Makale

Diyanet İşleri Başkanlığından Önceki Dini Müesseseler

Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan
Önceki
Dini Müesseseler

Dr. Mehmet Aksoy
DİB Emekli Başmüfettişi

Kültürümüzde ve Türk toplum hayatında, dinî ve manevî değerlerimiz açısından, Şeyhülislâmlık Kurumu, Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti; Cumhuriyet dönemimizde ise, Diyanet İşleri Başkanlığı’mız, kurumlar tarihi açısından bir devamlılığı ifade etmektedir.
Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in tebliğ buyurdukları ve Kur’an-ı Kerim’in kaynaklık ettiği İslâm dini, kısa zamanda geniş kitlelere yayılmış olmakla birlikte, Türklerin kendi istekleri ile islâmiyeti seçmeleri sonucunda daha hızlı yayılma sürecine girmiştir.
Asırlardan beri sosyal yapımızda, İslâm dini derin izler bırakmıştır. Milletimiz de İslâm dini ile ilgili kurum ve kuruluşların teşekkülünde ve gelişmesinde öncülük etmiştir.
Altı asırdan fazla bir süre varlığını devam ettiren Osmanlı Devleti, şüphesiz pek çok açıdan tetkik edilmiş ve tetkik olunmaya devam edilecektir. Osmanlı arşivlerinin önemli bir bölümünün, hamiyetli ve gayretli araştırmacıların alâkasını beklediği herkesçe malumdur.
Dinî kurum ve kuruluşların teşekkülü, gelişmesi, faaliyet sahaları ve İçtimaî yapıdaki fonksiyonları bakımından Osmanlı Devleti, nev’i şahsına münhasır özellikler sergilemektedir. Bir yandan gayri müslim tebaaya en geniş anlamda din ve vicdan hürriyeti imkânları sağlanmış, diğer yandan İslâm dini ile alâkalı kurum ve kuruluşların vakıf rnüesseselerinin gelişip olgunlaşmasına zemin hazırlanmıştır.
Devletin kuruluş döneminden itibaren askerî, mülkî idare sınıfının teşkilâtlanmasına paralel olarak ilmiye sınıfı da doğup gelişmiştir. İlmiye sınıfının gelişip teşkilâtlanması, Şeyhülislâmlık Kurumu’nu ortaya çıkarmıştır.
Esasen şeyhülislâm unvanı hicri 4. yüzyılda, kullanılmaya başlanmıştır. Dinî ilimlerde otorite kabul edilen kişilere bir saygı ifadesi olarak şeyhülislâm denildiğini biliyoruz. Osmanlı Devleti’nden önceki dönemde, şeyhülislâm terimi resmî bir unvan olarak kullanılmamıştır. Bu unvan sahipleri, resmen atanmadıkları gibi, görevden azil işlemlerine tabi tutulmamışlardır.
Araştırmacıların üzerinde ittifak ettiği kanaata göre, görev ve fonksiyonları itibariyle Osmanlı Meşihat Tarihi’nin ilk şeyhülislâmı Molla Şemsettin Fenarî’dir. Bu zat, hicrî 828 yılında, şeyhülislâmlık görevine atanmıştır. Altı sene bu görevde bulunmuştur. Osmanlı şeyhülislâmlarının biyografileri niteliğindeki Devhatü’l- Meşayih isimli eserde de bu bilgiler teyit edilmektedir. J
Mükerrer tayinler bir tarafa bırakılacak olursa, 129 şeyhülislâm bu görevi resmen icra etmiştir.
Şeyhülislâmlık, Osmanlı Devleti’nde sadrazamlıktan sonra gelen ikinci büyük devlet görevidir. Şeyhülislâm, ulema sınıfının başıdır, din işlerinin en üst düzeyindeki yönetici ve karar merciidir. Aynı zamanda eğitim, kültür, adalet ve vakıf hizmetlerinin yürütülmesinden de mesuldür. Sadrazamın emrindedir ve sadrazamın onayı olmaksızın yüksek görevli tayin edemez. Şeyhülislâm divan üyesi olmamakla beraber, iki yardımcısı Anadolu ve Rumeli Kazaskerleri divan üyesidir. Bugünkü anlamı ile bakandır.
II. Mahmut döneminde, şeyhülislâmlığın statüsünde esaslı ve önemli değişiklikler olmuştur. Adalet, eğitim ve vakıflara ait yetkiler, şeyhülislâmlığın görev sahasından alınmıştır. Kazaskerler divan üyeliğinden çıkartılarak şeyhülislâm divan üyeliğine dahil edilmiştir.
1826 yılında Yeniçeri ocağı kaldırılarak Ağa kapısı denilen mahal, resmî daire ve ikametgâh olarak şeyhülislâma tahsis olunmuştur. Bu uygulama ile şeyhülislâm, evinde yürüttüğü çalışmalarını, bundan böyle resmî bir dairede yapmaya başlamıştır.
Osmanlı Devleti’nin son şeyhülislâmı Medeni Mehmet Nuri Efendi’dir. Bu zatın, istifa suretiyle görevinden ayrılması üzerine şeyhülislâmlık görevi fiilen ortadan kalkmış ve sona ermiştir.
Osmanlı Devlet hayatında, gelişen hukuk düzenlemelere ihtiyaç hissedildiği cihetle, Kanun-ı Esa- sî’nin "Vükâleyi Devlet" matlaplı ve "Sadaret, Meşihat, ve Vükela" kenar başlıklı madde 27. maddesinde şu hüküm sevkedilmiştir: "Mesnedi sadaret ve meşihatı islâmiyye emniyet buyurulan zevata ihale buyurulduğu misüllü teşkili vükelâya memur olan sadrazamın tensip ve arzıyla sair vükelânın memuriyetleri dahi ba irade-i şahane icra olunur."
I. Dünya Savaşından sonra bilindiği üzere Osmanlı Devleti Mondros ve Sevr anlaşmalarını imzalamak zorunda kalmıştır. Ülkenin değişik bölgeleri, düşman birliklerince işgal edilmiştir. İstanbul’un da işgali sonucunda, İstanbul hükümeti görev yapamaz hâle düşmüştür. Bu müessif gelişmeler, Anadolu’da başlayan kurtuluş hareketine hız vermiştir. Mustafa Kemal Pa- şa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı ile başlatılan hürriyet mücadelesi, Anadolu’nun muhtelif yerlerinde Müdâafa-i Hukuk Cemiyetleri, Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararların hayata geçirilmesi, varlığı fiilen sona ermekte olan Osmanlı Devleti yerine, yeni bir Türk Devleti’nin kuruluşunu müjdeliyordu. Bu hayati çalışmalar, 23 Nisan 1920 de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da açılması ile kemale erişti. Meclis, Türk Milleti’nin temsilcisi sıfatıyla devlet yönetimini üstlendi.
İçte ve dışta İdarî ve siyasî olaylar hızla gelişirken toplumun disipline edilmesi, yönlendirilmesi, kamu düzeninin sağlanması, İdarî ve siyasî, ekonomik yapının ivedilikle şekillendirilmesi, devlet ve millet işleri- nin-ilişkilerinin belli esaslara bağlanması, bu çerçevede dinî hayatın da tanzim edilmesi gerekliydi. OsmanlI toplumunda dinî hayatı ve dinle ilgili kurum ve kuruluşları tanzim etmek, yönetmek ve gerekli kararları almak durumunda bulunan Şeyhülislâmlık Kurumu ve Evkaf Nazırlığı da ülke genelinde görevlerini yerine getiremez hâle düşmüştür. Sosyal bir vakıa olan dinî hayat ile, hayrî kuruluşları bünyesinde toplayan mazbut ve mülhak vakıf müesseselerini işler hale getirmek ve kurumlaştırmak elbetteki bir ihtiyaç olarak hissedilmiştir. İşte bu zaruretler sonucunda,
Şeyhülislâmlık Kurumu ve Evkaf Nezareti yerine, 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışından dokuz gün sonra 2 Mayıs 1920 tarihinde, Meclis’te kabul edilen 3 sayılı Kanun ile icra Vekilleri Heyeti’nin seçilmesi uygun görülmüştür. Buna göre, İslâm Dini ile ilgili kurum ve kuruluşlar, bütün vakıf teşkilâtları, yeni kurulmuş bulunan Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti’nin yetki ve sorumluluğuna verilmiştir.
Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti Ankara’da teessüs eden yeni Türk Devleti’nin bir kuruluşudur. Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında oluşan ilk Meclis Hükümeti’nde Mustafa Fehmi Efendi, Şer’iyye ve Evkaf Vekili olmuştur. Rauf Bey hükümetinde ise Eskişehir Milletvekili Abdullah Azmi Efendi Şer’iyye ve Evkaf Vekili olmuştur.
Bu vekâlet, kuruluşundan itibaren hükümet listesinde, Başbakan’dan sonra ilk sırada yer almıştır. Bu durum, o dönemin şartları içerisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu bakanlığa verdiği önemi yansıtır.
Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş döneminde, dinî hayatla ilgili konularda, o günlerin ağır şartları içerisinde, üzerine düşen görevi yerine getirerek, gerek teşkilâtlanma ve gerekse dinî yayınlar konusunda önemli adımların atılmasına katkı sağlamıştır. Bu bakanlık, 3 Mart 1924 tarihinde kaldırılmış, yerine aynı tarihte Diyanet işleri Başkanlığı kurulmuştur.
Bu dönem içerisinde Şer’iyye ve Evkaf Vekili olarak beş zat görev yapmıştır. Bunlar;
1. Mustafa Fehmi Efendi (Gerçeker), 3 Mayıs 1920-27 Nisan 1922.
2. Abdullah Azmi Efendi, 11 Mayıs 1922-06 Kasım 1922.
3. Mehmet Vehbi Efendi (Çelik), 06 Kasım 1922-04 Ağustos 1923.
4. Musa Kazım Efendi (Onar), 04 Ağustos
1923-01 Eylül 1923.
5. Mustafa Fevzi Efendi, 01 Eylül 1923-27 Ekim 1923.
Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti konusunda, işaret edilmesi gereken önemli bir husus, teşkilâtlanma ile ilgilidir. Bu bakanlığın teşkilâtlanmasında, Osmanlı dönemindeki Şeyhülislâmlık Kurumu’nun görev alanına giren hizmetler ile bu hizmetleri yürüten personelin işleri, hizmet birim ve unvanları esas alınmıştır.
Bakanlığın bünyesinde, üç kurul oluşturulmuştur. Bunlar; Fetva Heyeti, Tetkikat ve Telifat-ı islâmiye Heyeti ile Tedrisat ve Teftiş Heyeti’dir. Sözü edilen kurullar, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş ve faaliyet döneminde, Din işleri Yüksek Kurulu’na, Mushafları inceleme Kurulu’na, Teftiş Kurulu’na nüve ve emsal teşkil edecektir.
Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti’nin, faaliyette bulunduğu kısa dönem içerisinde; dinî yayınlar sahasında önemli hizmetler verdiği görülmektedir. Dinî yayın hizmetleri ile ilgili olarak, uzun vadeli bir program hazırlanmış ve bu programın uygulanmasına s? da geçilmiştir. Bakanlığın H hazırlatıp yayınladığı eserler, temel müracaat kitapları arasında sayılması lâzım gelir. Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti, 3 Mart 1924 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen 429 sayılı Kanun’la kaldırılmış ve yerine aynı kanunla Diyanet işleri Reisliği kurulmuş-
Bu yazımızla, Diyanet işleri Başkanlığından önceki dinî kurum ve kuruluşlara özet olarak işaret etmeye gayret ettik. Her müessesenin bugünü ve yarını şüphesiz çok önemlidir. Düne ve geçmişe ait bilgiler de geleceğe ışık tutar kanaatindeyim.