Makale

Hz. Peygamber ve Genç Sahabiler

Hz. Peygamber ve Genç Sahabiler
Yrd. Doç. Dr. Cafer Acar
Gaziosmanpaşa İlahiyat Fakültesi

Gençlik insan hayatında özel bir dönemdir. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi. Ara dönem değil. Neredeyse otuz yaşına kadar devam eden yetişme süreci. Sosyal bir kategori olarak tarihin ıskalama kaygısını hep yüreğinde taşıdığı yaşamımızdan bir kesit. İnsanın hayata dair imtihan bayrağını açtığı bir eşik. Önemli bir insan kaynağı. Toplumları, devletleri, fikirleri ayakta tutan ve ömrünü etkileyen bir kaynak. İnsanın kimlik ve kişiliğini inşa süreci. Bugünümüz ve yarınımıza ilişkin umutlarımıza neşve...
Genç insanlarla iletişim ve onların geleceğe hazırlanması hem ailenin hem toplumun hem de devletin bugün için temel bir kaygısıdır. Hz. Peygamber’in hayatından bu alana ilişkin örnekler bulmak mümkündür. Bizlere güzel örnek (Ahzab, 33/21.) (üsve-i hasene) olarak gönderilen Hz. Peygamber’in etrafında gençlerden oluşan bir kitlenin varlığını biliyoruz. İlk müminlerin çoğunluğu gençlerden oluşmaktaydı. Ali b. Ebi Talip 10, İbn Ömer 13, Zeyd b. Harise 15, Abdullah b. Mesut 16, Zübeyr b. Avvam 16, Talha b. Ubeydullah 17, Abdurrahman b. Avf 17, Erkam b. Ebi’l-Erkam 17, Sad b. Ebi Vakkas 17, Musab b. Umeyr 18-20, Cafer b. Ebi Talip 22, Ebu Bekr’in kızları Aişe ve Esma, genç yaşlarda olan ilk Müslümanlardan bazılarıdır. Zengin, fakir, köle gibi toplumun farklı kesimlerinden gençlerdir bunlar. Hz. Peygamber’in refakatinde yetişkinlik dönemine geçmişlerdir.
Gençlik dönemini Hz. Peygamber’in yanında ve terbiyesinde tamamlayan bu gençler, onun tevhit mücadelesinde önemli roller üstlenmişlerdir. Hz. Peygamber onlara sahip çıkmış onlar da Hz. Peygamber’i, en zor zamanlarda bile terketmemişlerdir. Bu iletişim ve bağlılıkta hem Hz. Peygamber’in hem de genç sahabilerin rolünün olduğu muhakkaktır. Geleneğimizde “sevgi büyükten gelir” sözünün de işaret ettiği gibi İslam Medeniyetinin tohumlarının ekildiği bu dönemin asıl mimarının Hz. Peygamber olduğu gözardı edilemez bir hakikattir.
Hz. Peygamber’in gençlerle iletişimi, her şeyden önce muhkem bir paradigmadan hareket ettiği için doğru bir zemin üzerinden inşa edilmeye başlanmıştır. Burası son derece önemlidir. Temeli sağlam ve doğru olmayan bağların niteliği ne olursa olsun kalıcı olması düşünülemez. İşte burada Hz. Peygamber’in kişiliği ve iletişim metedolojisi gündeme gelmektedir. Şüphesiz her insan önderlik ve rehberlik vasıflarına haiz değildir. Allah’ın seçerek vazifelendirdiği Hz. Peygamber’in kişilik olarak şefkati, merhameti, zerafeti iyi bir iletişim için anahtar mesabesindedir. Şimdi ana hatlarıyla onun meteodolojisine ilişkin birkaç başlığı kısa pasajlar hâlinde paylaşalım.
Sevgi
Sevgi Allah’ın insanlara bahşettiği ayetlerinden (Rum, 30/21.) kıymetli bir hazinedir. İmanın ve güzel davranışın meyvesidir. (Meryem, 19/96.) Allah’ın isimlerinden bir isim ve başta peygamberler olmak üzere kulları üzerinde görmek istediği bir vasıftır. Bu değerleri tebliğ ile mükellef olan peygamberimizin sözlerinde ve davranışlarında bunun yansımaları görülmüştür. O imanın gereği olarak sevgiyi olmazsa olmaz bir değer hâline getirmiştir. (Buhari, İman 5; Müslim, İman 82.) Ashabından da temel beklentisi yine ilahî bir kayıtla ifade edildiği üzere sevgidir. (Şura, 42/23.) Şüphesiz gençler de bu sevgiden nasibini almıştır. Henüz genç bir delikanlı iken gördüğü Zeyd b. Harise’yi sahiplenmiş ve kölelikten azat etmiştir. Zeyd’in, ailesi talep etmesine rağmen Hz. Peygamber’i tercih etmesi karşısında, daha güzel bir mukabele ile onu evladı olarak ilan etmiştir. Zeyd b. Muhammed adıyla anılır olmuştur. Zeyd’i Hz. Peygamber’in yanında kalmaya hevesli kılan atmosferin sevgi ile oluştuğuna hiç şüphe yoktur.
Saygı
İnsanın kendine ve dış dünyasına karşı ahlaki duruşunu ifade eden saygı, Kur’an’ın ve onun kutlu mübelliği Hz. Peygamber’in önemli bir karakteridir. Allah, kullarını “dileyen iman etsin dileyen inkar etsin” fehvasıyla irade sahibi kılmıştır. Kulunun inancına dünya hayatında saygı duyan bir yaratıcının (Kehf, 18/29.) peygamberi de ashabının fikirlerini her zaman saygın kabul etmiştir. Zeyd’in uzun bir aradan sonra tekrar ailesine dönme hakkının varlığını bu bağlamda zikredebiliriz. Elçilere, ziyaretçilere ve misafirlere her zaman bir hürmet göstermiştir. Gelen misafirlerin oturması için gelenekteki bir saygı ifadesi olarak hırkasını veya abasını sermesi böyle değerlendirilebilir. Genç insanların fikirleri de bu anlamda saygın kabul edilmiştir. Uhut’ta, meydan savaşı isteyen genç sahabilerin görüşleri ile hareket etmeyi doğru bulmuştur.
İlgi, iltifat ve görev verme
Hz. Peygamber, gençleri toplumun saygın üyeleri olarak her zaman gözönünde bulundurmuştur. Kabileyetlerine göre yönlendirmeler yapmıştır. Enerjilerini doğru kullanabilmeleri için en güzele ve hayra davet etmiştir. Hicrette kendi yatağına Ali’yi yatırmıştır. Hayber’de sancağı Ali b. Ebi Talip’e vermiştir. 18 yaşındaki Üsame’yi, Ömer gibi Ebu Bekir gibi ileri gelen cengaver sahabilerin önünde komutan olarak görevlendirmiştir. Üsame’nin kabiliyetlerini farkeden Hz. Peygamber diğer sahabilerin de şaşkınlıkla karşıladığı bir şekilde onu ön plana çıkarmış ve “Üsame bu göreve layıktır” sözleriyle iltifat etmiştir. Musab b. Umeyr’i diplomatik ilişkilerde görevlendirmiş, Zeyd b. Sabit’i vahiy kâtibi olarak yanında bulundurmuştur. Muaz b. Cebel’i genç yaşta Yemen’e davetçi olarak göndermiştir. 16 yaşındaki Erkam b. Ebi’l-Erkam’ın evinde davet için bir alan oluşturmuştur.
Eğitim merkezli yaklaşım
Hz. Peygamber’in risalet mücadelesi aslında insanlığı iyi ve güzele yönlendirme gayesi güden bir eğitim yolculuğudur. Eğitimin en bereketli dönemini yaşayan gençler de bu yolculuğun önemli bir parçasıdır. Zeyd b. Sabit’e, bu alana katkı sağlamak üzere İbranice öğrenmesini tavsiye etmiştir. Kur’an öğrenmek ve öğretmek noktasında çok istekli ve meraklı olan Abdullah b. Mesut’u bu alanda teşvik etmiş ve ona görevler vermiştir.
Hz. Peygamber’in gençlerle olan iletişiminde, onları tefekkür ve tezekküre taşımak amacı belirgin bir şekilde gözlemlenebilmektedir. Zina etmek için Hz. Peygamber’den izin isteyen bir gence, etraftaki insanlar hayret ve öfke ile tepki göstermeye hazırlanırken, Hz. Peygamber onu yanına oturtup sorular sorarak yapmak istediği şeyin yanlışlığının farkına vardırmıştır. (Ahmed b. Hanbel, V, 256-7.)
Genç yaştaki Ebu Mahzure, okunan ezanın sözlerini bir grup içinde tekrarlayarak alay ediyordu. Bunu işiten Hz. Peygamber onu yanına çağırıp “ne güzel bir sesin var” diyerek iltifat etmiş, bir miktar da harçlık vermiştir. Daha sonra göğsünü okşayıp mübarek olsun demiştir. Bu durumdan etkilenen Ebu Mahzure kendisine ezan okuma izni verilmesini talep etmiş Hz. Peygamber de vermiştir. (Nesai, Ezan, 5-6; İbn Mace, Ezan 2; Ahmed b. Hanbel, III, 409.) İşte bir gencin Müslüman olma sürecinde öğretmek ve eğitmek merkezli yaklaşımın kazanımları.
Gençlerin onur ve izzetini muhafaza, müsamaha
İnsan için değerli olan soyut duygulardan biri de izzet ve onurdur. Gençlerde bu hissiyat daha da güçlüdür. Hz. Peygamber bu durumu göz önünde bulundurarak gençlerin izzet ve onurlarını muhafaza etmeye özen göstermiştir. Bir Yahudi’ye olan borcunu ödeyemeyen ve çaresiz kalan Cabir’e yardımcı olup bütün borçlarını ödemiş ve onurunun incinmesine mani olmuştur.
Hurma ağaçlarını taşlayan Ebu Rafi b. Amr el-Gıfari’ye bunu niye yaptığını sormuş, o da acıktığı için bunu yaptığını söyleyince; şefkatli bir nasihatle yere düşenlerden yemesini tavsiye etmiş ve “Allah’ım bunun karnını doyur.” (Ebu Davud, Cihad, 85.) diye dua etmiştir.
Zarafet ve letafet, müsamaha Hz. Peygamber’in insanlarla özelde gençlerle iletişiminde dikkat çeken bir başka özelliğidir. Kur’an da buna şahitlik etmiştir. (Âl-i İmran, 3/159.)
Gençlik insan hayatında en dinamik yaşam kesitidir. İslamın aziz peygamberi bu toplum kesimiyle sağlıklı bir iletişim kurmayı başararak gençler nezdinde haklı bir otorite kazanmıştır. Bu otorite gençler ile Hz. Peygamber arasında açık kanal oluşturan bir özelliğe sahiptir. Gençlerin enejisini boşa çıkarmayan bir otoritedir.
Bugün gençlerimizle iletişimde her şeyden önce onların hukukuna saygı ve sevgi temelli bir yaklaşım geliştirmek toplum olarak hepimizin sorumluğudur. Gençlerin izzet ve şerefini her zaman muhafaza etmeliyiz. Gençlerin yanlışları karşısında fevri ve kaba davranışlardan uzak durmalıyız. Onları tefekkür ve tezekküre taşıyacak yakın bir iletişim ve şefkat göstermeliyiz. Bu hepimizin iyiliği içindir.
Suyu akışına bırakmak suyu zayi etmektir. Gençliği kendi hâline bırakmak geleceği zayi etmektir.