Makale

DELİ DUDU EBE

DELİ DUDU EBE

Hüseyin Oyumcalı

Bir seneye yaklaşan ayrılığın hasretini gidermek için, soru yağmuruna tutuyordu anam beni. Torunlarına gurbet elde iyi bakmış mıydım? Rahat mıydık; vs., vs. Anamın sorularının bitip bitmediğini bilmiyorum. Araya giren bir sessizlikten köyün iyilik ve yardım meleği denmeye lâyık Deli Dudu Ebe hatırıma geldi.
- Ana dedim, Deli Dudu Ebe iyileşti mi? Eve yine sık sık geliyor mu?
- Deli Dudu Ebe öldü ay oğlum, haberin yok mu? Dört aya varıyor. Allah rahmet eylesin, ölümünde de kimseye yük olmadı.
Sessizce Allah rahmet eylesin. Allah rahmet eylesin, diyebildim.
Bu defa daha hazin bir sessizlik geçti. Demek köyün Deli Dudu Ebesi ölmüştü. Bu iri yarı, boylu poslu, yetmişini aşkın yaşına rağmen nur yüzlü ve gerçekten güzel kadını çocukluğumdan beri tanıyordum. Dağ köylerinden birinde oturan ve arada bir gelip onu ziyaret eden bir oğlu, ikinci evliliğinden de bizim köyde oturan bir kızı ile bir oğlu vardı. Fakat o yalnız başına oturuyordu. Oğullarına yük olma korkusundan ötürü yanlarında kalmazdı. Ona köyde Mollaların Dudu Ebe de derlerdi. Fakat herkes Deli Dudu Ebe diye bilirdi onu. Neden bu, herkese iyilik eden, eli darda olan her yaşta insanın yardımına elinden geldiğince koşan; bir taraftan evinin, çocuklarının işinden, bir taraftan bağ, bahçe, tarla işlerinden bunalıp genç gelinin söküğüne, di- kiğine yardım ederek nefes aldıran bu kadına, niye Deli Ebe diyorlardı? Şimdiye kadar hiç düşünmemiştim. Öyle ya köyde hemen herkesin bir lâkabı var. Onların hepsinin neden ileri geldiğini araştırıp soruşturdum mu ki? Dayanamadım, Anama sordum:
- Ana, niye Deli Ebe diyorlar ona, dedim. Onun deli denilecek bir hâli yoktu ki.
Anam derin bir ah çekti, ağlamaya ve anlatmaya başladı. Bu lâkabın sebebini can kulağıyla dinlemeye koyuldum:
- Seferberlikte babadan öksüz kalmış, anasını da on iki yaşındayken kaybetmiş. Akrabaları bakmışlar; bir zaman halasında, bir zaman ebesinde kalmış. Köyde erkek ne gezer, hep askerdelermiş. Koca köyde topu topu üç erkek kalmış. Topal Yusufların Ali Dede -sen onu bilmezsin otuz seneyi geçti öleli- Kör Veli dayı, bir de
Peçeli Kasım dayı vardı, -belki onu bilirsin- Harb bitmiş, askerden kırılan kırılmış, kalanlar gelmiş. Çok geçmemiş İstiklâl Harbine çağırmışlar. Koca köy yine boşalmış. İşte bu sırada Deli Ebe on dört yaşında filanmış. Karaoluk köyünden -biraz da akrabaları imiş galiba- istemişler; oraya gelin gitmiş. Bir oğlu olmuş. Üsen’i. ikinci çocuğuna yüklüyken kocası askere gitmiş. Kaynanası, görümcesi yüz vermemişler zavallıya. Kış günü, evde odun yok, ocak yok, yiyecek içeçek yok. Baltasını, tahrasını almış, çalıya gitmiş. Almış bir tipi, almış bir tipi, göz açtırmıyor. Bu yetmiyormuş gibi çocuk doğacak olmuş, sancılanmış kadıncağız. Tipiden korunduğu çalıların arasında dünyaya getirmiş çocuğunu. Oradan bulduğu iki taşla göbeğini kirkitmiş. Belindeki gelinlik şala sarmış, tipinin açmasını beklemiş. Ne kadar beklediği belli değil. Sonra o haliyle evine gelmiş. Ağlamış, ağlamış:
- Karasığır bile doğuracağı zaman sıcak bir yere çekilir, göz kulak olunur, benim o kadarda mı kıymetim yok? diye inlemiş biçare. Sonra da çocuğunu emzirmiş, güzelce sarmış evine bırakmış, hakkını helâl et yavrum, deyip vurmuş dağlara. O lohusa halinde, o soğukta, o dereyi, tepeyi nasıl aştı da köye ulaştı; kimsenin aklı fikri ermez. Köye gelmiş, gelmiş ama analık bu, hep çocuğunu düşünürmüş zavallı. Üçgün sonra kocasının köyünden pazara gelen kadınlara çocuğunu sormuş. Onlar da:
- Kaynanan da, görümcen de bakmamışlar, ölmüş çocuk; köpekler ölüsünü parçalamışlar, demişler.
Beyninden vurulmuşa dönmüş, işte o zaman aklını oynatmış. Sonra iyileşmiş. Fakat adı Deli Dudu kalmış işte.
Anamın sanki o kadının hâlini sinema perdesinde seyrediyormuşcasına duygulanarak anlattığı bu hadise; beni metanetini yitirmiş, kadere imanı kalmamış, en küçük sıkıntıda feryadı basan insanları düşünmeye şevketti. Çektiği sıkıntıları hatırladıkça, aynı güçlükleri çektiğini tahmin ettiği genç gelinlerin yardımına koşan Deli Ebe nerde... İstediği entari alınmadığı için intihara kalkan çıt kırıldım hanım nerde?
Nur içinde yat Deli Ebe sen. Minnet çeşmesinden su içmemiş Müslüman kadın, toprağın bol olsun!