Makale

Modern Zamanların Yeni Fobisi:Nomofobi

Modern zamanların yeni fobisi: Nomofobi

Dr. İlhami Ayrancı

Fobi, korkuyu gerektirmeyen basit durum veya nesnelere karşı duyulan aşırı korkudur. Fobilerimiz arasında en yaygın olanının ‘topluluk karşısında konuşma korkusu’ anlamına gelen ‘glosofobi’ olduğu söylenir. Bununla birlikte toplumda yaygın olarak karşılaşılan dişçiye gitme, MR cihazına girme, kapalı yerlerde kalmaktan endişe etme, yükseklik korkusu gibi baskı oluşturan bunca korkumuz varken son yıllarda bir yenisi daha eklendi; Nomofobi.
Nomofobi, glosofobiyi de geride bırakarak çağımız insanı için en yaygın fobi olma yolunda.
İngilizce "no mobile phobia" ‘cep telefonuyla iletişim imkânından mahrum kalma korkusu’ olarak tanımlanan nomofobi, telefonun şarjı bittiğinde, kontör kalmadığında veya kapsama alanı dışına çıkıldığında duyulan yüksek endişe olarak açıklanmaktadır. Tabii olarak bu durum telefon sahibinin gündelik hayatını da etkilemekte.
Bir kimse, telefonunu kaybetmekten aşırı kaygılanıyor, hatta gerektiğinde bile kapatamıyorsa, kısa aralıklarla ‘cevapsız arama veya mesaj var mı’ diye kontrol ediyor, kapsama alanında olup olmadığını veya şarjını kontrol etmek için sürekli telefonuna bakıyorsa, takıntılı bir biçimde cep telefonunun yanında olup olmadığını kontrol ediyorsa, o kimse modern çağın yeni fobisi ’Nomofobi’ ile karşı karşıya demektir.
Nomofobi, -son 15-20 yılda hayatımıza girmesi sebebi ile- nispeten yeni bir olgudur. Esas itibarıyla, cep telefonu yoluyla iletişimden kopmaktan aşırı korkmaktır. "Telefonsuz ne yaparım?" korkusudur bu! Telefona bu kadar önem verilmesine gerekçe olarak; ‘aileleri ve arkadaşlarıyla temas halinde olma isteği’ gösterilmektedir.
Cep telefonlarına bağımlılık öyle bir boyuta taşınmakta ki, telefonun nereye konulduğunun bir an için bile hatırlanamaması insanın strese girmesine, göğüs ağrılarına, kalp çarpıntısına sebep olabilmektedir. Artık telefonlar, uyurken bile başucuna, hatta yastığın altına konularak baş tacı edilmekte, uyanıldığı andan itibaren gün boyunca sürekli ekranına bakılarak cevapsız bir aramanın, kaçırılmış bir mesaj veya mailin olup/olmadığı kontrol edilmektedir.
Cep telefonları hayatımıza o kadar girdi ki; yanımızda olmadığı zaman kendimizde bir eksiklik hissediyoruz. Evden çıkarken yanımıza alıp almadığımızı kontrol ediyor, evde unuttuğumuzda ya da kaybettiğimizde ise içimizi bir sıkıntı basıyor, strese giriyoruz. Bu kaygının sebebi cep telefonunun kaybolmasından daha çok iletişimin kesilmesidir.
Akıllı telefonların ortaya çıkışıyla nomofobik durum iyice büyüyerek sınırsız bir hâl aldı. İnsanımızın akıllı telefon kanalı ile türlü türlü hizmete erişim imkânı var. Neredeyim, yakında bir lokanta var mı, biletimi nereden alabilirim, tatilde nereye gidebilirim?...” Bütün bunlar, hatta çok daha fazlası da mümkün. Telefon varsa, endişeye mahal yok!
Akıllı telefona bağımlılığı anlayabiliyoruz. Çünkü her şeyimiz onun içinde. Yokluğu durumunda kendimizi neredeyse dünyadan tamamen kopuk hissetmekte, boşlukta kalmaktayız. Çünkü artık aradığımız her türlü bilgiyi, hatta seyahat hâlinde yolumuzu bile telefon ekranına bakarak bulabiliyoruz.
Bağımlı olma durumu öyle bir hâle gelmiştir ki, araba kullanırken, toplantıda, çarşı pazarda telefonumuz kulağımızda yürümekte, selamımızı baş işareti ile vermekteyiz. Eş/dostla sohbet ederken ya da önemli bir toplantıdayken bile telefonla konuşmaktan çekinmiyoruz. Telefonumuz vazgeçilmezimizdir artık.
Ulaşım araçlarında bile herkesin elinde bir telefon konuşuyor, mesajlaşıyor, müzik dinliyor, internette geziniyor…
Çalan telefonu için camiden çıkanlar, toplantıda, derste, yemekte, muayenehanede telefonla konuşanlara şahit olmak sıradan hadiseler bu günlerde.
Eskiden insanlar, ’bilgisayarımın kölesi olmak istemiyorum. Bilgisayar beni ailemden, hayatımdan koparıyor’ diyordu. Bugün ise, “telefonum benim bir parçam. Hayatımı dolduruyor, kolaylaştırıyor ve zenginleştiriyor. Yakınlarımla her istediğim anda iletişim kurmama hatta gerekirse fotoğraf veya canlı yayın ile ânı sevdiklerimle paylaşmamı sağlıyor…” diyorlar.
Neticede; teknolojiden korkulan bir dönemden, teknolojisiz kalmaktan korktuğumuz bir sürece gelmiş bulunuyoruz. Çağımızın en büyük icatlarından biri olan cep telefonları, hayatımızın vazgeçilmezi hâline gelmiştir. Bunu kabullenmekten başka yol görünmüyor.
Uzmanlar, kullanıcıların telefonla günde en fazla kaç dakika konuşacakları ve hangi konularda dikkatli olmaları konularında uyarılarını yaparlarken, biz yetişkinler, telefon kullanımı konusunda da çocuklarımıza olumsuz örnek olmaktayız.
Sorumluluk bilinci yeterince gelişmemiş de olsa, aileler ilköğretim 1. sınıfa giden çocuklarına -aradıkları her an ulaşabilmek için- cep telefonu almaktan çekinmiyor. Bu yaşlardaki çocukların telefonunu muhafaza etmesi bir dert iken, derste zihninin ve gözünün telefonda olması da ayrı bir konu/sorundur. Artık çocuklar ders aralarında temiz hava almak, arkadaşlarıyla oyun oynamak veya sohbet etmek yerine, sıralarında oturup telefonlarıyla oynamayı tercih ediyorlar.
Cep telefonuna bu kadar bağımlı olan çocuklarımız, zamanla okulların rehberlik servisinin kapısını aşındırmakta, psikologlar/rehber öğretmenler eskiden öğrencilerin; “tahtaya çıkmaktan, parmak kaldırmaktan, iğne yaptırmaktan, zayıf not almaktan, sınavlarda heyecanlanmaktan korkmak/çekinmek…” gibi sorunları konularında görüşme yaparken şimdilerde; “nomofobi”li öğrencilerin sorunlarına çare aramakla meşguller.
Hâsılı, iletişim çağında her gün biraz daha yalnızlaşan insanımız, mutluluğu telefonlarda/elektronik iletişimde aramakta. Anneciğinin, dedeciğinin kucağından uzaklaşan çocuklarımız, dost sohbetlerine yabancı kalan gençlerimiz odalarına kapanmakta, orada tek başına dünyanın dört bir yanına yelken açmakta. Elektronik ortamda her yöne açıldık. Avustralya’daki arkadaşımız ile yazışmakta, Kanada ile elektronik ortamda iletişim kurmaktayız. Kim bilir, sanal âlemde konuşup/yazışıp durduğumuz kimseler yanımıza gelseler, onlar yanı başımızda otururken bile bizler elektronik ortamda iletişim kuracak yeni kimseler arayacağız! Çünkü çağımız iletişim çağı. İletişim ancak yalnızca elektronik ortamda!
Yani dünyaya açık, eşimize, ev halkımıza, mesai arkadaşlarımıza, dostlarımıza, kapalı!