MÜNEVVER AYAŞLI
İstanbul Sevdalısı Bir Yazar
Meryem DALĞIÇ
DİB Türk İslam Sanatları Daire Başkanı
Tanzimat Dönemi, modernleşme hareketlerinin arttığı, çeşitli tartışmaların da yaşandığı bir evredir. Bu süreçte Batılılaşmanın her yönüyle olması gerektiğini belirtenlerin yanı sıra kadim medeniyetimize sırt çevirmeksizin ve inançtan, kültürden taviz verilmeksizin teknolojik gelişmelerin alınmasının daha doğru olduğunu savunanlar olmuştur. Kuşkusuz bu hararetli tartışmalar o dönemin edebî eserlerine, gazetelerine de yansımış; yazarlar kalemleri vasıtasıyla fikirlerini ve duygularını ifade etmişlerdir. Bir cihan devleti olan Osmanlının son günlerine şahitlik eden, Cumhuriyet’in ise ilk kuruluş yıllarını yaşayan, o günlerin toplumsal hadiselerini, fikriyatını eserlerinde ince bir ustalıkla işleyen kadın yazarlarımızdan biridir Münevver Ayaşlı.
1906 yılında Selanik’te doğan Münevver Hanım, babası Miralay Cafer Tayyar Bey’in görevi dolayısıyla küçük yaştan itibaren Osmanlı coğrafyasının çeşitli yerlerini dolaşır. Halep ve Beyrut’ta Alman Mektebinde okur, ardından da Paris’te Collège de France ile École des Langues Orientalese devam eder. Burada Arapça ve Farsçanın yanı sıra ünlü şarkiyatçı Louis Massignon ile Henri Massé’den tasavvuf dersleri alır, diğer taraftan Stuttgart Kraliyet Konservatuvarına devam eder. Musikiyle olan irtibatını koparmayıp İstanbul’a döndüğünde Alman asıllı bir sanatçıdan arkadaşı Fatma Rikkat Kunt ile beraber piyano dersleri alır.
Sadullah Paşa’nın oğlu Nusret Sadullah ile evlenen Münevver Hanım, 1934’te Soyadı Kanunu’nun çıkmasıyla eşinin ailesinin Bünyamin Ayâşî’ye nisbeti sebebiyle Ayaşlı soyadını alır. Diplomat olan eşinin görevi nedeniyle saray ve konak muhitinde yaşayan Münevver Hanım, zengin bir kültürden beslenir. Hürmet ve muhabbetle bağlandığı eşinin vefatının (1944) ardından derin bir yalnızlığa gömülür. Bu süreçte hacca gider ve tasavvufa yönelir. Hayat mücadelesinde kalemini kendine dost eyleyen Ayaşlı; kültür, sanat ve edebiyatla yakından ilgilenmeye başlar. (Abdullah Uçman, “Ayaşlı, Münevver” Mad., DİA, S.143-144)
Münevver Ayaşlı, gündemi yakından takip eden, toplumun sorunlarına duyarlı, muhafazakâr siyasi düşüncenin önde gelen isimlerinden biri olarak fikirlerini edebî eserler vasıtasıyla dile getirir. Yeni İstanbul gazetesinde “Merak” başlığıyla, kendine ait bir köşede günlük siyasi, kültürel fıkralarla yazarlık kariyerine başlayan Ayaşlı, zamanla bu tarzda yazılarını Sabah ve Yeni Asya gazetelerinde devam ettirir. Yazarlık hayatı boyunca kalemini cesurca kullanan Ayaşlı, başta roman olmak üzere hatıra, deneme, tarih alanlarında birçok eserini okuyucuyla buluşturur.
Münevver Hanım’ın yazılarını besleyen kaynaklar; Osmanlı medeniyeti, İstanbul, tarih ve tasavvuftur. Osmanlı, medeniyetin merkezi olup yazarın da ömrünün büyük kısmını geçirdiği İstanbul kültürü, babası vasıtasıyla küçük yaşlarda tanıştığı tasavvufi literatür özellikle son dönem Türk tarihi, eserlerinin eksenini oluştur. Kitaplarında Osmanlı ve İstanbul sevgisinin daima öne çıktığı görülür.
Münevver Ayaşlı, eserlerinde Osmanlı olmanın vurgusunu sık sık yapar: “Ben bir imparatorluk çocuğuyum. Şöyle ki Manastırdan Sarıkamış’a, Hopa’ya kadar Türk bayrağı altında, pasaportsuz seyahat edilirdi. İlk mektebe Halep’te gittim. İkinci mektebe Beyrut’ta devam ettim. Binaenaleyh şimdi oraları başka bayrak altında görmeye el’an tahammülüm yoktur.” sözleriyle kaybedilen topraklar için gözyaşı döker. O, bir nostaljiden ziyade bir medeniyetin çöküşüne mersiyeler düzer. Zira yazara göre Osmanlı estetiktir, zarafettir. Birçok milleti kendi çatısı altında toplayan birlikte yaşama ahlakının adresidir. Bunu “Osmanlı kültürünün mümeyyiz vasfı ne idi, diye sorulacak olursa, verilecek cevap: Yaşama bilgisi, yaşama sanatı olacaktır.” cümlesiyle ifade eder. Kuşkusuz bu sanat onun hayatına da yansır. Ailesinden aldığı terbiyeyle, gördüğü eğitim ve yaşayış tarzıyla Münevver Hanım, tam bir Osmanlı hanımefendisidir. Tüm zarafeti, nezaketiyle sofrasında ağırladığı misafirlerine ikram ettiği yemeklerle çevresini kaybolmaya yüz tutmuş büyük bir medeniyetle buluşturarak ruhların da beslenmesini sağlar.
Münevver Hanım, İstanbul sevdalısı bir yazardır. İstanbul’un maddi manevi kültürünü özümseyen Ayaşlı, Dersaâdet adlı kitabıyla bu kadim şehre güzelleme sunar. Ona göre İstanbul dışındaki her yer taşradır. İstanbul, “avam”ı “havas” eyleyen bir görgü, anane, terbiye ve kültür akademisidir. Bu şehri İstanbul yapan; konak hayatı, yaşam tarzı, Boğaziçi kültürü, adabımuaşeretidir. Ayaşlı bunların elden kayıp gitmesine hayıflanır, sitem eder.
Dersaâdet eserinde saydığı isimlerin ve onların temsilcisi olduğu bir hayatın bugünün insanları tarafından anlaşılmasının ise güç olduğunu düşünen yazar, şöyle der: “Benim İstanbul hakkında yazdıklarımı, benim gibi eskinin kalıntılarından pek az kişi hatırlar. Bizden sonra gelenler, bu âlemi hiç görmemiş, duymamış, mevcudiyetinden bile habersiz kimselerdir. Şayet bu satırları okurlarsa soracaklar, bunlar masal mı, hakikat mi? Yoksa bunların gözlerine görünen bir serap mı? Biz şimdiden cevap verelim: Evet, bizim gördüklerimiz hakikat değil, serap. Mücerret, elle tutulmaz, yaklaştıkça kayıp olan bir serap…” (Hatice Yıldız, Münevver Ayaşlı, TDV Yayınları, Ankara 2023, S.20-40)
Son Osmanlı hanımefendilerinden olan Münevver Ayaşlı’nın fikirleri, dili, üslubu kuşkusuz bu eserle sınırlı değildir. Romanları, denemeleri ve yayımlamadığı hikâyeleriyle tanınan Ayaşlı 20 Ağustos 1999 tarihinde vefat etmiştir.