Makale

Editörden

Editörden

Namaz, Şâri’ tarafından vakitleri tayin edilmiş bireysel ve toplumsal açıdan pek çok hikmeti içinde barındıran temel bir ibadettir. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim beş vakit namazın farziyetini ortaya koyarken, hadisi şerifler namazın nasıl kılınacağından, rekâtlarının sayısına, başlangıç ve bitiş vakitlerine kadar ayrıntılı bilgileri hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde beyan etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) namazı kendisinin kıldığı gibi kılmamızı istemiştir. Özellikle son yıllarda namaz vakitlerinin başlangıç ve bitiş zamanları muhtelif vesilelerle tartışma konusu yapılmaktadır. Yatsı namazının vakti konusundaki rivayetler ele alındığında, Hz. Peygamberin yatsı namazını genellikle şafak kaybolduktan sonra gecenin üçte biri geçinceye kadarki vakit içinde eda ettiği, bazen gecenin ortasında kıldığı, istisnai olarak da gecenin çoğunun geçtiği vakte kadar tehir ettiği görülmektedir. Bu konudaki şüpheleri ortadan kaldırmak üzere, konuya ilişkin ayrıntılı bilgileri Taha Nas’ın makalesiyle ilginize sunduk.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, ilmi kişiliği ve İslam dünyasının sorunlarına karşı duyarlılığı ile son dönemde öne çıkan münevver şahsiyetlerimizden biridir. Osmanlı’nın son dönemlerinde yetişen ve Cumhuriyetin ilk yıllarına da tanıklık eden Elmalılı, felsefi, içtimai ve fıkhi meseleler üzerine tefekkür etmiş ve bu alanlarda çok önemli eserler vermiştir. “Hak Dini Kur’an Dili” isimli tefsiri klasikler arasındaki yerini almıştır. Elmalılı, İslam fıkhında en çok tartışılan konulardan biri olan talak konusuna, ilgili ayetlerin tefsirinde geniş bir yer vermiştir. Ona göre boşama şer’i bir hak olmakla beraber Allah katında istenilen ve teşvik edilen bir şey değildir. Prensip olarak boşama hak ve yetkisinin öncelikle erkeğe ait olduğunu belirten Elmalılı, evliliği sona erdirmede ‘talak, hul’ ve tefrik ’şeklinde kadına ve hâkime de yetki verildiğini açıklamıştır. Evliliğe son veren terimlere dair kapsamlı bilgi ve değerlendirmeleri Emine Gümüş Böke’nin kalemiyle okuyacaksınız.
Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan imkânlar bilgiye ulaşımı kolaylaştırmış ve küresel ölçekte iletişimi hızlandırmıştır. Buna bağlı olarak bazı sorunları da beraberinde getirmiştir. Bu sorunlardan biri de insanların kendi inancını, düşüncesini, fikrini mutlak hakikat olarak görmeleri, farklı fikir ve düşüncelere karşı saygıda yaşanan sorunlar, takınılan olumsuz tavırlardır. Bu sorun bağlamında günümüzde en çok dile getirilen konulardan biri dinî çoğulculuktur. Kuşkusuz farklı düşüncelere karşı saygı ilkesel anlamda esas olmakla birlikte; değişik mezhebi ve dinî yaklaşımlara karşı ne ölçüde bir hoşgörü takınılacağı ve nasıl bir tavır geliştirileceği önemlidir. Bu konuda İslam’ın ortaya koyduğu ilke ve esasların ortaya konması hem doğru bir tavır geliştirme, hem de İslam’ın özüne uygun davranma noktasında önem taşır. Dinî çoğulculuk konusundaki yorumları Lütfi Bozkale ile ele aldık.
Her türlü kaba söz ve davranışı, sertliği, muhatabına zarar vermeyi ve hak gaspını ifade eden şiddet, çağımızın en yaygın sorunlarından biri haline gelmiştir. İnsan, fıtratından uzaklaşıp özündeki merhameti unuttukça kendisini bir şiddet sarmalının içerisinde bulmaktadır. Bazılarının ifade ettiği gibi şiddeti insanın doğasından gelen bir dürtü olarak kabul etmek, onu meşrulaştırmaktan öteye geçmez. Bu bakış açısı, hayatın çeşitli alanlarında güçlü olanın varlığını devam ettireceğini, zayıf olanın ise yok olmaya mahkûm olacağını meşru gören bir anlayışı beraberinde getirecektir. Batı dünyasına oranla ülkemizde şiddetin daha az olduğunu ifade etmekle birlikte, şiddetin küreselleşme ile birlikte ortaya çıkan sorunlar nedeniyle artan bir ivme kazandığı ifade edilmektedir. Müslüman toplumlardaki şiddetin sebeplerini Ejder Okumuş bizimle paylaştı.
Din, toplumun en temel gerçeklerinden biri olarak tarih boyunca hep var olmuştur. Müslüman toplumlarda insan hayatın her alanına din penceresinden bakmış, Kur’an-ı Kerim’in idealize ettiği bir mümin olabilmek için gayret etmiştir. Kendisinden önceki nesillerin emanet ettiği dini değerleri kendisinden sonraki nesillere aktarmak için çeşitli mekanizmalar geliştirmiştir. Ülkemizde din eğitimi yaygın ve örgün olmak üzere iki şekilde verilmektedir. Örgün din eğitimi Milli Eğitim Bakanlığı’nın gözetim ve denetimindeki eğitim kurumlarında; yaygın din eğitimi ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nca camilerde ve Kur’an kurslarında verilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı yaz Kur’an kurslarında sistemli bir din eğitiminin verilebilmesi için kur sistemine geçmiş, bu kurslarda eğitim verecek öğreticilere hizmet içi eğitim kurları düzenlemiş, ayrıca öğretici ve öğrencilerin ihtiyaç duyduğu yazılı ve görsel materyalleri hazırlamıştır. Kur sistemine dair değerlendirmelerin bu alandaki hizmetlere katkı sağlayacağı düşüncesindeyiz.
Gülmek en doğal insani davranışlardan biridir. İnsana dair hiçbir konuyu göz ardı etmeyen İslam, gerek genel ahlak ilkeleri gerekse doğrudan ilgili ayetler ve hadislerle konuya temas etmiştir. Günümüzde güldürü sanatı adı altında insanların şahsiyetlerinin çiğnendiğine, yaratılış özelliklerinin mizah konusu edildiğinde ve gerçekleşmemiş olayların vuku bulmuş gibi aktarılarak bir yanıltmaya gidildiğine şahit olmaktayız. Böyle bir mizah anlayışının insani ilişkilerin bozulmasına ve toplumda ahlaki yozlaşmanın ortaya çıkmasına yol açtığını hepimiz görmekteyiz. İslam, mizah yapılırken yalan söylememek, alay etmemek, insanları incitmemek ve dini değerleri zedelememek gibi genel kaideler ortaya koymuştur. Hiçbir zaman kahkahayla gülmeyen Peygamberimiz ince, zarif, zekâ ürünü mizah tarzıyla İslam dininin bu konuda ortaya koyduğu ilkeleri uygulamalarıyla bize öğretmiştir. Mizaha dair bilgileri Hüseyin Akyüz bizimle paylaştı.
Dergimizin bu sayısında yer verdiğimiz Taha Nas’ın “Yatsı Namazının Son Vaktine Dair Tartışmalara Bir Katkı”, Emine Gümüş Böke’nin “Elmalılı Hamdi Yazır’da Evliliğe Son Veren Terimler Anlayışı”, Lütfi Bozkale’nin “Dini Çoğulculuk Üzerine”, Ejder Okumuş’un “Müslüman Toplumda Görülen Şiddet İçerikli Davranışlar”, Ahmet Ali Çanakcı’nın "Yaz Kur’an Kurslarındaki Kur Sistemine Öğreticilerin Bakışı", Hüseyin Akyüz’ün “Peygamberimizin Mizahla İlgili Hadislerinin Senet ve Metin Yönünden Tenkidi” başlıklı yazılarının ilmi birikimimize katkılar sunmasını temenni ediyorum.

Dr. Yüksel Salman