TAKDİM
Mümin gönlün şifası olan zikir, Allah’ı çokça anmak, O’nun yüceliğini, sonsuz kudretini tefekkür ederek Yaradan’ın gözetiminde olduğunu idrak etmektir. Maddi âlemden mana âlemine giden yolun anahtarlarından biridir zikir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki kalpler ancak, Allah’ı anmakla huzur bulur.” buyurmaktadır. (Rad, 13/28.)
Zikir, ruhun ızdırabını dindirir, kalbe neşe verir. Şükrü perçinler, hayatı mümin bakış ile müzeyyen kılar. Dolayısıyla dilin ve kalbin olduğu gibi bedenin de zikri vardır. Müslümanların gönül evini imar eden bir zenginliktir dilin zikri. Her işe besmeleyle başlamaktır, hamd ile bitirmektir. Bir güzelliği temaşa ederken “sübhanallah”, bir imtihan karşısında ise “ya sabır” diyebilmektir. Mümin darda kaldığında da, O’nun ihsan ve inayetiyle refaha kavuştuğunda da “Allah büyüktür.” der. Şükredeceği lütuf O’ndandır, zor zamanda sığınacağı kapı O’nun kapısıdır. Zikir, “Allah bizimledir.” inancının bir tezahürüdür.
Bedenin zikri ise bütün fiillerinde Rabbin rızasını gözetmektir. Mümin her adımında Rabbine karşı sorumluluğunun bilincindedir. Müslüman coğrafyalarda günlük hayatın bir parçasıdır zikir. Dua ve tevekkülün remzidir. Mümin her işinde Allah’ı tesbih ederek O’nun şanını yüceltir. Sofraya onun adıyla oturur, evini kilitlerken Rabbinin adını anar. Hastalıkta ve sağlıkta O’nu zikreder. Esma-i hüsna Müslümanların dilindedir. En güzel isimlerle Yaradan tesbih edilir. Yüce Allah da kendisini anan kulları, O’nun da anacağı müjdesini vermiştir. (Bakara, 2/152.)
Diyanet Aylık Dergi olarak kasım dosyamızda “O’nu Daima Hatırlamak: Zikir” başlığıyla zikri merkeze aldık. Doç. Dr. Enver Osman Kaan, “Zikir-Fikir İlişkisi”ni yazdı. Zikrin, kişinin düşünce evrenini nasıl şekillendirdiğini kaleme aldı. Dr. Lamia Levent Abul, “Kalbin Tasfiyesi: Zikir” yazısıyla Anadolu irfanı başta olmak üzere tasavvuf geleneğimizde zikrin önemine ve zikir-kalp ilişkisine değindi. Dr. Betül Saylan, “Dilden Düşmeyen Zikirler” yazısıyla toplumu birbirine bağlayan dil zenginliklerimizi hatırlattı. Hz. Peygamber’in örnekliğinde dilimize yerleşen zikirlere vurgu yaptı.
Bu ayki söyleşimizi Prof. Dr. Kadir Özköse ile gerçekleştirdik. Özköse, Kur’an’ın bizzat kendisini ve namazı zikir olarak adlandırmasının altını çizerek zikrin bütün ibadetlerin özünü temsil ettiğini anlattı.
Kasım sayımızla sizleri baş başa bırakırken değerlerin örselendiği, hayatın anlamı üzerine derin sapmaların yaşandığı bu çağda Allah zikrinin mahzun gönülleri bir kez daha mesrur etmesi için O’nu anıyor ve O’na sığınıyoruz. Hz. Peygamber’in öğrettiği dua ve zikirlerle Rabbimizden yardım diliyoruz. Kötülüğün kol gezdiği coğrafyalarda yine O’nun lütfu ve inayetiyle kurtuluş murat ediyoruz.
Bereketli okumalar…