Makale

başyazı

başyazı

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI

Fıtri bir ihtiyaç ve yönelişimiz olan din aynı zamanda varoluşumuzu anlamlı kılan vazgeçilmez bir aydınlanmadır da. O, bize hayatı tanıtır, kâinat kitabına İlâhî hikmet ve rahmet penceresinden bakmayı öğretir. Onunla iç dünyamızdaki boşlukları doldurur, sorularımıza cevaplar bulur, kafa ve kalp gözlerimizi açarak fizik ve metafizik alemin birbirini tamamlayan bütünlüğünü görür, İlâhî rahmetin altında kuşatıcı sevgiyi ve kalıcı mutluluğu yakalarız.
Ramazan ayı böyle bir idrak için eşsiz bir fırsat sunar. Mü’minler de bu ayın getirdiği rahmet, mağfiret ve kurtuluş müjdesine ulaşmaya çalışır, bunu başardığı ölçüde aradığı iç ve manevî huzura erişir. Bu ayda yapılan ibadetler, tefekkür, Kur’an’ı anlama, hayır ve hasenat sadece bizi Yüce rabbimize bağlamakla kalmaz, toplumun üyeleri arasında da sevgi ve rahmeti dalga dalga yayar. Zaten İslâm’ın gönderiliş amacı, insanın iki dünya mutluluğu, kendisiyle, çevresiyle ve Yüce Yaratanla barış içinde yaşaması değil midir? İslam bizlerden yaşadığımız hayatı, söz, davranış ve düşüncelerimizi devamlı gözden geçirip yanlışlarımızı onarmamızı bunun için istemiyor mu?
Ancak çağımız insanı, günümüzde kendini içten ve dıştan kuşatan kısa vadeli emellerin baskısından kurtarıp hem iç dünyasında hem de yakın ve uzak çevresinde kalıcı bir barış ve huzuru yakalamada hayli zorlanmaktadır. Fakat bu durum, insanın benliğini saran zaaflarla akıl ve düşüncenin sonu gelmez mücadelesine dayandığı ve toplum hayatını da bu şekillendirdiği için, sadece bugünün değil, insanlığın en kadim serüvenidir. Fert ve toplumların hayat çizgisi bir defa aklın, bilginin, düşünce ve sağduyunun kontrolünden çıktı mı, din o açık davetini ve uyarısını sürdürse de, insanın özünde üzeri küllenmiş bir kor halinde iyi ve güzelin kalıntısı devam etse de, artık sevginin yerini korku ve düşmanlık, barışın yerini kavga, fedakarlığın yerini bencillik, adaletin yerini haksızlık almaya başlar. Tevazu yerini kibre, ötekine saygı yerini küçümseme veya dışlamaya terk eder. En temel dini ve insani değerler, erdem ve yücelikler bile dünyevi yarışın etkili bir basamağı oluverir.
Böyle bir çıkmaz yola saplanmamanın çaresi, Yüce Mevlâ’dan bize uzanan ilahi yardım olan dinin davetinden uzaklaşmamak, koşuşturma içinde geçen hayatın ara duraklarında derin nefes alıp iç dünyamıza dönmek ve arınmak, aklı ve tefekkürü davranışlara egemen kılmaktır, idrak ettiğimiz Ramazan ayının böyle bir anlamı vardır. İslam’da dindarlığı belli bir zaman diliminde ya da belli tezahürlerde yoğunlaştırıp geri kalan alanı boşaltmak yerine sürekli, dengeli ve kuşatıcı dindarlığın emredilmesi de yine aynı amaçladır. Kalbimizdeki imanın, yerine getirmeye çalıştığımız ibadetlerin kişiliğimize ve davranışlarımıza kemal kazandıran güzel ahlâk ile bütünleşmesi, içimizde yeşerttiğimiz umut ve huzurun bütün insanlık ailesini kaplaması, sevgi ve kardeşlik dolu nice bayramlara ulaşılması dileğiyle.