Makale

Toplumsal Bir İlişki Biçimi Olarak İman

Toplumsal Bir İlişki Biçimi Olarak İman

Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak.

İman hakkında yapılan çalışmalarda kelami, felsefi ve psikolojik perspektiflerin ağırlıklı olduğu, sosyolojik yaklaşımların ise oldukça az olduğu görülmektedir. Oysa imanın en az diğer boyutları kadar sosyal boyutları da önemlidir; hatta imanın din, dindarlar, toplumsal hayat ve uluslararası ilişkiler açısından ifade ettiği anlamların birçok yönünün, sosyal boyut ve yansımalarıyla anlaşılıp ortaya çıkabileceği düşünülürse imanın sosyal planda ne anlama geldiği konusu, çok daha önemli hâle gelmektedir.
Burada ortaya konulan yaklaşımda amelin imandan bir cüz olup olmadığı klasik tartışmasına hiç girilmeksizin bir iman sosyolojisi çerçevesinde imanın mana muhtevasında zorunlu olarak toplumsallığın var olduğu, imanın toplumsal ilişkilerle eylemsellik ve dolayısıyla anlam kazandığı düşüncesi temelinde toplumsal bir fenomen olarak iman incelenmektedir.
Müslüman için en hayırlı amel olan imanın (Buhari, İman, 25.) sosyal boyutunun zorunlu olarak onun ayrılmaz bir parçası olduğunu; hem onun anlam içeriğinden, etimolojik ve terminolojik manalarından, hem iman ve müminlerle ilgili Kur’an ayetlerinden, hem vefalı Peygamberimiz Hz. Muhammed’in söz ve uygulamalarında Mekke ve Medine’de Müslüman olmayanlarla ve Müslümanlarla tesis ettiği iman, emniyet ve eminliğe dayalı ilişkilerinden ve de Medine’de kurduğu sahabe toplumunda egemen olan imana dayalı güven eksenli sosyal ilişkilerden anlamak mümkündür.
İmanın anlam içeriğindeki toplumsal boyut
İman, Arapça olup emin olmak, güvenmek, korkmamak, güvenilir olmak gibi manalara gelen elif-mim-nun (e-m-n: emn/eman) sülasi maddesinden türemiş if’al babından “amene”nin mastarıdır. Küfr’ün zıddı olan iman’ın sözlük manası, güven içinde bulunmak, güvenmek, özgüvenle tasdik edip inanmak, kesin olarak kabul etmek gibi manalar taşır. Aynı sülasi maddenin ism-i faili olan emin kelimesi ise güvenilen, güven veren, koruyan, güvenen, korkmayan gibi anlamlara gelir. Görüldüğü gibi iman ile emn ve emanet, mümin ile emin kelimeleri arasında sıkı anlam ilişkisi bulunmaktadır. Bu bizim imanın anlam içeriğinde bulunan sosyal boyutu, yani imanın sosyolojisini, bir sosyal ilişki biçimi olarak imanı anlamamıza yardım etmektedir.
İman terminolojik anlamda, peygamberlerin, Allah’tan alıp tebliğ ettiği hususların doğruluğuna, yani ed-Din olan İslam’a kesin olarak inanmak, onu bütün anlam içerikleriyle hiç tereddütsüz kabul edip onaylamak demektir. Bu şekilde tasdik edip iman eden kimseye mümin denildiğini biliyoruz. Hucurat suresinin 15, Nisa suresinin 136 ve Enfal suresinin 2-4 numaralı ayetlerini esas alarak bir iman ve mümin tarifi yapılmak istenirse, imanın; Allah ve Rasulüne getirdiklerine tam bir teslimiyetle hiç tereddüt taşımaksızın inanmak, müminin ise bu şekilde iman eden kimse demek olduğu anlaşılır.
Kur’an’da imanla ilgili ayetlerde toplumsal boyut
İmanla ilgili ayetlere bakıldığında, onlarda imanın bir toplumsal aktör olarak insanın zihniyet dünyası, deruni hayatı, yapıp etmeleri ve toplumsal münasebetleri açısından ifade ettiği anlamların öne çıkarıldığı görülebilir. Birçok ayet, iman edenlerin özelliklerine vurgu yaparak imanın aslında toplumsal tezahürlerine, “biz” boyutuna atıfta bulunmaktadır. Örneğin iman edenler veya iman etmek ile salih amel işleyenlerin, namazı dosdoğru kılanların, oruç tutanların, infak edenlerin, cana kıymayanların, haram işlemeyenlerin, zina etmeyenlerin, faiz yemeyenlerin, iyiliği yayıp kötülüğü engelleyenlerin, gösteriş yapmayanların, iman edenleri dost edinip iman edenlere düşmanlık yapanları dost edinmeyenlerin, adaleti ayakta tutanların, hakkın şahitliğini yapanların, kardeş olanların vs. birlikte peşpeşe zikredildiği ayetler (Bakara, 2/2-5, 82, 183, 221, 264, 267, 275-279; Al-i İmran, 3/118, 130, 149; Nisa, 4/39, 65, 135, 136; Maide, 5/8, 51; Enfal, 8/2-4; Tevbe, 9/112; Nur, 24/55; Furkan, 25/68; Hucurat, 49/9-12 vd.), hep bir toplumsal fiil ve ilişki biçimine işaret etmektedir.
Kur’an’ın başta Mekki ayetleri olmak üzere pek çok ayetinde inananlara ahlaki ilke, esas, tutum ve davranışların hatırlatılması, imanla güzel ahlak ilişkisinin kurulması da bize imanın toplumsal boyutunu vermektedir. İman edenlerin güzel ahlak sahibi olmaları, salih işler yapmaları, Allah’a kulluk etmeleri, hakkı ve sabrı tavsiye etmeleri, gıybet yapmamaları, iftira atmamaları, yalan söylememeleri, haksızlık yapmamaları, emanete hiyanet etmemeleri, doğru sözlü olmaları, ölçü ve tartıda hile yapmamaları, riyakâr olmamaları, servet düşkünü olmamaları, infakta bulunmaları, yoksula yedirmeleri, şükretmeleri, nankörlük etmemeleri vs. gerektiğini ifade eden ayetler bu cümledendir; aynı şekilde kavimlerin kıssaları da bize iman ile toplumsal ilişki biçimi arasındaki münasebeti ifade eden birçok hususları göstermektedir. (Maun, 107/1-7; Hümeze, 104/1-9; Asr, 103/1-3; Tekâsür, 102/1-8; Beyyine, 98/1-8; Duha, 93/1-20; Şems, 91/1-30; Fecr, 89/1-30; Mutaffifin, 83/1-36; Mürselat, 77/1-50; İnsan, 76/1-31; Hakka, 69/1-52; Kalem, 68/4-15 vd.)
Hz. Muhammed (s.a.s.)’in sünnetinde imanın sosyal yansımaları
Peygamberimiz’in sünnet-i seniyyesine yakından bakıldığında, imanın anlam içeriğindeki sosyal boyutlarının çok net bir biçimde, onun hayatında kendini gösterdiği anlaşılabilir. Onun bütün toplumsal münasebetlerinde imanın objektifleştiği söylenebilir; öyle ki, dışarıdan onun bu münasebetlerine, insanlarla ilişkilerine, iman eden ve etmeyen kişilerin kendisine karşı tutum ve davranışlarına baktığımızda, onun imanının deruni boyutlarını okuyabilmekteyiz.
Hz. Peygamber’in sünneti, imanın toplumsal bir ilişki olarak tezahür etmesinin örnekleriyle doludur. Onun emin olması, imanın eminlikle anlam ilişkisini, müminin emin ile aynı kişi olduğunu en iyi şekilde anlatmaktadır. Onun inananlar tarafından da inanmayanlar tarafından da Emin Muhammed olarak isimlendirilmesi, imanın en geniş manada emin olmak olduğunu ortaya koymaktadır.
İslam Peygamberi’nin, “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” (İmam Malik, Muvatta, Husnü’l Hulk, 8, II/904.) hadis-i şerifi ve bu hadisin gereğini de en başta kendisinin bizzat hayatında bize göstermesi, bir sosyal olgu olan güzel ahlakın imanın olmazsa olmaz bir sosyal boyutunu teşkil ettiğinin en açık göstergesidir.
Hadislerde imanın toplumsal boyutlarına atıflar
İman kavramının daha çok pratik düzlemde ve sosyal ilişkiler üzerinden anlatıldığı birçok hadisin var olduğu söylenebilir. Bazı ana hadis kaynaklarında açılan İman bahislerine kabaca bakmak bile bunu bize gösterebilir. Mesela Kütüb-i Sitte’den Buhari, Müslim ve Camiu’s-Sahih ve Tirmizi’nin İman bölümleri (Bab) incelendiğinde birçok hadiste imanın sosyal boyutlarına işaret edildiği anlaşılabilir.
Bu noktada hemen ilk başta akla gelebilecek hadis-i şerif, sevgi hadisidir. Peygamberimiz (s.a.s.)’in, “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” (Müslim, İman 93.) hadisi, imanın mana derinliğindeki sosyal boyutu veya boyutlarını anlamak bakımından oldukça önemlidir. İmanın ve dolayısıyla cennetin yolunun birbirini sevmekten geçtiğini söylemek; imanın toplum hayatında “biz” duygusuna sahip olmak, selamlaşmak, silm içinde bulunmak, barış içinde olmak, dertleri ve sevinçleri paylaşmak, emin olup güven vermek, emaneti korumak, birlikte yürümek, birlikte var olmak anlamına geldiğini çok güzel ifade etmektedir. “Hiçbiriniz kendiniz için sevdiğinizi kardeşiniz için de sevmedikçe iman etmiş olmaz.” (Buhari, İman, 13.) hadis-i şerifi de, imanın sosyal boyutlarını ortaya koymaktadır.
Yine hadislerde güzel ahlaka vurgu yapılması, risalet göreviyle güzel ahlakı tamamlamak arasında doğrudan bağ kurulması, en iyi müminin ahlak yönünden en iyi mümin olduğunun belirtilmesi gibi (Tirmizi, Buhari, Müslim, Ebu Davud, Malik) hususlar, imanın bir sosyal fenomen olan ahlak ile doğrudan ilişkisini anlamak bakımından önemlidir.
Sonuç
Sonuç olarak kalp ile tasdikten geçen imanın sosyal boyutu Müslümanlar için son derece önemlidir. Hele hele bugünlerde bu daha da hayatidir. Müminlerin imanlarını özgüven içinde toplumsal ilişkilere yansıtmalarına ve birbirlerine güven vermelerine, toplum içinde güven ve güvenlik oluşturmalarına, birbirlerini sevmelerine, birbirleriyle kardeş olmalarına her zamankinden daha fazla ihtiyacımızın bulunduğu günümüzde, imanın sosyolojisine daha çok atıfta bulunmak, bir sosyal ilişki biçimi olarak iman vurgusu yapmak elzemdir.