Makale

ŞİDDETE KARŞI MERHAMET

ŞİDDETE KARŞI
MERHAMET

Zehra TUNCEL
DİB Başkanlık Vaizi

Peygamberimiz (s.a.s.) en samimi destekçileri olan sevgili eşi Hz. Hatice’yi ve amcası Ebu Talib’i kaybettikten sonra İslam’ı tebliğ etmek amacıyla Zeyd b. Hârise (r.a.) ile birlikte Taif’e doğru yola çıktı. Taif halkı İslam’ı kabul etmedikleri gibi Peygamberimizi incitecek davranışlar sergilediler. Zeyd, Allah Resulü’nü korumak için vücudunu siper etmesine rağmen Peygamberimizin ayakları yaralandı ve yol kenarında bir üzüm bağına sığındılar. Olayın devamını Sevgili Peygamberimiz şöyle anlatır: “Hüzünlü ve kederli bir şekilde yola düştüm gideceğim yere doğru. Mekke yakınlarında bulunan Karnu’s-seâlib denilen yere geldiğimde başımı gökyüzüne kaldırdım. Bir de ne göreyim? Başımın üstünde beni gölgeleyen bir bulut duruyor. Dikkatli bakınca üstünde Cebrail’i gördüm. Bana seslendi: ‘Allah, kavminin sana cevabını ve seni reddetmelerini işitti. Dilediğini emretmen için sana dağların idaresi ile görevli meleği gönderdi.’ Sonra dağlar meleği seslendi: ‘Ey Muhammed, işte ben emrindeyim. İster misin şu iki yalçın dağı onların üstüne yıkayım?’” Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz kendisine ve diğer müminlere onca zorluk yaşatan kavmini merhametinden mahrum bırakmayarak meleğe, “Hayır, ümit ediyorum ki Allah onların soyundan sadece Allah’a ibadet eden ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayan bir nesil çıkaracaktır.” (Buhârî, Bed’ü’l-halk, 7) cevabını vermişti.
Peygamberimizin bu davranışının ve merhametinin kaynağı neydi? Merhamet deyince ne anlamalıyız, bu duygu hangi alanlarda ve nasıl uygulamaya dönüşür, aile ve topluma nasıl yansır, merhametli olmak öğrenilen bir şey midir, merhametli olmak insana ne kazandırır, merhametsizliğin sonuçları ve zararları nelerdir? Bu yazımızda bu sorulara cevap arayacağız.
Merhamet Deyince…
Tüm kavramlar gibi merhametin de pek çok tanımı vardır. Türk Dili Kurumu merhameti “Bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma” ifadeleriyle tanımlar. İngilizcede ise merhametin karşılığı olarak kullanılan “compassion” kelimesinin kökeninde Latince’de “birlikte acı çekmek” anlamına gelen “compati” sözcüğü yer alır.
Oysa merhamet, acıma ve üzüntüden ibaret bir duygu değildir. Merhamet, esirgemek ve şefkat etmektir; acımak ve insaflı davranmaktır, kalp inceliği ve gönül yumuşaklığıdır. Acımanın, sevgi duymanın ve şefkat beslemenin ötesinde bir bakış açısını, ahlaki bir duruşu ve zihin kodunu ifade eder. Merhamet hissi, muhatap olunan kişiyi öncelikle bir insan olarak kabul etmeyi, anlamayı ve onun tarafından da anlaşılmayı mümkün kılar. (Kemal Sayar, Merhamet, Kapı Yay., İstanbul 2019) Merhamet, Allah’ın Rahman isminin bir yansımasıdır. “O, kendi üzerine rahmeti yazmıştır.” (En’am, 6/12) Başka bir ayette Yüce Allah “Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.” buyurmaktadır. (A’râf, 7/156) Bu, rahmetin yalnızca bir duygu olmadığını, Allah’ın sonsuz merhametinin her şeyi kapsadığını ifade eder. “Allah Teâlâ rahmetini yüz parçaya ayırdı, doksan dokuz parçasını yanında alıkoydu, bir parçasını ise yeryüzüne indirdi. İşte yaratılmışların tamamı bu bir parça rahmet sebebiyle kendi aralarında merhametli davranırlar...” (Buhari, Edeb, 19)
Bireyden Aileye, Aileden Topluma Merhamet
Kur’an-ı Kerim, inananların birbirleriyle ilişkilerinde rahmeti esas almalarını öğütler (Fetih, 48/29). Kurtuluşa ermek için bu yeterli midir? Olmadığını Beled suresinden (90/17) öğreniyoruz: “Sonra iman edip birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti öğütleyenlerden olmaktır.” Peygamberimiz, “Merhametliler var ya, işte Rahman onlara merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki Yüce Allah da size merhamet etsin.” (Ebu Davud, Edeb, 58) ifadesiyle insanın merhametli olma sorumluğuna işaret eder. Bireysel ve toplumsal hayatta merhamete dair atılacak her adımın ilahi bir karşılık bulacağına, bir diğer ifadeyle yaratılanlar arasındaki merhamet ilişkilerinin yaratana uzanan bir boyutu olduğunu hatırlatır.
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kendisi de bir merhamet timsalidir. Rabb’imiz her hâliyle inananlar için en güzel örnek olan Peygamber Efendimizin kâinat için rahmet vesilesi olduğunu “Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 21/107) buyurarak belirtmiş ve müminlere karşı çok şefkatli, merhametli olduğuna vurgu yapmıştır. “Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur. (Tevbe, 9/128)
Aile fertlerinin birbirlerine karşı ilişkilerine merhameti nasıl yansıtacağı konusunda eşleri, çocukları ve torunlarıyla olan ilişkileriyle ümmetine en müstesna model olan da Sevgili Peygamberimizdir.
O da aile hayatında zorluklar yaşamış, eşleri maddi konularda bazı taleplerde bulunduğunda bile kısa süreliğine onlara dargın kalmakla yetinmiş, en küçük bir merhametsizlik göstermemiştir. (Müslim, Talâk, 30) Eşlerinin hatalarına şahit olduğunda onları güzellikle uyarmıştır.
Ashabına da bu yönde tavsiyelerde bulunmuş eşlerinin hatalarına takılıp kalmak yerine onların olumlu yönlerini öne çıkarmalarını tavsiye etmiştir. “Mümin bir kimse, eşine nefret beslemesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmese de hoşlanacağı başka bir huyu mutlaka vardır.” (Müslim, Radâ’, 61)
Dinimizin aile modelinin temelinde sevgiyle birlikte merhamet yer alır. (Rûm, 30/21) Çünkü merhamet ile sevgi arasında güçlü bir bağ vardır. Merhametli olmayı ahlaka dönüştüren insan, sevgi duyduğu ve Allah’ın emaneti olan eşini, evladını, büyüklerini incitemez. Merhametin tezahürlerinden biri de çocuklara güzel muamele etmek, onlara sevgi ve güven dolu bir ortam sağlamaktır. Kendisini Hz. Hasan’ı öperken görüp on çocuğundan hiçbirini öpmediğini belirten Akra b. Habis’e “Merhamet etmeyen kimseye merhamet olunmaz.” (Buhari, Edeb 18) hatırlatması yapan Sevgili Peygamberimiz bu gerçeğin altını çizer.
Ailede merhamete en çok ihtiyaç hisseden bireyler yaşlılardır, bilhassa bakıma ve özel ilgiye ihtiyacı olan büyükleri bu ilgiden mahrum bırakmak merhametsizliktir ve Rabb’imizin razı olmayacağı bir davranıştır. Üzerinde onca emeği olan büyüklerinin dünya ve ahiret iyiliği için dua etmek merhamet dolu bir yüreğe işaret eder. “Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. ‘Rabb’im! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster.’ diyerek dua et.” (İsrâ, 17/24)
Ailede Merhamet Eğitimi
Merhamet her insanın yaratılıştan sahip olduğu potansiyel bir güçtür, davranışa dönüşmesi eğitimle gerçekleşir. Desteğe ihtiyacı olan aile bireylerine yardım teklif ederek, onların duygularına önem verip onlara karşı sabırlı olarak, endişelerini gidererek, üzüntülü anında onu teselli ederek, aile büyüklerine ve yakın çevredeki yaşlılara destek olarak çocukların içinde var olan merhamet filizlerini güçlendirmek mümkündür. Çünkü merhamet eğitimi, bilinmeyen bir şeyi öğrenmek değildir. Her insanın ve özellikle dünyanın kirlerine bulaşmamış çocukların ruhunun derinliklerinde var olan bir gücü ortaya çıkarmaktır, en etkili yöntemi ise örnek olmaktır. Çünkü çocuklar gözlemleyerek, duyarak öğrenir.
Merhametli bireylerden oluşan ailelerin yetiştireceği çocuklar da merhametli olacak ve anne-baba olduklarında çocuklarına benzer duyguları aktaracaklar, böylece toplumsal huzur ve mutluluğa zemin hazırlanmış olacaktır.
Merhametin/Merhametsizliğin Sonuçları
Merhamet, insanı iyileştiren güçlerden biri olarak kabul edilir. Merhamet duygusu insan ruhu üzerinde olduğu gibi biyolojik etkileri de olan iyileştirici güçtür ve toplumu ayakta tutan dinamikler arasında yer alır. Merhametli olmak, bireyin sosyal destek sunma/alma yeteneğini geliştirip güven duygularını güçlendirmekte; narsisizm, iletişim kaygısı, sözel saldırganlık gibi davranışların azalmasına katkı sağlamakta; kaygı, korku ve öfke gibi birtakım olumsuz duygulara karşı bireyi koruyabilmektedir.
Merhametsizliğin en çarpıcı etkisi şiddete zemin hazırlamasıdır. Merhamet gibi şiddet de öğrenilen bir davranış biçimidir ve bulaşıcıdır. Merhametin eksik olduğu ya da hiç olmadığı ortamlarda yetişen bireyler, başta kendisi olmak üzere yakın ve uzak çevresindeki bireylerle ilişkilerinde mutluluk ve esenlik yerine huzursuzluğun, sevgi ve şefkat yerine kin ve nefretin habercisi hatta hazırlayıcısı olacaktır. Böylece merhametsizliğin egemen olduğu ortamlarda yetişen bireyler tutum ve davranışlarında sevgi dili yerine kin ve nefret dilini kullanacak, nihayet çevresindeki bireylerle barışık olmak yerine çatışmayı tercih edecektir. Merhametsizlik potansiyelini açığa çıkaracak etkilere sahip bir toplumsal çevrede yetişmek durumunda kalan bireylerde görülen davranış bozukluklarının başında saldırganlık gelir. Erken yaşlardan itibaren şiddete maruz kalan ya da kendisi maruz kalmasa da şiddet dilinin hâkim olduğu bir ortamda büyüyen çocuğun dünyasında, zamanla saldırganlık içeren tutum ve davranışlar normalleşerek meşruiyet kazanmaya başlayacaktır. Dolayısıyla çocuklarını seven, onların merhametsiz ve mutsuz insanlara dönüşmesini istemeyen anne babalar, öncelikle kendi dünyalarından bu tür ilgi ve alışkanlıkları çıkarmaları gerekir. (İhsan Çapçıoğlu, Diyanet Aylık Dergi, Kasım 2015)
Merhametsizlik, kişinin merhametin kaynağı olan Rabb’i ile ilişkisini güçlendirmesiyle deva bulacak bir derttir. Merhametsiz bir kalbin ilk kurbanı kendisidir. Sevgili Peygamberimiz; merhametin, insafın, vicdanın hangi gönüllerde mekân tutacağı konusunda bizlere ışık tutup yol gösteriyor:
“Allah’ım! Senin katından öyle bir rahmet istiyoruz ki, o rahmet vasıtasıyla kalbimizi doğru yola ilet.” (Tirmizi, Daavat, 31)