Makale

EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN

Dr. Yüksel Salman

İNSAN hayatını her yönüyle etkileyen din, tarih boyunca kimliğin en belirleyici unsularından biri olmuştur. Kişinin var oluşu ve hayatı anlamlandırması, yaşam biçimi, büyük ölçüde inancı ve inanç değerleriyle yakından ilgilidir. Elbette çevresel faktörler, dil, kültür ve medeniyet havzası da kişiyi etkileyen önemli unsurlar arasındadır. Kişi âdeta yaşadığı çevrenin çocuğudur. O çevreden gıdalanır, oranın havası suyu kadar değerleriyle de beslenir.
Bilim ve teknolojinin oldukça ilerlediği, kültürler ve medeniyetler arası ilişkilerin zirveye çıktığı bir dünyada, bireyin farklı kültürlerden ve yaşam tarzlarından etkilenmesi kaçınılmazdır. Günümüzde çok yoğun bir biçimde baskın kültürlerin ezici etkisine maruz kalan, ancak kendi dinî ve kültürel değerleriyle var olma çabasında bulunan toplumlar âdeta bir kimlik bunalımı yaşamaktadırlar.
Ülkemizin yakın geçmişinde mevcut gidişata bakıp kendi değerleri ekseninde kurumlarını yenileyemediği için Batı modeline yönelen anlayış, doğal olarak sadece Batı’nın bilgi ve teknolojisinden değil, değerlerinden de etkilenmiştir. Bu etkilenme bir yönüyle çağın yeniliklerinden istifade etme imkânı sağlarken, diğer yönüyle de kendi kültür ve medeniyet kodlarıyla bir çatışmanın habercisi olmuştur. Çünkü ithal unsurları olduğu gibi almak, bünyede rahatsızlıklara neden olmuştur. Kendi değerlerimizle yoğurmadan, dini, geleneği ve kültürel mirası göz ardı ederek yapılan her alıntı, yabancılaşmayı ve sonunda kimlik bunalımını beraberinde getirmiştir. Deyim yerindeyse, ilaç bu bünyeye uygun düşmemiştir. Oysaki Batı, kendi modernleşmesini öz değerlerini dikkate alarak gerçekleştirmiş, aydınlanmacı paradigmaya, Rönesansı Antik-Yunan geleneğiyle sentezleyerek ulaşmıştır. Bizdeki modernleşme ise, yerleşik anlayışın karşıtı olarak yorumlanmış, gelenekle yüzleşmek şöyle dursun, ondan tamamen kurtulma yolunda bir çıkış yolu olarak görülmüştür. Kuşkusuz doğruyu, hikmet ve hakikati geldiği yere bakıp reddetmek ne kadar yanlış ise, yabancı kültür ve medeniyet unsurlarını yerleşik kültürün hamuruyla yoğurmadan, öz değerlerin süzgecinden geçirmeden olduğu gibi almak da o kadar yanlıştır.
Mart dosyamızda, baskın kültür ve değerlerin kıskacında kimlik bunalımı yaşayan ve yabancılaşan günümüz insanını farklı yönleriyle ele almaya çalıştık. Doç. Dr. Halil Aydınalp, “Din, Kimlik ve Yabancılaşma” başlıklı yazısında, insanın önünde öze ve asla ait ilahi ufuklar dururken, insanlar niçin yabancılaşır ve nasıl kimlik bunalımına düşerler sorusuna cevaplar aradı. Prof. Dr. Ali Köse, “Anomi ve Yabancılaşma” makalesinde modernizmin sağladığı çeşitli kolaylıklar yanında manevi buhranları da beraberinde getirdiğine işaret etti. Dr. Ayşe Karaköse, “Modern Dünyada Müslüman Olmak” başlıklı yazısında modern dünyada Müslüman kimliğini korumanın, Müslümanca yaşamanın yollarını aradı. Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, Tanzimat’tan günümüze aydınlarımızın, toplumun farklı değerleri özümsemeye ilişkin yaklaşımını ve aydın bakışını “Aydın Yabancılaşması” başlığıyla ele aldı. Prof. Dr. Kemal Sayar, “Ergenlik ve Kültürel Yozlaşma” makalesinde, çocukluktan yetişkinliğe giden yolda ergenliğin bir köprü olduğunu ve bu köprünün sağlamlığını aile, akran, toplum ve kültür gibi faktörlerin belirlediğini vurguladı. Yabancılaşmanın en yeni ve çarpıcı örneğinin bugün Ortadoğu’da hepimizin gözleri önünde cereyan ettiğini Prof. Dr. Adnan Bülent Baloğlu “Yabancılaşmanın ABC’si” başlığıyla ortaya koydu. Gündem yazılarımızın yanı sıra, Dr. Faruk Görgülü’nün, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş ile “Diyanet İşleri Başkanlığı” üzerine gerçekleştirdiği söyleşiyi de ilgiyle okuyacağınızı belirtelim.
Her sayısında dinî, sosyal sorunlarımıza kendi perspektifinden ele alan dergimiz, bu sayıda da “kimlik” başlığı altında, gelenekten kopmadan geleceğe nasıl gidileceğinin yollarını aradı. Tanpınar’ın ifadesiyle “Değişerek devam etmek, devam ederek değişmek.” şeklindeki yol haritasını ortaya koymaya çalıştı. Modernleşme adına kendi dinî ve kültürel kimliğimizden uzaklaşmadan, bizi biz yapan değerlerimizi muhafaza ederek ve yüzümüzü hep ileriye çevirerek daha aydınlık, daha güzel bir gelecek tasavvuruyla sizleri dergimizle baş başa bırakıyoruz. Kutlu Doğum sayısında buluşmak üzere…