Makale

KASAS SURESİ

KASAS SURESİ

Doç. Dr. Faruk GÖRGÜLÜ
Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Kasas suresi, Kur’an-ı Kerim’in 28. suresi olup 88 ayetten oluşmaktadır. Nüzul sırasına göre 49. sırada yer alan bu sure, Neml suresinden sonra ve İsra suresinden önce, Mekke döneminin sonlarında inmiştir. Surenin, Müslümanların, Mekkeli müşriklerin baskılarına maruz kaldığı bir dönemde indirildiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda sure, Müslümanlara moral ve destek vermeyi, kâfirlere ise uyarı ve tehdit içeren mesajlar sunmayı amaçlamaktadır. Sure, adını 25. ayette geçen ve “kıssa” kelimesinin çoğulu olan “kasas” (kıssalar) ifadesinden almıştır. (İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, Tunus: Daru’t-Tunusiyye, 1984, 20/61.)
Surenin büyük bir kısmında Hz. Musa’nın hayat hikâyesi ve Firavun’la olan mücadelesi anlatılmaktadır. Ayrıca, Şuara ve Neml surelerinde kısaca değinilen konulara dair tamamlayıcı bilgiler verilir. Bunun yanında, büyük bir servet ve güç sahibi olan Karun’un kıssasından kesitler sunularak, küfre sapmanın ve maddi servet ile güce bel bağlamanın kötü sonuçları vurgulanır. Surede, Mekkeli müşriklerin Kur’an’a ve Hz. Peygamber’e karşı takındıkları olumsuz tutum ve davranışlara da değinilir. Surenin son bölümünde ise Mekke’nin fethine işaret edilerek Hz. Peygamber (s.a.s.) teselli edilir; Allah’ın ayetlerine bağlı kalması ve O’ndan başka hiçbir ilah tanımaması emredilir. Aynı zamanda, yaratılan her şeyin yok olacağı ve hükümranlığın yalnızca Allah’a ait olduğu hatırlatılarak, tevhid inancının önemi vurgulanır. (İbn Âşûr, 20/62-63.)
Kasas suresi, huruf-ı mukattaa adı verilen “Tâ-Sîn-Mîm” harfleriyle başlar ve ardından gelecek beyanların, apaçık kitabın ayetleri olduğu vurgulanır. Daha sonra, Hz. Musa ile Firavun arasındaki mücadelenin bir kısmının gerçek şekliyle anlatılacağı belirtilir. Bu girişin ardından, Firavun’un yeryüzünde nasıl böbürlendiği, halkı sınıflara ayırarak ayrımcılık yaptığı ve zulüm düzeni kurduğu ifade edilir. İsrailoğulları’nın Mısır’da çoğalmasından ve kendisine isyan etmelerinden kaygı duyduğu için erkek çocuklarını öldürttüğü (Kur’an Yolu Tefsir, 4/215, 216.), kız çocuklarını ise sağ bıraktığı anlatılır. Bu zulüm karşısında, Allah’ın ezilenlere yardım edeceği ve onları güçlü kılacağı yönündeki iradesi vurgulanır. (Kasas, 28/1-5.)
Surenin devamında, Hz. Musa’nın hayat hikâyesi kronolojik olarak ele alınır. Doğumuyla başlayan kıssa, annesine verilen ilhamla devam eder. Bebeğin bir sandık içinde nehre bırakılması, Firavun ailesi tarafından bulunması ve ardından yaşanan sütanne arayışı sürecinde tekrar öz annesine kavuşması detaylı bir şekilde anlatılır. Bu bölümde, özellikle Hz. Musa’nın annesinin gösterdiği sabır ve tevekkül örnek olarak sunulur. (Kasas, 28/6-13.) Hz. Musa’nın gençlik dönemi surede önemli bir yer tutar. Olgunluk çağına erişmesi ve kendisine hikmet ve ilim verilmesi, ardından şehirde yaşanan kavga olayı ve bir Kıpti’nin ölümüyle sonuçlanan hadise anlatılır. Bu olaydan sonra Hz. Musa’nın yaşadığı pişmanlık, tövbesi ve şehirde kendisi için kurulan tuzaktan haberdar edilmesi üzerine Mısır’dan ayrılmak zorunda kalışı ve Medyen’e gidişi işlenir. Medyen dönemiyle Hz. Musa’nın hayatında yeni bir sayfa açılır. Su kuyusu başında iki kıza yardım etmesi, Hz. Şuayb ile karşılaşması ve kızlarından birisiyle evlenmesi, sekiz yıl çobanlık yapması bu dönemin önemli olaylarıdır. Ardından ailesiyle birlikte Tur dağına çıkışı ve burada vahye muhatap olup Allah’ın kendisiyle konuşması, peygamberlikle görevlendirilmesi, kavmine tebliğe başlaması, asa ve yed-i beyza mucizelerinin bahşedilmesi ve kardeşi Hz. Harun’un kendisine yardımcı olarak görevlendirilmesi anlatılır. (Kasas, 28/14-35.)
Daha sonraki ayetlerde, Hz. Musa’nın Mısır’a dönüşü, Firavun’u imana davet etmesi ve Firavun’un bu daveti yalanlayarak inkârcı ve kibirli bir tutum sergilemesi anlatılır. Ardından, Hz. Musa’nın gösterdiği mucizelere rağmen Firavun’un inkârda direnmesi, sonunda onunla ordusunun Kızıldeniz’de boğulması ve İsrailoğulları’nın bu mucizevi olayla kurtuluşa ermesi detaylandırılır. Sonrasında, Hz. Musa’ya Tur dağında Tevrat’ın verilmesi ve bu kitabın insanlar için bir hidayet rehberi ve rahmet kaynağı olarak sunulması ele alınır. (Kasas, 28/36-43.)
Surenin 44-75. ayetleri arasında, Resulullah’ın (s.a.s.) ilahi vahye mazhar oluşunun doğruluğu teyit edilerek, müşriklerin bu konudaki eleştirileri reddedilir. Hz. Musa ile Hz. Peygamber’in tebliğleri arasındaki benzerliklere dikkat çekilir ve Hz. Musa ile Firavun arasındaki mücadelenin, Resul-i Ekrem ile Mekke müşrikleri arasında benzer bir şekilde yaşandığı vurgulanır. Ayrıca bu bölümde Allah Resulü’ne, sevdiği birinin hidayete ermesi için gösterdiği çabanın tek başına yeterli olmayacağı, hidayetin ancak Allah’ın dilemesiyle gerçekleşeceği hatırlatılır. (Kasas, 28/56.) Bunun yanı sıra, dünya hayatının geçiciliğine dikkat çekilir ve refah içinde şımarmış birçok toplumun helak edildiği anlatılır. Aynı zamanda, kıyamet gününün bazı sahneleri tasvir edilirken, evrendeki düzen ve işleyişle Allah’ın varlığına işaret eden kevni delillere de yer verilir.
Kasas suresinin son bölümünde, servet ve dünyevi ihtirasların olumsuz bir örneği olarak Karun kıssası anlatılır. Bu kıssada, Hz. Musa’nın kavminden olan ve büyük bir servete sahip bulunan Karun’un, sahip olduğu zenginliği Allah’tan değil de kendi bilgisi ve çabasıyla elde ettiğini iddia etmesi, zenginliğine güvenerek kibirlenmesi ve halkın bir kısmının ona özenmesi anlatılır. Ancak Karun’un bu tutumu, haksızlık ve kibirle dolu bir hayat sürmesine neden olur. Sonunda Allah, onu servetiyle birlikte yerin dibine geçirerek helak eder. Bu kıssa, dünya malına aşırı bağlanmanın tehlikelerini gözler önüne sererken, dünya malının ve mülkün geçiciliğini, servetin asıl sahibinin Allah olduğunu ve asıl değerli olanın Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu vurgular. Ayrıca, dünya malının Allah’ın lütfuyla elde edildiği ve ondan yararlanırken de başkalarının haklarını gözetmek gerektiği mesajı verilir. Allah’ın vereceği sevabın dünya malından çok daha değerli olduğu hatırlatılarak, dünya ve ahiret dengesinin önemi üzerinde durulur. Bu kıssa, hem Mekke müşrikleri arasındaki servet sahipleri hem de onlara özenenler için büyük bir ibret niteliği taşımaktadır. (Kasas, 28/77-82.)
Karun kıssasının ardından gelen ayetlerde, yeryüzünde büyüklük taslamaktan ve fesat çıkarmaktan sakınanların ahirette kurtuluşa ereceği, iyilik yapanlara yaptıklarının daha güzeliyle karşılık verileceği, kötülük yapanların ise işlediklerinin dengiyle cezalandırılacağı bildirilerek, kıssadan çıkarılacak derslere dikkat çekilir. (Kasas, 28/83-84.) Sure, Allah’tan başka ilah bulunmadığını ve O’nun zatından başka her şeyin helak olacağını ifade eden, İslam’ın uluhiyet ve tevhid akidesini özetleyen ayetle (Kasas, 28/88.) son bulmaktadır. (M. Kâmil Yaşaroğlu, “Kasas Sûresi”, TDV İslam Ansiklopedisi, 24/536.)