MUKADDES ŞEHİR KUDÜS
Tuğba TÜRKARSLAN
İzmir Buca Kur’an Kursu Öğreticisi
Filistin gerçek anlamıyla kâğıda nasıl döker kelimeleri? Filistin’i anlatmaya hangi kalemin yüreği dayanır? Kâğıt sığdırabilir mi çektiği acıları? Yüreğimi dizginleyip başlıyorum, bismillah diyerek.
Nasıl özledim, anlatamam. Yüreğim, aklım, ruhum hep o mübarek topraklarda. Gidip de bir türlü dönemediğim, dönmek istemediğim, dönemeyeceğim mukaddes şehir. 2019 yılının şubat ayı. Ömrümün en kıymetli ve bereketli günleri. Bazı zaman dilimlerinin güzelliği hiç bitmesin ister insan. İşte benim için de öyle güzel günlerdi. Bütün peygamberlerin ayak izlerinin olduğu şehirdeydim. Nasıl muhteşem bir duyguydu Allah’ım. Ekranlarda izlediğim, konuşmalarda dinlediğim, kitaplarda okuyup hayal ettiğim kutsal şehir Kudüs karşımdaydı. Kendime ilk sorduğum soru: “Neden daha erken gelmedim?” Âdeta Mehmet Akif İnan’ın, “Mescid-i Aksa” şiirinin kelimeleri canlandı. Ağlayan gözlerle ve koşar adımlarla Mescid-i Aksa’nın avlusuna girmiştim. Mescid-i Aksa ile sımsıkı kucaklaştık. Gözlerimi bir türlü ayıramıyordum üzerinden. Başımı çevirdim, zeytin ağaçları bana özlemle “hoş geldin” diyordu. Mescid-i Aksa’nın avlu taşları bile âdeta benimle konuşuyordu. Sonra bir ses… “Nerede kaldın kardeşim? Nerede kaldı kardeşlerim? Nerede kaldınız ey Müslüman kardeşlerim?” Garipliğini ve hüznünü iliklerime kadar hissetmiştim o an. Nasıl sarsıldım nasıl anlatamam. Hem kavuşmanın sevincini yaşıyor hem de geç kalmanın mahcubiyetini duyuyordum.
“Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra, 17/1.) Rabbimiz, İsra suresinin birinci ayetinde Kudüs ile ilgili “çevresini bereketli kıldığımız” diyor. Kudüs’e gitmeden önce sadece mübarek ifadesinin manevi yönünü düşünürdüm. Gittiğimde zeytin ve incir ağaçlarının bulunduğu çok bereketli topraklar olduğunu gördüm. Akdeniz iklimi hâkim Filistin’de. Allah (c.c), Tin suresinde, “Tîne ve zeytûna andolsun. Sinâ Dağı’na andolsun.” (Tin, 95/1-2.) buyuruyor.
Üstat Sezai Karakoç’un Kudüs için söylediği, “gökte yapılıp yere indirilen şehir” olduğunu Zeytin Dağı’ndan bir kez daha Mescid-i Aksa’yı temaşa ederken anlıyor insan. Âdeta bir mıknatıs gibi içine çekiyor bu kutlu şehir.
Bir şehir, sokaklarında dolaşılarak anlaşılır diyerek adımlarımı sıklaştırıyordum. Tarihî dokusunu kaybetmemiş Kudüs’ün sokaklarında ilerlerken Hz. Ömer ve Selahaddin Eyyubi tam karşımda duruyordu. Tarih karşımda canlanıyordu. Müslümanların emanete sahip çıkamayıp Kudüs’ü sahipsiz bırakmasının utancından başımı kaldırıp ne Hz. Ömer’e ne de Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi’ye bakabiliyordum. Her yerde Kudüs’ün murabıtları. Mücahit Filistinli kardeşlerim diriltici bakışlarıyla “Biz sizin yerinize de nöbet tutuyoruz, topraklarımıza sahip çıkalım.” diyorlardı. Kudüs’e sadece ziyaret etmek için değil ziyaret etmenin de ötesinde bir murabıt gibi Mescid-i Aksa’da nöbet tutmak ve Kudüs topraklarına sahip çıkmak için gidilmesi gerekiyor. Kudüs şairi Nuri Pakdil ne güzel diyor: “Kalbimin yarısı Mekke’dir, diğer yarısı Medine. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır.” Kudüs’e turistik bir gezi şehri olarak bakılmaması gerekiyor. Peygamber Efendimiz bir hadisinde, “Ancak şu üç mescide (ibadet ve ziyaret amacıyla) yolculuk yapılır. Bunlar Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksa’dır.” buyuruyor. (Ebu Davud, Menasik, 94.)
Kudüs, ruhu olan bir şehir. İnsanın ruhunu dirilten maneviyat dolu bambaşka bir şehir. Tarihî yerlerini ziyaret etsek de bir Müslüman’ın vaktini ayırması gereken güzide mekân Mescid-i Aksa’dır.
İbadet yaptıktan sonra Mescid-i Aksa’nın avlusunda oturarak tefekkür etmek doyumsuzdu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordu insan. Mescid-i Aksa’nın kuşları hiç gözümün önünden gitmiyor mesela. Gözümü her kapattığımda o kuşlar geliyor gözümün önüne. Kuşlar, Kıble Mescidi’nin karşısındaki Kubbetü’s-Sahra’da nasıl da Kudüs’ün özgürlüğü için kanat çırpıyorlardı. Cıvıl cıvıl kuş seslerine çocuk sesleri karışıyordu. Arkadaşları ile oyunlar oynayan, yaşama sevinci veren umut dolu çocuklar. Hiçbir yere gitmesem de bütün vaktimi burada geçirebilirdim herhâlde. Kudüs’ü anlamadan gitmek istemiyordum çünkü. Bundan sonra gideceğim hiçbir şehir Kudüs’ün bana yaşattığı duyguları yaşatmayacaktı, bunu çok iyi biliyorum. Öyle de oldu. Gittiğim her şehirde Kudüs’ü arar oldum. Her baktığım yerdeydi Kudüs. Gittim ve dönemedim. Vedanın yakışmadığı şehirdi Kudüs. Vedalaşamadım, kalbimi bırakmıştım orada. Sadece kalbimi de değil, ruhumu ve aklımı da… Türkiye’ye bedenen dönmüş, her şeyimle orada kalmıştım.
Bir Müslüman için Kudüs’e gitmek bir sorumluluktur. Kudüs’ten döndükten sonra Kudüs’ü anlatmak ve Müslüman kardeşlerinin gitmesini teşvik etmek de kutsal bir görevdir. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı bağrında taşıyan mübarek şehirdir Kudüs. Bir Müslüman olarak kardeşlerime anlatmalıydım. Bir Kur’an kursu öğreticisi olarak öğrencilerime de Kudüs’ü öğretmeliydim. Onlara Filistin bilinci kazandırmalıydım. Her yaptığım Filistin çalışmasıyla aslında ben ruhumu diri tutacaktım. Türkiye’ye döndükten sonra bedenen nöbet tutamasam da dualarımla ve Filistin için yaptığım her çalışmada, faaliyette aslında oradayım ben. Uyanın ey Müslüman kardeşlerim! Açın ve bir daha kapanmasın gözleriniz. Kudüs İslam’ındır! Kudüs Müslümanlarındır! Mescid-i Aksa özgürlüğüne kavuşacaktır! Kudüs’e sahip çıkalım! Hristiyanlar ve Yahudiler dünyanın çeşitli yerlerinden akın akın Kudüs’e giderken Müslümanlar olarak bizler de Kudüs’e akın akın gitmeliyiz. Tekrar tekrar gidip Kudüs’ü ziyaret etmeliyiz. Tekrar Kudüs’e gideceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum. Yollarımız hep Kudüs’e çıksın. Kudüs şairi Pakdil’in deyişiyle: “Yürü kardeşim, ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin!”