabartma rozet süslemeler bulunan ibrik takımı tombak işçiliğinin en nadide örneklerinden biri olması bakımından önemlidir.
Yakutiye Medresesi içerisinde, bölgenin kültür ve sanat özelliklerini geçmişten günümüze taşıyan kadın takı ve giysileri, erkek takı ve aksesuarları, kemerler, bakır eserler, silahlar, mühürler ve sikkeler gibi etnografik nitelikteki eserler bu mimari yapı ile uyum içinde sergilenmektedir. Selçuklu Dönemi geleneksel mimarisinin dört eyvanlı tarzını yansıtan Yakutiye Medresesi taş işçiliğinin en nadide örneklerini sergiler. Bu döneme ait anıtsal yapıyı ve aynı zamanda içerisinde farklı dönemlere ait nadide eserleri görmek isteyen tüm okurlarımızı Yakutiye Medresesini ziyaret etmeye davet ediyorum.