Makale

Din İşleri Yüksek Kurulundan

Din İşleri Yüksek Kurulundan

Kredi kartıyla kurban satın almak caiz midir?
Kurban kesmekle mükellef olan şahıs, satın alacağı hayvanın bedelini peşin olarak verebileceği gibi, vadeli veya taksitli olarak da verebilir. Bu bağlamda bedelin kredi kartıyla ödenmesi kurbanın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak kredi kartı borcunu, ödeme tarihinde ödemek ve gecikmeden kaynaklanan faizli işleme düşmemek gerekir.
Kredi kartı ile taksitli kurban alırken, taksit yapma karşılığında bankaya ilave bir ücret ödenmesi durumunda ise, kesilen kurban geçerli olmakla birlikte, faizli işlem sebebiyle ayrı bir günah söz konusu olur.

Kişi beslediği ve kurban olarak kesmeyi kararlaştırdığı bir hayvanın sütünden veya gücünden yararlanabilir mi?
Bir kimse, kendi evinde besleyip büyüttüğü bir hayvanı, kurban olarak keseceğine karar verse; bu hayvanın gücünden veya dişi ise sütünden yararlanabilir. Fakat kurban olarak alınan bir hayvanın kesim öncesinde sütünden ve yününden yararlanmak uygun değildir. Çünkü bu durumda hayvan satın alınmasından itibaren kurbanlık olarak belirlenmiş olmaktadır. Şayet böyle bir hayvandan yararlanılmışsa, yararlanma bedeli sadaka olarak verilmelidir.

Banka kredisiyle kurban kesilebilir mi?
Kurban kesmek, âkil, baliğ (akıllı, ergen), dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve mukim olan bir Müslüman’ın yerine getireceği mali bir ibadettir. İster nâmi (artıcı) olsun isterse nâmi olmasın temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 80.18 gr. altın veya bunun değerinde para veya eşyaya sahip olan kişi dinen zengindir. Dolayısıyla bu kişi Allah’ın kendisine bahşetmiş olduğu nimetlere şükran ifadesi ve Allah yolunda fedakârlığın nişanesi olarak kurban kesmelidir.
İster vacip olduğu için, isterse nafile olarak kurban kesen birisinin kurbanını peşin alabileceği gibi, borçlanarak satın alabilir. Bu, kurbanın sıhhatine engel teşkil etmez. Fakat kredi alması durumunda faiz ödeyecekse, faiz verme yasağını (Bakara, 2/275-279; Müslim, Müsakât, 105-106; Ebu Davud, Büyû, 4.) işlediği için günaha girmiş olur. Maddi durumu iyi olmayan kişinin böyle yöntemlere başvurması yerine kurban kesmemesi daha uygundur.
Ölü adına hac yapılabilir mi?
Üzerine hac farz olup da, bunu yerine getiremeden ölen kişi, vasiyet etmişse ve bıraktığı mirasın üçte biri bir kişinin hacca gidip gelmesine yetiyorsa, vasiyetinin yerine getirilmesi gerekir. Vasiyet etmemişse, varisleri isterlerse onun adına hac yapabilirler. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) hacca gitmeyi adayan ancak bunu gerçekleştiremeden ölen kimse için bu borcun yerine getirilmesini varislerine tavsiye etmiştir. (Buhari, Cezaü’s-sayd, 22; Nesai, Menasikü’l-Hac, 11.)

Kura sistemi dışında hacca gidebilmek için farklı yöntemlere başvurmak caiz midir?
Hac, belli zamanlarda belli mekânlarda ve belli şekillerde yerine getirilen bir ibadettir. Bu ibadetin kabul edilmesinin şartları, haccedecek kişinin Müslüman, ergenlik çağına ulaşmış ve akıllı olması, hac mevsiminde Mekke’de bulunmasıdır. Bu şartları yerine getiren kimsenin hac ibadeti fıkhi ölçüler dâhilinde şeklen geçerli olur. Ancak bu ibadete hazırlık ve uygulama süreçlerinde dinen haram sayılan işleri yapmak, kişinin günaha girmesine sebep olacağı gibi, yapacağı haccın sevap ve faziletinin yok olmasına yol açar.
Bu itibarla kura yöntemiyle hacca gidemeyenlerin, gereğini yapmayacakları hâlde değişik meslek vizeleri almaları, yalan beyan anlamına geleceğinden dinen caiz değildir. Allah’ın emrine uyarak hac ibadetini yerine getirmek ile yine onun koyduğu yalan söyleme yasağını çiğnemek İslam ahlakıyla bağdaşmayan açık bir çelişkidir.

Bayanların hac veya umrede âdet geciktirici ilaç kullanmaları caiz midir?
Bayanların, sağlıklarına zarar vermeyecekse adet geciktirici ilaç kullanmalarında dinen bir sakınca yoktur. Âdet zamanı geldiği hâlde ilaç kullandığı için kanaması olmayan kadınlar mescide girebilirler, tavaf yapabilirler. Sağlığa zararlı olması hâlinde, bu tür ilaçları kullanmayıp, tavaflarını temizlendikten sonra yapmaları uygun olur.

Mekke ve Medine’nin kutsallığına inanarak oralardan toprak veya taş getirmenin bir sakıncası var mıdır?
Mescid-i Haram, Meş’ar-i Haram, Arafat ile Mescid-i Nebevi başta olmak üzere Mekke ve Medine hac ile ilgili rükün ve şartların ifa edildiği yerler olması bakımından Müslümanların gönlünde belli bir kutsallığa sahiptir. Bu kutsallık o bölgelerin taşına, toprağına, bitkisine ve hayvanına değil; bizzat mekânların kendisine yöneliktir. Böyle olduğu içindir ki, haremin taşı ve toprağından hem harem bölgesinde hem de dışında yararlanmak caizdir. Hicaz’dan teberrük amacıyla toprak veya taş getirmenin herhangi bir dayanağı yoktur. Âlimlerin büyük çoğunluğu bunu doğru bulmamış, hatta bir kısmı bunun haram veya mekruh olduğunu bile söylemişlerdir.

Hacca giderken helallik almanın dinî hükmü nedir?
Dinimiz, kul haklarına çok önem vermiş ve inananların bu haklara karşı duyarlı ve saygılı olmalarını emretmiştir. Ayrıca kul hakkı ihlalinde, hakkı ihlal edilen affetmedikçe, kimse tarafından affedilemeyeceği de belirtilmiştir. Veda hutbesinde Hz. Peygamber (s.a.s.); “Ey insanlar, sizin kanlarınız, mallarınız, (ırzlarınız) kişilikleriniz rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır (dokunulmazdır).” (Buhari, Hac, 132.) buyurmuştur.
Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kimin yanında kardeşine ait haksız alınmış bir hak varsa, o haksızlıktan dolayı hak sahibiyle helalleşsin. Gerçek şu ki, kıyamette hiçbir altın ve hiçbir gümüş yoktur. Kardeşinin hakkı için kendi sevaplarından alınmadan evvel, dünyada onunla helalleşsin.
Ahirette zalimin o hakkı karşılayacak sevapları bulunmazsa, kardeşinin günahlarından alınır da o zalimin üzerine atılır.” (Buhari, Rikak, 48.)
Hacca giden kişinin yolculuğa başlamazdan önce çevresindekilerle helalleşmesi, haccın adabındandır. Helalleşmeden hacca gitse; helalleşme haccın sıhhatinin şartlarından olmadığı için haccın geçerliliğine zararı olmaz.

Bir grup oluşturarak aralarında para toplayıp Hz. Peygamber adına kurban kesilebilir mi?
Dinimizde insanların bir grup oluşturarak aralarında para toplayıp Hz. Peygamber (s.a.s.) adına kurban kesmeleri şeklinde bir uygulama yoktur. Bunun, yapılması gereken bir ibadet gibi görülmesi doğru değildir. Çünkü Allah ve Rasulünden nakledilmeyen bir uygulamayı ibadet gibi telakki etmek ve ona dinîlik vasfı vermek bidattir. Her bidat de Hz. Peygamber (s.a.s.)’in nitelemesiyle dalalettir. (Müslim, Cuma 44; Ebu Davud, Sünnet 6; Tirmizi, Mukaddime 16.)
Hz. Ali’den rivayet edilen “Rasulüllah (s.a.s.) (sağlığında) kendi yerine bir kurban kesmemi vasiyet etti. İşte ben de onun yerine kurban kesiyorum.” (Ebu Davud, Dahaya, 2; Müsned, I, 107, 149.) şeklindeki haber, bu uygulamaya delil olamaz. Çünkü Hz. Ali kurbanı kesme gerekçesi olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)’in kendisine bunu vasiyet etmesini göstermiştir. Dolayısıyla bu hadis, eğer vasiyeti yoksa ölü adına kurban kesileceğine delalet etmez.