Makale

Din görevlisinin misyonu ve yol rehberi

Din görevlisinin misyonu ve yol rehberi

Doç. Dr. Muammer Erbaş
Dokuz Eylül Üniv. İlahiyat Fak.

“Onlar öyle mükemmel insanlardır ki, şayet kendilerini yeryüzünde egemen kılarsak namazlarını hakkıyla kılar, zekâtlarını verir, iyi ve meşru olanı yayar, kötülüğü önlerler. Bütün işlerin neticesi elbette Allah’a aittir.” (Hac, 22/41.)
“Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi bir araya toplar, Allah şüphesiz her şeye Kadir’dir.” (Bakara, 2/148.)
Din görevliliğinde öncelikle samimiyet ve istek önemlidir. Fakat bunun iyi bir bilgi donanımıyla desteklenmesi gerekir. Aksi takdirde iyi niyetle de olsa, ortaya din adına pek çok yanlış çıkacaktır. Zira bu noktada yapılan yanlışlar, bir din adamından kaynaklanacağı için halk bunu onun şahsından ziyade genele veya bizzat dine mâl edecek, bu durumda ortaya çok daha vahim durumlar çıkacaktır. Bunun için din görevlilerinin, gerek başlangıç, gerekse görev sonrası itibarıyla kendi bilgi ve donanımlarını sürekli artırma ve bu sayede milletine üst düzey bir din hizmeti sunma gayreti içinde olmaları büyük önem arz etmektedir.
“İşte onlar Rablerinden gelen hidayet yolundadırlar ve kurtuluşa erenlerdir.” (Bakara, 2/5.)
Bu bağlamda bir din görevlisinin, önce yakın çevresiyle sağlıklı ve düzgün bir iletişim kurması, sonra iyi bir çalışma plan ve programına sahip olması, bunun neticesinde teorik ve pratik yönden üst düzey bir dinî birikim ve donanım kazanması, ardından da edindiği bu üst düzey niteliklerle bir yandan verimli ve kaliteli bir meslek yaşamı geliştirirken, diğer yandan da gerek fert, gerek aile, gerek iş ve gerekse toplum bazında örnek bir Müslüman şahsiyet oluşturması gerekir.
“Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Rasulüllah (Allah’ın elçisi) en güzel örnektir.” (Ahzab, 33/21.)
Peygamberlerin günümüzdeki vârisi konumunda olan din görevlileri, dinî eğitim öğretimlerinin başlangıcından itibaren kendilerini İslam’ın temel iman, amel ve ahlak esasları itibarıyla ideal bir düzeye yükseltme gayret ve çabası içinde olmalıdırlar. Nitekim bir din görevlisi, şunu gayet iyi bilmelidir ki, çevresinde kendisinin tanıdığı tanımadığı pek çok kimse, sürekli olarak onun tavır ve davranışlarını gözlemekte ve bunlardan kendisi için olumlu veya olumsuz yönde neticeler çıkarmaktadır. Bu nedenle belli bir noktadan sonra o, artık en az kendisi kadar başkaları için de yaşamayı bilen diğerkâm bir şahsiyet geliştirmek durumundadır.
“İşte onlara, sabretmelerinden ötürü, mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar.” (Kasas, 28/54.)