Makale

Kerbela.

Kerbela.

Hüseyin toprağa düştüğünden beri bir yanımız Fırat gibi küskün bir yanımız çöl kadar suskun.
Yüreğimiz iki kanatlı şimdi. Bir yanımız hicret bir yanımız şahadet.
O gül yaprağı toprağa düştüğünden beri yüreğimiz kor, içimiz Kerbela bizim.
Hâlâ bu yüzden Hüseyin adını duyunca asırlardır susuyoruz.
Dudaklarımız bu yüzden derin derin çatlıyor, akıp giden suları gördüğümüzde.
Hüseyin’in mübarek başını her hatırlayışımızda taşa dönüyoruz. Toprak bu yüzden taşlıyor bizi, masum kanı akarken.
Bu yüzden hâlâ sürüyor savaşlar içimizde, bizi birbirimize esir eden.
Ne istediğimizi bile bilmeden ardına durduğumuz saflar, kimin yanında olduğumuzu bilmeden yürüdüğümüz yollar bu yüzden.
Hüseyin toprağa düştüğünden beri içimiz hep Kerbela bizim.
Kardeşin kardeşle savaşı önce bizim içimizde kıyamet koparacak. Bizim yüreğimizi kanatacak.
Dur diyemezsek eğer, her zalim önce bizim içimizde akıtacak mazlumun kanını.
Biz göz yumarsak bir kez daha kuduracak Fırat.
Usul usul kanayacak Rasulüllah’ın gelişiyle açan güller.
Kerbela’da söylenen yiğitlik türküsünü duymazsak eğer, “Allah yapıcı olanı bozguncudan ayırır.” ayeti müminlerin helakı olur.
Biz Kerbela’yı anlayamadığımız için kanı dinmiyor toprağın.
Zorbalıkta adalet, zulümde hak arayanlara dur demediğimiz için Kerbela şehitlerinin başlarını vererek kaldırdıkları ümmetin şerefini ve onurunu kendi ellerimizle yok ediyoruz.
Küçücük hırslarımızın ardında yitip giden kayıp zamanlarımız bu yüzden.
Anlayabilseydik oysa görürdük ki aydınlatmak için yanmayı seçenlerin diyarıdır Kerbela.
Çığırından çıkmış zamanları düzeltmek boynumuzun borcudur diyerek bir bir toprağa düşen mübarek başların, hakkı ve adaleti diriltmek için yaşayan yiğitlerin ölüme koştuğu yerdir.
Büyük hakikatler uğruna serden geçenlerin, yürek yükü iman olan şehitlerin buluştuğu yerdir.
Duruşuyla asil, mücadelesiyle onurlu, ölümü bir kutluluk, zalimlerle yaşamayı bir zillet sayanların yurdudur.
Ya Rab, eğer sırtım toprağa düşecekse düşüşümü ümmetin silkinip kalkmasına vesile kıl, diyen Hüseyin’i anlayabilmektir.
Hüseyin’in düştüğü yerden ümmeti kaldırdığımızda, içi boşalmış barış ve kardeşlik sözlerini dirilttiğimizde yeniden, Kerbela’nın belasından ve hüznünden önce hikmetini ve hakikatini taşıdığımızda çağlara, birlikte yürümenin anlamını öğrendiğimizde, müminlerin yardımına koşmanın hak olduğunu kavradığımızda, hüzünlerimiz, kederlerimiz ortaktır demeyi bildiğimizde anlayacağız Hüseyin’i.
İçimizde adım adım büyüyen çölü, birbirimiz için akıttığımız gözyaşlarıyla suladığımızda çoğalacağız. Hem uğrunda ciddiyetle yaşanacak hem de uğrunda ömürden geçilecek davalarımız ve sevdalarımız oldukça anlayacağız Kerbela’yı.
Kıyıma değil, kıyama kalktığında yüreğimiz… İşte biz o zaman anlayacağız Kerbela’yı ve Hüseyin’i.