Makale

Kur'an kursunun farklı din eğitimi taleplerini karşılaması

Kur’an kursunun farklı din eğitimi taleplerini karşılaması

Prof. Dr. M. Şevki Aydın


İsteğe bağlı din eğitim-öğretimini yürüten biricik kamu kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığının, Kur’an kurslarıyla toplumun bütün kesimlerine hizmet götüremediği, İslam içi çoğulculuktan kaynaklanan farklı din eğitimi taleplerini yeterince karşılayamadığı bilinen bir gerçektir. (Bk. Aydın, Mart, 2011.) Farklı din eğitimi talepleri, bireylerin eğitim düzeylerinin çeşitliliğinden kaynaklandığı gibi farklı din anlayışlarından da kaynaklanmaktadır. Kur’an kurslarının, toplumun tümüne ulaşarak farklı din eğitimi ihtiyaçlarını yeterince karşılar noktaya getirilmesi için Başkanlık, 2004 yılından itibaren bilimsel bir yaklaşımla köklü değişimler öngören çalışmalar başlattı. Ancak, bütün bu tür çalışmalarını, yeni sorunlara, polemiklere neden olmayacak biçimde mevcut yasaların elverdiği çerçevede yerine getirme titizliğini göstererek gerçekleştirdi. Kur’an kurslarının, toplumun bütününe ulaşması ve İslam içi çoğulculuktan kaynaklanan farklı din eğitimi ihtiyaçlarını yeterince karşılayabilmesi açısından bu çalışmaların bir kısmından kısaca söz etmek istiyorum.

2004-2005 öğretim yılında uygulamaya konulan ilk Yaz Kur’an Kursu ve yeni kış Kur’an Kursu programları, sözü edilen hususlar açısından son derece önemli ve hayati bir adımdır. Zira bu programlar, din eğitim öğretimi için çerçeve çizen esnek programlardır. Bu programlar, öğreticiye geniş bir manevra alanı bırakmaktadır. Bu alanda öğretici, inisiyatifi elinde tutarak öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına göre muhtevanın sınırlarını belirleyebilme gibi gerekli eğitsel adımları atma imkânına sahiptir.

Bu programlar, belli dinî bilgi kalıplarını ezberletmekle yetinen ezberci eğitim yerine anlamlı öğrenmeleri ve bu öğrenmeler sayesinde dinin esaslarını öğrencinin kavrayıp içselleştirmesini hedefleyen yeni bir din eğitimi anlayışını öngörmektedir.

Böyle bir amaca sahip olan bu yeni programlar, öğretim sürecinde öğrenciyi merkeze almayı şart koşmaktadır. Bütün kapasitesi ve müktesebatıyla öğrenciyi merkeze alan eğitim anlayışı, öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına göre öğretimi düzenlemeye yönelik olabildiğince manevra imkânı sağlamaktadır. Bu imkân, farklı din eğitimi taleplerini karşılayabilme yolunda, önemli fırsatlara kapı aralamaktadır. Bunu biraz açalım:

Din eğitiminde öğrencinin merkeze konulması, öncelikle öğrencinin öğrenme-öğretme sürecine aktif katılımını esas almaktadır. Öğrenme eyleminin öznesi öğrenci olduğundan dolayı, mevcut bilgilerini kullanarak yenilerini keşfetme/üretme onlarla varlık dünyası, kendi hayatı, sorunları arasında bağ kurma, analizler yapıp sentezlere varma, değerlendirme gibi öğrenme sürecine ilişkin iş ve işlemleri bizzat onun yapmasını gerektirmektedir.

Öğrencinin merkeze alınması, onun kapasitesinin, ön öğrenmelerinin, diğer alanlarla ilgili bilgi birikiminin, kültürel müktesebatının, hayatının, sorunlarının merkeze alınmasını kapsamaktadır. Bunlar merkeze alınınca ister istemez her öğrenci, derste kendi inançlarını, kültürünü, dünya görüşünü değerlendirme ve onlar üzerinden yeni bilgileri sorgulayıp anlamlandırma fırsatını yakalamaktadır. Her öğrenci bunu yapacağına göre, her biri, kendisininkiyle birlikte diğerlerinin din anlayışlarını, kültürlerini ve dünya görüşlerindeki farklılıkları tanıyıp onlarla etkileşime girme fırsatı bulacaktır.
Öğrenme-öğretme sürecinin bu yaklaşımla düzenlenip yürütülmesi, diğer imkânların elverişliliğiyle birlikte özellikle ve öncelikle öğretmenin bilgi ve beceri donanımına bağlıdır. Onun için öğreticilerin hizmet içi eğitimlerine özel önem verilmeye başlandı. Bu çerçevede, ders kitapları, kılavuz kitap, öğretici ders kitabı, görsel-işitsel araç gereçler gibi çeşitli eğitim materyalleriyle öğreticileri destekleme çalışmaları başlatıldı ve bu çalışmalara süreklilik kazandırıldı. Bu çalışmaların kesintisiz sürdürülmesi gerekmektedir.

İlke olarak mezhepler üstü din eğitimi yaklaşımı benimsenmiş olsa da, yeni din eğitimi paradigmasının öğrenme öğretme sürecine ilişkin koyduğu eğitsel ilkeler, her öğrencinin sahip olduğu farklı din anlayışlarının derste şu veya bu ölçüde yer bulmasına dolaylı olarak imkân vermektedir. Ne ki, derste farklı dinî yorumlara ancak belli bir muhteva çerçevesinde yer verilebilmektedir. Oysa herkese, belli bir formatta temel dinî bilgilerin kazandırılmasıyla yetinmek yerine, bu standart içeriğin ötesindeki bilgileri kazanmak isteyenlerin taleplerini karşılamaya yönelik düzenlemeler üzerinde kafa yormak, yeni imkânlar oluşturarak din eğitimi faaliyetlerini çeşitlendirmeye ihtiyaç duyulmaktadır.

Diyanet İşleri Başkanlığı, sorunun bu boyutuyla çözüme kavuşturulmasına yönelik de çalışmalar başlattı. Bu amaçla, söz gelimi, Kur’an kurslarında kur esasına dayalı program geliştirme çalışmaları tasarlandı ve önce bir Yaz Kur’an Kursu Programı buna göre hazırlanıp 2005 yılında uygulamaya konuldu. Bu uygulama geliştirilerek sürdürülürken aynı şekilde uzun süreli Kur’an kurslarında da kur esasına göre din eğitimi faaliyetlerini yapılandırmanın hazırlıkları yapıldı. Ancak bunda acele edilmedi. Çünkü öğreticilerin sistemi kavramaları için zamana ihtiyaç vardı. Bu nedenle, yaz kurslarında uygulamaya konulmuş olan kur sistemi, diğeri için bir tür pilot uygulama olarak görüldü.

Yapılan çalışmalar sonunda, kış Kur’an kurslarında da kurlu sisteme geçme kararı verildi ve 2010-2011 öğretim yılında sekiz ilde pilot uygulaması başlatıldı. Uygulamalar izleniyor. Problem görülmezse, ya bu uygulamanın diğer illerde ilgili personel tarafından da kavranmasını sağlamak amacıyla 2011-2012 öğretim yılında bütün illere bu pilot uygulama yaygınlaştırılacak ve 2012-2013 öğretim yılında genel uygulamaya geçilecektir. Ya da, diğer illerde pilot uygulamaya gitmeden, 2011-2012 öğretim yılında, bütün illerde genel uygulama başlatılacaktır. Personelin sistemi iyi tanıyıp rahat uyum sağlayabilmesi için birinci şıkkın daha uygun olduğu söylenebilir.

Bu kur sistemiyle, tek bir blok olarak sekiz ay süreli Kur’an kursu uygulaması yürürlükten kaldırılmış olmaktadır. Örgün eğitim kurumları için söz konusu olan sekiz aylık bir öğretim süresi, yaygın eğitim kurumu için oldukça uzundur; insanlar buna zaman ayırmakta gerçekten zorlanmaktadırlar. Bu yüzden, eğitsel sorunlar oluştuğu gibi, idari birçok olumsuzluklar, ahlaki ve hukuki olmayan durumlar yaşanmaktadır. Oysa yaygın eğitim kurumunun şartları ve düzenlemeleri, insanların fırsat bulunca ve olabildiğince rahatlıkla ulaşıp yararlanmalarına imkân sağlayıcı nitelikte olmalıdır. Kur’an kursunun süresinin böylesine uzun bir zaman dilimini kapsaması, en azından bu açıdan mahzurludur.
Yeni sistemde bu sekiz aylık kursun yerine, Temel Kur’an Kursu diye adlandırılan ve üç kurdan oluşan programlar konuldu. Bu kurlara ait programlar haftalık on beş saatlik din eğitimini öngörmektedir. Buna devam edemeyecekler için aynı programların muhtevaları, haftalık ders saati daha az (2 saat gibi) kurlara bölüştürüldü. Bunların dışında ihtiyaçlara göre çeşitlenebilecek başka programlar hazırlandı. Benzerleri de, yine vatandaşların ihtiyaç ve taleplerine göre hem merkezde hem de mahallinde hazırlanabilecektir.

Temel Kur’an kursu programlarında Kur’an-ı Kerim, Dinî Bilgiler, Siyer ve Ahlak alanlarına ait muhtevalar, tek bir kur içinde yer almaktadır. Diğerleri ise bu bakımdan da çeşitlendirilebilmektedir. Bazı kurların programları, böyle düzenlenebileceği gibi, ayrı ayrı ve birbirini takip eden Kur’an-ı Kerim kurları, dinî bilgi kurları, ahlak kurları ve siyer kurları oluşturulabilir.

Bütün bu programlar, zaman ve mekân bakımından oldukça esnek olacak; halkın şartlarına göre, haftanın istenen günlerinde, günün istenen saatlerinde ve uygun görülen mekânda düzenlenebilecektir. Kur esasına dayalı bu yeni sistem, yaygın din eğitimi kurumu olan Kur’an kurslarına halkın her fırsat bulduklarında hemen başvurup yararlanmalarını kolaylaştıracaktır. Ayrıca, bu sayede herkesin kendi ilgi, ihtiyaç ve taleplerine denk düşen programı tercih edebilmesine imkân hazırlanmış olacaktır. Böylece Kur’an kursu, daha verimli ve etkin bir din eğitimi yapma imkânına kavuşacaktır. Bu tür bir yapılanma, Anayasa’nın 24. maddesinde öngörülen devletin gözetim ve denetimi altında isteğe bağlı din eğitimi hakkından herkesin istediği gibi yararlanabilmesi için okullarda gerekli düzenlemenin yapılmamış olmasının yol açtığı eksikleri, Kur’an kurslarının daha fazla giderebilmesinin yolunu açacaktır.

Böyle bir düzenleme ile mevcut uygulamada görülen idari ve eğitim-öğretimle ilgili önemli sorunların çözülmesi hedeflenmiştir. Bu kurlu sistemde de yukarıda sözü edilen yeni din eğitimi anlayışına göre öğretme-öğrenme süreci düzenlenip yürütülecektir. Hem bu din eğitimi yaklaşımı sayesinde, hem de programların çeşitlendirilmesi suretiyle, İslam içi çoğulculuktan kaynaklanan farklı din eğitimi ihtiyaç ve taleplerini karşılama imkânı, sınırlılıklara rağmen daha da artmış olacaktır.

Kur’an kursu, bunu yapmakla İslam içi çok sesliliği görmezden gelmek yerine ondan eğitsel yarar elde etme fırsatını yakalamış olur. Bu çok sesliliğin Kur’an kursunda yankılanması, yürüttüğü din eğitimini daha nitelikli, daha tutarlı hale getirebilir. Bu çok sesliliğin akustik ortamı haline gelen Kur’an kursu, anlamlı öğrenmelere liderlik etme niteliğini geliştirir.

Şunu da hemen belirtelim ki, farklı yorumların değerlendirilmesi, farklılıkların sentezlenmesini sonuçlandıracak değildir. Belki, söz konusu farklılıkların arasındaki yapay duvarların yıkılmasını ve aralarında diyalojik ilişkilerin oluşmasını sağlayacaktır. Böylesine bir ilişkiler ağının teşkili, öğrenme-öğretme sürecine canlılık/hareketlilik getirebilir. Çeşitli yorumlara referansla herkes kendi yorumunu gözden geçirip yeniden oluşturma imkânına kavuşur. Bu imkân, öğrenme sürecine dinamizm kazandırır. Bu dinamizm sayesinde farklı yorumların daha bir yakından farkına varmak, her şeyden önce benimsenen yorumun daha derinden kavranmasına katkı sağlar. Bu ise, her şeyden önce bağnazlıkları, körü körüne bağlanmaları önler.

Her halükârda, isteğe bağlı din eğitiminin yapıldığı kurum olan Kur’an kursunun, İslam içi çoğulculuktan kaynaklanan farklı talepleri, halkın istediği her düzeyde ve ilgili herkesi tatmin edecek biçimde nasıl karşılayabileceği konusunda düşünmeyi sürdürmek, yeni yeni bilimsel cevaplar/çözümler üretmek zorundayız.

Kaynak
Aydın, M. Şevki, “İslâm İçi Çoğulculuktan Kaynaklanan Farklı Din Eğitimi Talepleri Ve Kur’an Kursu”, Diyanet Aylık Dergi, Mart, 2011.