Makale

Ülkemizde aile değerleri ve yoksulluk

Semra Demirkan
Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanı

ülkemizde aile değerleri ve
yoksulluk

Toplumsal değerler hayat algılamada etken olan unsurlardır. İnsanların psikolojileri de dahil olmak üzere hayatın her alanı değerlerin etkisinde şekillenir. Geleneklerimizden gelen, kültürel mirasımızla aktarılan ve aile değerlerimizin bize öğrettiği karşılığı ile yoksulluk bir paylaşım, dayanışma ve yardımlaşmaya ilişkin hayat değerlerimizi içermektedir. Bu anlayışla birlikte insanımızda yoksul olma hâli bir isyan olarak tezahür etmez. Sözlük anlamı olarak yoksulluk yaşamın gerektirdiği imkânlardan yoksun olma durumunu ifade etmektedir. Yoksulluk kavramı İnsanî ihtiyaçlar kavramına dayanır. İnsan toplumsal bir varlıktır ve bu nedenle fizikî varlığını sürdürmesi için gerekli olan beslenme ihtiyacının yanı sıra, giyim, barınma, eğitim, sağlık, kültür, ortak yaşama ve buna benzer sosyokültürel ihtiyaçları vardır.
Yoksulluk ulusal ve uluslar arası platformlarda, günümüzün temel sorunu olarak değerlendirilmektedir. Yoksulluk insanlığın evrensel bir sorunudur; ancak toplumdan topluma göreceli olarak değişmektedir. Tarihte yaşamış en eski toplumlardan günümüze kadar toplumların, "zenginler ve yoksullar" olarak iki tabakaya ayrıldığı bilinmektedir. Zaman zaman toplumsal krizler ve var olan düzeni temelden bozacak kadar tehlikeli boyutlar yaşanmıştır. Yoksullukla mücadelede toplumlar değişik yöntemler kullanmaktadır. Kimi toplumlar sosyal devlet anlayışı içinde kamusal sosyal desteklere ağırlık verirken, kimi toplumlar bireyin girişimciliğini harekete geçirerek yoksulluğun üstesinden gelmeye çalışmakta, kimi toplumlar da oluşturulan tampon mekanizmalarla toplumsal düzeni korumaya çalışmaktadır.
Ülkemiz açısından değerlendirildiğinde Türkiye’de 1950’den itibaren kırsal kesimi itici kılan birçok faktörün etkisiyle kentlere yoğun bir göç yaşanmıştır. Kırdan kente göç olgusu toplumsal, ekonomik ve kültürel boyutlarda derinden ve geriye dönüşsüz büyük bir değişim sürecinin yaşanmasına neden olmuştur. Kentle bütünleşecek donanımdan yoksun kitlelerin, kendi alt kültürlerini oluşturacak biçimde kentin kıyısına yerleşmesi ve gecekondu bölgeleriyle kendini gösteren, geniş boyutlu bir toplumsal değişimin ivme kazanması beraberinde kent yoksulluğunu da getirmiştir. Kent yoksulluğundan en çok etkilenen kurumun da aile kurumu olduğu söylenebilir. Nitekim Türkiye İstatistik Enstitüsü verileri, Türkiye’de % 35-40’a varan bir yoksul nüfusa işaret etmektedir. Aynı şekilde, sanayileşmeyle birlikte; ailelerin ekonomik birim olma özellikleri, ailelerin sosyal güvenlik fonksiyonu, aile bireylerinin eğitimi ve çocukların yetiştirilmesi veya bakımı gibi konularda, aile kurumunun üstlendiği fonksiyonlar önemli değişimlere uğramıştır. Ancak bütün bu değişimlere rağmen, birçok ülkede, örneğin ülkemizde aile kurumu; ekonomik dayanışmadan duygusal paylaşıma, neslin devamından yeni nesillerin sosyalleşmesine kadar birçok konuda hayati fonksiyonlarını hâlen büyük ölçüde sürdürmektedir.
Batıda özellikle ekonomik krizlerle oluşan yoksulluk, intihar, suça yönelme (hırsızlık, kapkaç gibi) şeklinde toplumsal anomi oluşturmaktadır. Buna karşın ülkemizde büyük oranda bu tür anomiler yaşanmaz. Güçlü aile değerleri ve bağlılık ile birlikte, ailede işbölümü ve aileler arası dayanışmanın devam etmesi, sosyo ekonomik sorunların üstesinden gelinmesini sağlamaktadır. Aynı zamanda aile yapımız, sosyal güvenlik sisteminin açıklarını kapatan, yoksullukla mücadelede imdada yetişen bir rol üstlenmektedir. 2000 yılı ekonomik krizinin yaşandığı Arjantin’de sosyal patlama olunca benzer durumun ülkemizde de olabileceği ihtimali ve beklentisinin ortaya çıkmaması bizim aile yapımız, değerlerimiz ve dünyayı algılama biçimimiz ile açıklanmaktadır. Yapılan araştırmalar kentte yaşayan ve kır bağlantıları devam eden ailelerin özellikle yiyecek vb. ihtiyaçlarının karşılanmasını, yoksullukla mücadelede tampon fonksiyon üstlendiğini ve bu durumun sosyal dayanışma örneği olarak bize has bir görünüm olduğunu ortaya koymaktadır. Ülkemizde sosyal güvenlik ve sağlık sisteminde yaşanan güçlükler, gelir dağılımındaki dengesizlik, yoksulluğun yaygınlığı gibi sorunlara rağmen sosyal patlamaların yaşanmaması, güçlü aile yapısı ve aile içi dayanışma duygu ve pratiği ile açıklanabilir. Ancak güçlü aile değerleri ile birlikte günümüzde kitle iletişim araçlarının da etkisi, gelirden çok harcama ve mevcut kaynakları doğru ve verimli kullanmama yönünde genel bir eğilimin belirdiği bilinmektedir.
Yoksullar dünyanın her yerinde toplumun en güçsüz ve çaresiz kesimlerini teşkil etmektedir. Ülkemizdeki yoksulluk kültürünün ise kendi içinde çeşitlenen güven ve himaye üniteleri etrafında şekillendiği görülmektedir. Bugüne dek böyle gelişen ve cemaat değerlerinin ikame edildiği toplumsal yapımızda bazı kırılmaların olması da kaçınılmazdır. Çünkü kuşaklar arası çatışmanın artık de- de/nine-torundan, ana/baba- çocuğa yani birinci nesillerde görülmesinin temel nedeni, değişmenin ivme kazanmasıdır. Bilgisayar ve internetin hayatımıza her anlamda girmesi ve özellikle gençleri etkileyerek, duygu aşınmasından bireyselleşmeye kadar birçok olumsuz etkinin aile değerlerini etkilemesi gerçeği, yoksula ve yoksulluğa bakışı farklılaştıracaktır. "Veren elin alan elden üstün olduğu" görüşünün hakim olduğu bir kültürel yapıdan, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" şeklindeki kültürel yapıya geçişin, toplumsal patlamanın ilk kıvılcımları olmaması temennisi ile aile değerlerinin yaşatılması hususunda, bireysel ve kamusal alanda gerekli çabaların artması zaruridir.
Sanayileşme, kentleşme ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan hızlı ekonomik, sosyal ve kültürel değişimler, bu süreçleri yaşayan bütün ülkeler için çok sancılı dönemler olmuştur. Bu tür sancılı dönemlerde her ülke, kendi imkânlarını seferber ederek sorunları aşmaya çalışmıştır/çalışmaktadır. Yaşanan birçok sorun ve kriz dönemleri göstermiştir ki, ülke olarak bizim en güçlü yanımız aile yapımızdır. Bu güçlü yanımızı iyi değerlendirerek karşılaştığımız veya karşılaşacağımız sorunlarla baş etmede, aile yapımızdan ve onun sorun çözme kabiliyetinden yararlanmamız gerekmektedir.