Makale

Toprağın bağrında açılan kapı

Toprağın bağrında
açılan kapı

Hayrettin Durmuş

Günün birinde bir tabak kaldırılacak sofradan sessiz sedasız. Belki birkaç gün fazladan bir bardak taşınacak kahvaltı sofrasına. Gayriihtiyari televizyon kumandasını istemek için başını sana çevirecek sevdiğin. Oysa elektrik lambasını açmak için anahtara dokunmayacak parmakların. Gün doğacak yine erkenden ama ne aynaya bakabilecek, ne de aziz olan suya dokunabileceksin. Kitapların boşuna bekleyecekler seni. Binlerce hakikatin susup bir tek hakikatin sesinin duyulduğu gün. Artık onların sayfalarını da çeviremeyeceksin. Çocukların yetim kaldı zannedecek dostlar ama binlerce yetimin çığlığını duymayacaklar. Her gün derinleşecek gurbeti kitaplarının…
Ne diş fırçalama telaşı, ne kravat ütüleme kaygısı. Gardroptan gömleklerin, vestiyerden ayakkabın indirilecek yere ve dünya senin de pabucunu dama atacak.
En son ne zaman güldüğünü, nerede yemek yediğini, hangi şiiri okuduğunu konuşacak dostlar bir müddet. Sen kendi başına yapayalnız bir yolculuğa çıkmış olacaksın çoktan. Gün gelecek unutulacaksın. Hatta “Bana da bir fatiha yok mu?” diye bekleyenlerden olacaksın. Kim bilir kaç nesil eskiteceksin yattığın yerden?
“Yiğit çıplak doğar anadan” deyip selam verdiğin “bir gölgelik” dünyadan yine yapayalnız döneceksin. Seninle konuşmak için can atanların bile bakmaya çekindiği yüzünü örtecek beyaz bir bez. Doğarken sırtına geçirilen ecel gömleğinin farkında olmayanlar şaşkın şaşkın bakacaklar kefenine. Güneşi koynuna alıp güzel bir bahçeye girmek de var, katran karası bir dehlizden geçerek kızgın alevleri boylamak da.
Çaren yok. Berberde tıraş olan fani misali yüzünün yarısının sabunuyla “Önümden çekene, arkamdan itene bak” diyerek düşeceksin yollara. Süleyman’ın tahtında uçan halıya binsen, rüzgârlar, kasırgalar kesecek yolunu. Hüma olsan, turna olsan, kartal olsan da kırılacak kanatların. Puma adımlarıyla dolaşsan da dünyayı karıncanın önünde dağ gibi şişeceksin. Eğer emel küheylanını ehlileştirememişsen, günlerin nal toplamakla geçmişse Yunus olup çığlık atacaksın. “Muradıma maksuduma ermezsem / Hayıf bana, yazık bana, vah bana” diyeceksin. Son pişmanlığın fayda etmediğinin sırrına varırsan “herkes ağladığında sen güleceksin”. Ölümsüz gerçeği ölmeden bileceksin.
Herkes unutacak, belki sen bile unutacaksın kendini ama seni senden çok düşünen unutur mu hiç?
Ne yolunu gözleyen yavruların, eşin olacak, ne de senin yolunu gözlediğin biri. Girmek zorunda olduğun sınav yok. Bitirmeye mecbur olduğun okul kalmadı. Yapacak bir iş ve çalışacak bir işyeri yok artık. Fatura kuyrukları tükenecek, bankada sıra beklemeyeceksin. Sen “her şey geride yarım kaldı” sanacaksın, “sararacak portakallar var” diye bekleyeceksin bütün telaşın bitip yeni bir telaşın başladığı, toprağın bağrına dar bir kapının açıldığı gün.
Toprağın bağrına dar bir kapı açılmadan vur kazmayı içine...