Makale

Sabır Yelkenleri

Sabır Yelkenleri

Cahit Zarifoğlu

Mücerret öğütler kâfi gelseydi, elle tutulur sıkıntı ve belalara gerek kalmayacaktı. O zaman tekdüze bir hayat biçimi insanları belki de bunaltacak ve hayat bu kadar değerli olmayacaktı. Sanat eserlerinin çıkış noktalarında da bu var. Mutlu bir zemini olan eserlerde, mutlu zamanların sanat eserlerinde de gizli gizli bir felaket esintisi sezilir. En azından okuyucu, bu mutluluk tablosu acaba hangi talih dönüşleriyle değişecek diye beklemektedir. Bunu, yazarlar da, insanlar da gizli gizli bekler ve bazen insanlardan birinin veya kahramanlardan birinin şu cümlesine rastlanır:
- O kadar mutluyum ki, bu beni korkutuyor.
Bela, sabırla ancak eğitici ve yüceltici. Aldırmazlık veya aşırı önemsemeyle helak oluş değil, tersine belayı, onu var edenin adına bir gerçeklik olarak içinde tutmak ve onun bulutlar gibi toplandıktan sonra açılacağını beklemek. Ona hem razı olmak, hem de kabullenmeden içinde bir evlat gibi büyüttüğü, taşıdığı halas anını beklemek.
Fakat belaya olduğu gibi, mutluluğa, selamete, gönül hoşluğuna da sabır ve tahammül gerekli. Ona da tıpkı belaya sabredildiği gibi bir dayanma gücüyle sahip olunmalı ki bolluk ve gönül rahatlığı, kişiyi kulluk bilincinin sınırları dışına çıkarıp helake götürmesin. Anlamlı bir hayat, bütün sıkıntı ve neşelerden, dinî tertiplere dayalı bir birlik meydana getirebilmek demek. Bu çabalar kişisel olmakla beraber, başkalarına da sirayet ettiği için, arkadaşının iyisinin seçilmesi, âlimlerle beraber olunması, mecbur olunsa bile şerli muhitlerde bulunulmaması öğütlenmiş. Ancak insanların kendi gidişatlarını sırf öğütlere bakarak düzenlemekten yoksun oluşları yüzündendir ki, ya bizzat kendilerine ya da yakınlarına veya benzerlerine gelip çatan elle tutulur musibetler, bir terbiye aracı olarak ortaya çıkmış.
Hayatın ders alınası bu ibretlerle dolu olduğu yetmiyormuş gibi, yazarlar hayatın taklitleriyle kuruyorlar eserlerini. Azgınlıklara ya da ilahî tecellilere yol açan aşklar, hile, entrika ve desiseler ve bunun ihtiras dolu talipleri, munisliğin ve mazlumluğun, kendi iradeleriyle kabullenmiş gibi görünen zebunlar veya hiçbir acı ve neşenin alıp götürmediği, sarsmadığı, üzerinde fazla durulmamış birçok insan. Kahramanların ve onlarla belirginleşmesi istenen tizliklerin daha çarpıcı görünebilmesi için, özellikle ihmal edilmiş, dekorlar hâlinde kalabalıklar. Onlardan, eserlerde birçok değil birkaç tane bile olsa hep çoğul olarak düşündüklerimiz.
Önümüzde bütün hayat, tarih dediğimiz somut tecrübe anlarının bütün geçmiş birikimleriyle birlikte ve sanat eserleriyle dolu. Sabır ve rıza ile gelişmenin değerli araçları olan mutluluklar ve musibetler, yaşadığımız hayatta da, sanat eserlerinde de, bol bol elimizin altında bulunuyor.
•Yazarın Bir Değirmendir Bu Dünya adlı kitabından alınmıştır.