Makale

Prof. Dr. Ali ERBAŞ: “Kur’an, sünnet, akıl ve vicdanın rehberliği, İslam medeniyetinin on beş asırlık tecrübesi, amelî ve fikrî mirası, Başkanlığımızın daima en büyük kaynağı, en güçlü dayanağı olmuştur.”

Prof. Dr. Ali ERBAŞ:
“Kur’an, sünnet, akıl ve vicdanın rehberliği, İslam medeniyetinin on beş asırlık tecrübesi, amelî ve fikrî mirası, Başkanlığımızın daima en büyük kaynağı, en güçlü dayanağı olmuştur.”


Söyleşi
Abdulbaki İŞCAN


Muhterem Hocam, rahmet ayının gölgesinde kuruluşumuzun yüzüncü yılını idrak ediyoruz. Bu vesileyle kuruluş yıllarına gidecek olursak; Şeyhülislamlıktan Şer’iye ve Evkaf Vekâletine oradan da Diyanet İşleri Reisliğine giden yolda Başkanlığımızın tarihî serencamı hakkında neler söylemek istersiniz?
Diyanet İşleri Başkanlığı toplumsal ve kurumsal işlevi ile kökleri İslam medeniyetinin ilk dönemlerine kadar uzanan, tarihsel derinliği olan bir kurumdur. Bilindiği üzere Başkanlığın yakın tarihteki kurumsal zemini, Osmanlı dönemindeki Şeyhülislamlık müessesesidir ve uzun süre önemli yetkilerle din hizmetlerini bu müessese sürdürmüştür. 1920’de din hizmetlerini yürütmek üzere Şer’iye ve Evkaf Vekâleti kurulmuş, yaklaşık dört yıl kadar hizmet yürüten bu Vekâletin vazifesi, 3 Mart 1924 tarihinde Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Reisliğinin kurulması ile sona ermiştir. Diyanet İşleri Reisliğinin görevi de “İslam dininin itikat ve ibadet alanıyla ilgili işleri yürütmek ve dinî kurumları idare etmek” şeklinde belirlenmiştir. 1950’de yürürlüğe giren kanunla Diyanet İşleri Reisliğinin adı Diyanet İşleri Başkanlığı olarak değiştirilmiş, cami ve mescitlerin idaresi de cami kadroları ile birlikte Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiştir. Başkanlığın mevcut teşkilat yapısı ise 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda çok kapsamlı değişiklikler içeren 01.07.2010 tarihli ve 6002 sayılı Kanun ile şekillenmiştir.
Başkanlığımız kurulduğu günden beri kanunun kendisine yüklediği görevle, yüce dinimizin evrensel ilke ve değerlerini, Sevgili Peygamberimizin mümtaz örnekliğini insanlara anlatmak ve toplumu din konusunda sahih bilgiyle buluşturmak için her zaman daha fazla gayret göstermek gerektiğinin bilincinde hizmetlerine devam etmektedir.
Kanunla böyle bir görevi üstlenen Diyanet İşleri Başkanlığının, dinin doğru anlaşılmasında ve yaşanmasındaki rolü ve misyonu nedir?
Bizler Müslümanlar olarak İslam dininin, Cenab-ı Hak tarafından insanları dünyada huzura, ahirette kurtuluşa eriştirmek için gönderilen bir hayat tarzı olduğuna inanırız. Dinimiz bizlere inanç, bilgi ve ahlakla bezenmiş huzurlu bir hayatı tesis eden ve insanlığa ebedî kurtuluşu gösteren ilahi bir nizam olması hasebiyle dünyaya hakikat penceresinden bakmayı öğretir. İnsan, eşya, tabiat ve kâinatla ilişkilerimizi tanzim ederek her iki dünya saadetinin yolunu gösterir ve bizleri o yola sevk eder. Bu konuda tek önderimiz de Peygamber Efendimizdir. Dinimizin makul ve mutedil hayat nizamını onun örnekliğinde buluruz. Onun inşa edip sağlamlaştırdığı bu vazife bugün Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından, güzide mensuplarınca yerine getirilmektedir. Başkanlığımız bu görev gereği tecrübesi ve birikimi ile dinin doğru anlaşılması ve dinî hayatın sahih kaynaklara dayalı sürdürülmesi hususunda donanımlı bir hizmet ağı oluşturmuştur. Temel gayemiz oldukça açıktır: “İslam’ın hakikat ve ilkelerini, dinî, ahlaki ve manevi değerleri her şeyin üstünde tutarak bütün insanlığın barış ve huzuruna katkıda bulunmak, din-i mübin-i İslam ile ilgili her konuda referans alınan en etkin ve saygın kurum olmak.” Bu gaye aynı zamanda tüm değer ve erdemleri kuşanarak, İslam dininin doğru anlaşılması için sahih bilgiye dayalı, ahlak eksenli din hizmeti sunmak gibi bir görevi de kapsamaktadır. Misyonunu ise kuruluş kanununda, toplumun inanç, ibadet ve ahlak yönünden aydınlatılması, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işlerinin yürütülmesi ve ibadet yerlerinin yönetilmesi olarak Başkanlığın kendisi belirlemiştir. Söz konusu misyonunu yerine getirirken Kur’an, sünnet, akıl ve vicdanın rehberliği, İslam medeniyetinin on beş asırlık tecrübesi, amelî ve fikrî mirası, Başkanlığımızın daima en büyük kaynağı, en güçlü dayanağı olmuştur.
Aslında uzun tarihsel köklerden beslenmiş bir müessesenin modern Cumhuriyet ile yeniden şekillendiğini görüyoruz. İçinden geçtiğimiz zamanın şartlarına uyum sağlayan Başkanlığımız din hizmetlerini hassasiyetle yürütmektedir. Toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir anlayışla bu hizmetlerini yürütmesiyle aynı zamanda toplumda birleştirici bir rolü de üstlenmektedir. Birleştirici yönüyle Diyanet’in önemi hakkında neler söylersiniz?
Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhuriyet döneminin en önemli kurumlarından biridir ve insanlara manevi yönden rehberlik etmek, İslam’ın aydınlık çağrısıyla bütün insanlığı buluşturmak için vücut bulmuştur. Kuruluşundan itibaren büyük bir hassasiyetle milletimizin birlik, beraberlik, kardeşlik, huzur ve güven içinde yaşamasına yönelik bütün imkânlarını seferber etmiştir. Vatan topraklarımızın en ücra köşesinden tutun da yurt dışında yaşayan Müslüman kardeşlerimize varıncaya kadar din hizmeti sunarken insanlığın ortak kazanımlarını merkeze almış, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir anlayışla mezhep, meşrep, yorum ve uygulama farkı gözetmeksizin kuşatıcı ve bütünleştirici bir yaklaşım ortaya koymuştur. Bunu yaparken de zamanın gerçekliklerinin farkında olarak ihlas, samimiyet, fedakârlık ve hasbilikle, dinî değerleri nebevi metotla izah eden bir hizmet anlayışını benimsemiştir. Bugün millî birlik ve beraberliğimizi pekiştiren, inancımızı diri tutan çalışmalarıyla ve yaptığı rehberlikle Diyanet İşleri Başkanlığı, toplumumuzun kardeşlik harcı, dostluk mayası ve milletimizin göz bebeği bir kurum olmuştur.
Başkanlığımız hizmetlerini uzun yıllar cami eksenli sürdürürken son yıllarda hizmet alanlarını genişletip çok daha fazla insanımıza ulaşma imkânı buldu. Hastaneden cezaevine, üniversite kampüsünden sevgi evlerine kadar çok geniş bir alana uzanan bu hizmetler hakkında neler söylersiniz?
Evet, camiler din hizmetinin asli zeminini teşkil eden, her yaştan insanı bir araya getiren, onları Allah’a kulluk bilinci ile kaynaştıran, doğru dinî bilgilerin doğru şekilde verildiği mekânlardır. Bununla birlikte bugün dünyada birçok bakımdan yaşanan devasa krizler ve bu krizlerin bunaltıcı kuşatması, yeni hizmet alanlarına yönelerek din hizmetlerinin cami dışı alanda da etkili olmasını zorunlu hâle getirmiştir. Bugün sosyal medya cezbedici içerikler ve imkânlar sunarak bireysel, sosyal ve kültürel değişim ve dönüşümün önemli bir aracı olmuştur. Gençlerin zihin dünyalarını, şahsiyetlerini şekillendiren geleneksel unsurların yerini ne yazık ki dijital mecralar işgal etmiştir. Bu süreçte yaşanan değişim ve dönüşümlerin bilgi, ahlak ve inanç ekseninde yeni sorunları beraberinde getirdiğine şahit oluyoruz. Çağın karmaşık ve sorunlu süreçleri, günün gelişen ve değişen şartları karşısında insanların ihtiyaç ve beklentileri yeni hizmet yollarına başvurmayı, hizmet zeminini daha geniş alanlara yaymayı gerektirmektedir. Cami dışında neler olup bittiğinin farkında olarak, hayatın sıradan akışı içinde beklenmedik yönlenmelere sebep olan değişim süreçlerini iyi okumak suretiyle, tespitlerde ve teşhislerde gecikmeden hizmet ağının genişletilmesi kaçınılmazdır.
Yüce dinimiz, yaratılış gayesine uygun bir hayatın sorumluluğunu üstlenmiş bir insan inşa etmeyi amaçlamaktadır. Bu inşa süreci aynı zamanda, bütün insanlık için hayati öneme sahip ortak değerlere de kaynaklık etmeyi kapsamaktadır. Bu sebeple Başkanlığımız sahih kaynaklara dayalı doğru bilginin kılavuzluğunda sunulan dinî bilginin insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biri olduğunu kabul ederek faaliyetlerini cezaevlerinden hastanelere, üniversite kampüslerinden sevgi evlerine kadar geniş bir alana yaymış durumdadır.
Tarihin her döneminde inanç ve ibadet noktasında radikal, batıl ve sapkın akımlar, fikir hareketleri olagelmiştir. Türkiye Yüzyılı’nı idrak ettiğimiz bu dönemde Başkanlığımız da bu gibi olumsuz yapılarla mücadele etmektedir. Gerek yayınları vasıtasıyla gerekse vaaz ve irşat faaliyetleriyle halkımıza rehberlik eden Başkanlığımızın devam eden bu mücadelesi hakkında neler söylersiniz?
Sizin de belirttiğiniz gibi inanç ve ibadet noktasında tarihin her döneminde batıl akımlar, hareketler olmuştur. Yüce değerlerimizi istismar eden fırsatçılar dün olduğu gibi bugün de vardır. Müslüman toplumlarda meşru devlet düzenini ve yöneticilerini hedef alarak birlik ve beraberliği bozmaya yeltenen kalkışma hareketlerine tarih boyunca hep rastlanmıştır. Birçok kişi ve grup, dinin insanlar üzerindeki etkisinden faydalanmak suretiyle bu alanı istismar ederek çeşitli kazançlar elde etmeyi denemiş, Müslümanların saf ve temiz duygularını sömürerek din tüccarlığı yapmaktan geri durmamıştır. Bazıları farklı isim, yayın ve söylemlerle dinî kavramların içini boşaltmayı ve bu kavramları anlam kaybına uğratmayı bir yöntem olarak benimsemiş, bazıları da ayet ve hadislerin anlamlarını çarpıtarak ve kendi art niyetlerine alet edecek şekilde yanlış yorumlayarak toplumu ifsat etmeye yeltenmiştir. Ayrıca günümüzde, gerek bireysel gerekse toplumsal düzeyde yaşanan birçok problemin temelindeki bu akımların şekillendirdiği anlayışların insanın maddi manevi dünyasını alt üst etmesi, insanlığı inançsızlık gibi küresel ölçekte daha büyük problemlerle karşı karşıya bırakmıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığının, bir yandan İslam’ın temel kaynaklarına ters düşen istismarcı yapılarla, bir yandan sapkın fikir akımlarıyla, bir yandan da dini inkâr eden ve ona savaş açan akımlarla mücadele etme, öte yandan dine kayıtsız kalan kesimlere dini doğru anlatma gibi bir sorumluluğu bulunmaktadır. Başkanlık bu rolünü nitelikli bir din hizmeti sunmanın gayreti içinde, Kur’ani ve nebevi düsturların rehberliğinde, sahih dinî bilgiye dayalı referanslardan güç almak suretiyle yerine getirerek menfur yapılara ve beslendiği hastalıklı düşüncelere karşı birçok eylem gerçekleştirmektedir. Bu kapsamda cemaat yoğunluğu olan merkez camilerdeki görevlilerimiz hizmet içi eğitime alınmış, eğitim programlarımıza ayrılıkçı-bölücü terör örgütleri ile ilgili dersler konulmuş, milletimizi bilinçlendirmek amacıyla vaaz ve irşat programları düzenlenmiş, din istismarı ile ilgili eserler ve sinevizyon filmleri hazırlanarak vatandaşlarımızın istifadesine sunulmuş, dergilerimizin farklı sayılarında konu işlenerek vatandaşımız bilgilendirilmiştir. Bu olumsuz yapılarla, sapkın akımlarla ve İslam dini hakkındaki öğrenilmiş cehaletle mücadelemiz, halkımızı bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetlerimiz, bütün imkânlarımızı kullanmak suretiyle devam etmektedir.
Bugün, ülke sınırlarını aşarak küresel ölçekte din hizmeti sunan Başkanlığımız neredeyse dünyadaki bütün Müslüman topluluklarla irtibat hâlinde. Özellikle İslam ülkeleri ekseninde düşündüğümüzde Başkanlığımızın bu ülkelere nasıl bir örneklik sunduğunu söyleyebiliriz?
Diyanet İşleri Başkanlığı köklü bir geleneğin temsilcisi ve devamı niteliğinde bir kurumdur. İslam’ı asli kaynaklarına uygun olarak anlayan, aklı, tecrübeyi ve gelişimi göz önünde bulundurarak hizmet sunan bir yapıya sahiptir. Bu sebeple Başkanlığımızın bugün dünyadaki millet varlığımızla, Müslüman topluluklarla irtibat hâlinde olması doğaldır ve kaçınılmazdır. Müslüman topluluklarla irtibatımız ve İslam ülkeleriyle ilişkilerimiz, Başkanlığımızın üstlendiği sorumluluğun da bir gereğidir. Zira güçlü olanın zayıf olanı ezdiği, insan hayatının hiçe sayıldığı bir gündemin içindeyiz. Bu süreçte dünyada düşünce ve sosyal hayatta yaşanan kırılmaların, özellikle İslam coğrafyasında daha belirgin bir şekilde seyrettiğini görüyoruz. Bugün İslam dünyası acil çözüm bekleyen ciddi problemlerle karşı karşıyadır. Birtakım farklılıklar üzerinden nefret ve kavgalar üretilmekte, müminler bölünüp kimliksizleştirilmeye, ortak zemin ve değerler zayıflatılmaya çalışılmaktadır. Dünyada yaşanan değişken politikalar ve farklılaşan ihtiyaçlar, Müslümanlara yönelik istismarlar, ihlaller, bizleri daha kararlı ve öngörülü hizmet stratejileri üretmeye sevk etmektedir.
Sadece bulunduğumuz bölgenin değil tüm insanlığın meselelerini gündemimize almaya, mevcut sorunları çeşitli yönleriyle düşünerek yaşanılan çağa uygun bir söylem ve eylem geliştirmeye mecburuz. Ayrıca Başkanlık olarak Müslümanların bulundukları ülkelerdeki dinî idarelerinin ve teşkilatlarının güçlendirilmesini, hizmet kalitelerini yükseltmek ve yerel toplumların ihtiyaçlarına daha iyi cevap verebilmek için son derece önemsediğimizi de belirtmek istiyorum.
Dünyadaki millet varlığımıza yönelik din hizmeti faaliyetlerini Afrika’dan Güney Amerika ve Asya’ya kadar geniş bir coğrafyaya yayan Diyanet İşleri Başkanlığı, bugün yurt içinde olduğu gibi vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı ülkelerde de sunduğu hizmetlerle öne çıkan örnek bir kurum olmuştur. Hizmetleriyle kendisini insanlığın iyiliğine adamış bir teşkilat olarak bu örnekliği, güçlü bir duyarlılık ve farkındalıkla daha da sağlamlaştırma, gerçekleştirdiğimiz samimi irtibatı daha da geliştirme zorunluluğumuz vardır. Bu hedef, tarihsel sorumluluğun ağırlığı ve bilinciyle yurt içinde ve yurt dışında ihtiyaç duyulan her alanda din hizmeti üreten Diyanet İşleri Başkanlığını hizmet bakımından ayrıcalıklı hâle getirmektedir.
Türkiye Yüzyılı perspektifinden Diyanet nasıl bir görüntü vermektedir?
Kültürel emperyalizmin, çağın iletişim ve teknolojik imkânlarını kullanmasıyla yeryüzünün birçok bölgesinde insanlar dinî değerleri öteleyen, aşağılayan bir dünya anlayışının kıskacında yaşamaktadır. Dinî değerlerin bugününü ve geleceğini de tehdit eden bu akış, insanlığın maruz kaldığı krizler, yaşadığımız coğrafyanın sorunları, İslam dünyasını dört bir yandan kuşatan şiddet sarmalı da teşkilat olarak Diyanet İşleri Başkanlığının sorumluluğunu katlayarak artırmaktadır. Planlama ve stratejilerimiz de bu yöndedir. Zaten İslam dininin hayata, insana, çevreye, eşyaya ve hadiselere bakışını tahkim ederek insanlığın yaşadığı anlam krizlerine getireceğimiz çözüm önerileri, aynı zamanda bizlere geleceğe yönelik bir bakış açısı da kazandıracaktır. Bu açı, değişen şartlara paralel olarak devasa meseleleri dikkate alan, bu meselelerin yarın da etkilerini sürdüreceğini öngören bir gelecek perspektifidir. Yaşanan süreçte Diyanet İşleri Başkanlığı olarak beliren kavram ve davranışları iyi anlayıp öylece tahlil etmeli ve gelecek için alınacak önlemleri, eylem bazında gösterilecek tepkileri bunlar çerçevesinde gözden geçirerek planlamalar yapmalı, projeleri bu açıyla geliştirerek hayata geçirmeliyiz.
Son söz olarak, İslam dinini tebliğ noktasında çağın öğretmenleri olarak değerlendirdiğim, teşkilatımızın farklı kademelerinde adanmışlık ruhu ile görevini ifa eden her kardeşime başarılar diliyorum. Bu yüce ideal doğrultusunda heyecanlarını diri tutmaları en büyük temennimdir. Cenab-ı Hak, deruhte ettikleri bu kutlu vazifede kendilerini muvaffak kılsın.