Makale

Din hizmetinin öngördüğü insan modeli

Din hizmetinin öngördüğü insan modeli

Prof. Dr. H. Kâmil Yılmaz
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı

Din hizmeti nebevi bir iştir. Yeryüzünün ilk din muallimleri ve hadimleri peygamberlerdir. Bütün peygamberler ve özellikle Peygamber Efendimiz bu şerefli hizmeti hayatlarında hakkıyla yapmışlar ve bunu bir emanet olarak vârislerine bırakmışlardır. Âlimlerin, nebilerin vârisi olma özelliği din hizmetinin kutsiyetini göstermektedir. Bu vasfa ulaşmanın yolu da din hizmetinde model insan olmaya ve yetiştirmeye bağlıdır.
Din hizmetinin öngördüğü insan modeline ermenin yolu muamelâttaki zarafete, ahlaktaki nezakete, gönüldeki letafete, simalardaki nur-i melahate, lisanlardaki selasete, duygulardaki inceliğe, nazarlardaki derinliğe bağlıdır.
Bu itibarla din hizmeti icra edecek kimse öncelikle sağlam bir inanç ve düzgün bir ibadet hayatına sahip olmalıdır. Başkasını inşa derdine düşen önce kendisini inşa etmelidir. Çünkü kusursuz talebe yetiştirmek için kusursuz hoca olmak gerekir. Bunun yolu da samimiyettir, aşktır, heyecandır.
Din hizmeti ancak aşk ile tamamlanır. Çünkü yüreklere ulaşmanın yolu aşktır. Halkı, Hakk’a celbedecek olan din hadimi, gönül insanı vasfı ile ancak yüreklere hulûl edebilir. İnsanları koşturan soluk soluk heyecandır. Din hizmeti vazifesini icra eden kimse heyecanı söndüren değil, ateşleyendir.
Güzel bir İslam şahsiyetinin teşekkülünde helal gıdanın çok mühim bir yeri olduğundan din hadimi gıdasına dikkat eder. Bedene zarar verebilecek maddi gıdalardan uzak durmak gerektiği gibi manevi hayata zarar verebilecek haram ve şüpheli lokmalardan da titizlikle kaçınmak gerekir. Zira vücuda haram veya şüphelinin girmesi, ağacın içinde bir çürüğün meydana gelmesi gibidir.
Sözün gücü, öz ve amelden geldiği için din hadimi manevi hâline önem verir. Nitekim Allah Teala sözün en güzelinin amelle buluşan ve Allah’a çağıran söz olduğunu şöyle ifade buyurur: “(İnsanları) Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?” (Fussılet, 41/33.) Amel, sahibini canlı ve heyecanlı hâle getirir. Çünkü heyecanını sürdüremeyen donuk ve camid bir din hadimi gücünü kaybeder. Din hizmetinde heyecanı olmayanın helecanı/korkusu vardır.
Din hizmeti icra eden kimse şunu bilir ki insanın kapasitesi, koyduğu hedefler kadardır. Bu itibarla: “Ben niçin varım, ne işe yararım?” sorularıyla kendisine hedefler belirler. İnsan için en büyük mutluluk büyük hedefler belirlemek ve onlara ulaşmaya çalışmaktır. Hedefsiz, plansız ve programsız çalışma, verimli tarlaların nadasa bırakılması ya da yaban otlarıyla dolmasına seyirci kalınması gibidir. Büyük hedefler ve büyük inançlar, büyük sonuçlar doğurur. Başarılı olanlar, nereye gittiklerini bilenlerdir. Çünkü neyi aradığını bilen bulduğunun farkında olur.
Din hadimi kendini ve yaptıklarını hesaba çeker. Kalp ve gönül sorgusuyla: “Bugün Allah için ne yaptım?” “Yaptıklarımın ne kadarı Allah için?” diye sorar. Kişisel gelişim uzmanları insanlardan sabah planlama, akşam sağlama isterler. Din hizmeti icra edenler de amellerin hem önünde, hem sonunda muhasebe yaparlar.
Din hadimi dert sahibidir. Kendi içinde kulluğu, hizmeti, başkalarının sıkıntılarını ve İslam’ı dert edinir. Bu yüzden uykusu kaçar. İnsanın, kendi motorunun elektriğini üreten dinamo gibi olması için dert sahibi olması gerekir. Dert insanı şarj eder, ataletten harekete geçirir, heyecan verir.
Din hadimi yaptığı işi güzel yapar. Allah Kur’an’da güzel yapınız (Bakara, 2/195.) buyurduğu gibi, pek çok ayette muhsinleri sevdiğini bildirmektedir. Allah Rasulü de: “Allah yaptığı işi güzel yapanı sever.” (Krş. Deylemî, Müsned, I, 157; Suyûti, Câmiu’s-Sagîr, I, 65.) buyurmaktadır. Tamirci, sanatını tamir ettiği eşyada gösterdiği gibi din hadimi de başarısını, hizmetlerinde ve eğittiği kişilerde sergiler.
Din hadimi kendini geliştirir. “Kendini yenilemeyen yenilir.” Yani hem mağlup olur, hem de başkaları tarafından yenilir. Kendini geliştiren ise yücelir. İlim öğrenme, fıtratımıza yaratılıştan verilen bir ihtiyaçtır. İlmin nihai zirvesi marifetullah; yani bizi yoktan var eden Allah’ı kalp ile tanımaktır.
Din hizmetinin öngördüğü insan modelinde kendini geliştirmek esastır. Din hadiminin ilgi alanı, branşı ve bilgisiyle sınırlı değildir. Bir kitap şeklinde önüne açılmış bulunan dünyanın bütün güzellik ve hikmetleri onun ilgi alanına girer. O kâinat kitabını ve kendisini okumasını bilir. Ayrıca din hadimi, sadece bilgi veren değil, muhataplarının gönül dünyasına ihlas ve samimiyet tohumları eken, ilgi uyandıran, ufuk açan, fıtrat ve aklıselime çağıran, usûl ve erkân öğreten ve öğrenme metotlarını gösterendir. Zira din hadiminin muhatapları, kendisine tevdi edilen bir emanettir.
Benlik olan yerde din hizmeti olmaz. “Ben, ben” diyen bir din hadimi, insanları etrafından kaçırır. Bundan kurtuluşun yolu nefis tezkiyesidir. Din hizmetini icra edenler önce kendi gönüllerini imar ve tezkiye ederler. İslâm kültüründe “iskâtü’l-yâât” diye bir prensip vardır. Bu, mülkiyet iddiasından geçmek; “ben”e çarpı atmak demektir. “Ben, sen” ve “benim malım, senin malın” yok, sadece Allah ve O’nun rızası vardır, anlayışına ermektir.
Din hadimi, birlikte hizmet yürüttüğü kimselerle ortak hareket eder, onlarla istişarelerde bulunarak takım ruhuyla çalışmaya özen gösterir. Hizmette başarı çevreyle paylaşıldığında yapılan bu ulvi hizmetten arkadaşların pay almaları ve bu hazzı yaşamaları sağlanmış olur.
Din hadimi zamanın kıymetini bilir, onu iyi yönetir. Asr suresinde Allah Teala zamana yemin ile insanlığın hüsranda olduğuna dikkat çekmektedir. İnsanlığı hüsrana sevk eden şeylerin başında zamanı iyi kullanamamak gelir. Bugün “time management” adıyla hayatımıza giren kavram, zaman yönetiminin önemine işaret etmektedir. Zamanı planlı yaşamak, her şeyi vaktinde yapmak demektir. Bizim kültürümüzde bunun karşılığı "ibnü’l-vakt" olmaktır.
Din hadimi sevgi ve heyecan aşılayan ve insanları ateşleyen konumunda bir sevgi abidesidir. İşin temeli insan sevgisidir. Yûnus’un ifadesiyle:
Ben gelmedim dâvî için
Benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmaya geldim
anlayışına sahip olmaktır.
Vasfı merhamet ve sevgi olan din hadimi, muhataplarının önce kalbine ulaşır, oradan da beynine ulaşma imkânı elde eder. Önemli olan gönül yapmak ve gönle girmektir. Çünkü kalbine ve gönlüne giremediğiniz insanların beynine ulaşamazsınız.
İnsanlara ulaşmanın yolu onların problemlerini çözmekten geçer, o da; fedakârlık ister; özveri ister; kendinden, keyfinden ve istirahatından geçmek ister; isar ister; zamanından vermek ister. Zaman insanlara verilecek en değerli armağandır. Sevgi ve zaman iki hazine, biri kullandıkça artar, diğeri ise azalır.
Kalbe girmek muhabbet sayesindedir. Muhabbetin en büyük alameti itaattir; sevilen uğrunda fedakârlıktır. Seven, sevdiğine gönlündeki muhabbet seviyesinde tabi olur. Şayet davranışların temelinde muhabbet varsa, orada samimiyet, ihlas ve bereket vardır. Ameller, muhabbet zemini üzerinde icra edildiğinde ulvîleşir.
Din hadimi karakter ve hayranlık tevzi eden kimsedir. Din hizmetinin öngördüğü insan modelinde karakter çok mühimdir. Karakter davranışlardaki tutarlılığı ifade eder. İnsani ilişkilerde, doğruluk, güven, vefa ve dürüstlüktür. İnsanlar dehaya hayrandır, ama karakterin peşinden gider. Din hadimi karakter ve şahsiyetiyle muhatabında ilgi ve alaka uyandırabilmelidir.
Din hadimi rehberdir, otoriter değil; karizmatik ve sempatiktir. Ceza ve sorgu hâkimi veya polis ve jandarma gibi davranmaz. Eğitmek, doğruları söylemek ya da şiddet uygulayarak zorla yaptırmak değil, yaparak örnek olmaktır. Din hadimi etrafına pozitif enerji ve ruhaniyet veren kimsedir. Bürokratik kimliğin yanında Hakk’ın ve halkın verdiği ruhani kimliği unutmamalıdır.
Din hadimi liderlik vasfında bir insandır. Liderin de iki önemli vasfı vardır: Birincisi risk almaktır ki cesaret, özgüven ve kararlılığı ifade eder. İkincisi cömertlik ve paylaşabilen olmaktır. Bir başka deyişle arkadaşlarının ve çevresinin farkında olmaktır. Çünkü paylaşan insan mutlu ve huzurludur. Gerçek mutluluk da başkasını mutlu etmekle başlar. Başkalarının acılarını ve sevinçlerini; kendisinin imkânlarını paylaşabilmektir. Böyle birinin sofrası, kapısı ve gönlü daima açık olur.
Yine bu vasıftaki bir din hadimi müstağnidir; yaptığı iş ve hizmetlerden karşılık beklemez ve almaz. İnsanların dertlerine ve sevinçlerine ortak olur. Nitekim Allah Rasulü zaman zaman sorardı: “Bugün içinizden bir yetim başı okşayan, bir cenaze teşyiine katılan ve hasta ziyaret eden var mı?” (Taberânî, Sâhibu’l-Câmî, 80.)
Din hadimi herkesle iyi geçinir, hoş muamele sahibidir. Din hizmetlerini icra işi, söz ve öz ile gönül inşa ustalığı olup, hüsnümuamele gerektirir. Din hadimi, sertlikten uzak durur, tabiat-ı asliyesi tebessümdür. Çünkü sertliğin fazlası kin doğurduğu gibi hoşgörünün aşırısı da otoriteyi zayıflatır. Başarı ve selamet ortayı bulabilmektedir.
Hz. Musa’nın tebliğ ettiği dinde doğruluk ve dürüstlük, Hz. İsa’nın getirdiği Hristiyanlıkta sevgi esastı. Yüce dinimizin şanlı Nebisi bu iki dinin iki özelliğini temel almakla birlikte bunlara bir de adalet ve musavatı/eşitliği eklemiştir. Bizim dinimizdeki orta yol ve adl kavramı aslında bu inceliği ifade etmektedir.
Din hizmeti hüsnümuamelenin yanı sıra pırlanta kelimelerle ifade edildiği zaman gönüllerde daha bir makes bulur. Bu yüzden din hizmetinin sıradan sözlerle değil; ruha tesir edecek güzel, hikmetli, edebî ve titizlikle seçilmiş beliğ ifadelerle yapılması ilahî emirler cümlesindendir. Nitekim Allah Teala ayet-i kerimede Rasulü’ne hitaben “(Rasulüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle davet et!...” (Nahl, 16/125.) Bir başka ayette de: “Onlara gönüllerine etki eden söz/kavl-i beliğ söyle!” (Nisâ, 4/63.) buyurmuştur
Din hadiminin bir başka vasfı da insanların yanlışlarına katlanıp onları hoş görebilmektir. Beşeri münasebetlerde en kolay ve nefsin en hoşuna giden yol karşısındakini suçlamak ve kendinin suçsuz olduğunu iddia ederek ilişkileri bitirmektir. Başkalarına katlanıp kendi kusurunun farkına varmak ise zor, ama onurlu bir davranıştır. Bu yüzden din hadimi kendine yapılan kötülüklere bile iyilikle mukabele eder. Nitekim Allah Teala buyurur: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde sav. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” (Fussılet, 41/34.)
Kötülük en güzel hasletlerle savuşturulabilir: Gadaba karşı sabır, bilgisizliğe hilm, kötülüğe afv ile mukabele edilir. Mevlana’nın “hilm kılıcı, öfke kılıcından keskindir” sözü bu manayadır. (A. Gölpınarlı, Mevlânâ Celâleddin, İstanbul 1985, s. 194, Eflâki 41b naklen.)
Din hadimi incinmez ve incitmez. Bugün empati denilen ve kendini başkalarının yerine koymak anlamına gelen bu duygu din hadiminin duygudaşlığını ifade etmektedir. İnsanın kendisine yapılmasını istediği muameleyi başkalarına yapması; kendisine yapılmasını istemediğini başkalarına yapmamasıdır. Bu davranış insana toplum içinde incitmeden ve incinmeden yaşamasını sağlayacak bir duygu derinliğidir.
Netice itibarıyla din hizmeti sabır ve sebat isteyen bir iştir. Tahammülsüzlük ve şikâyetin başladığı yerde sonuç almak zordur. Bu itibarla bu hizmetin malzemesi muhabbet, harcı gayret, sonucu da tevfik-i ilahiye mazhariyettir. Cenab-ı Hakk cümlemize tevfikını refik eyleye…