Makale

ANNE BABAYA İTAAT

ANNE BABAYA İTAAT

Esra Gözeler
Ankara Univ. İlahiyat Fakültesi

"Rabbin, yalnız kendisine ibadet etmenizi ve ana-babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı öf deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle." (İsa, 23)
Kur’an-ı Kerim’in indiği toplum, sosyal, ekonomik ve ahlaki açıdan oldukça düşük düzeyde idi. Kur’an-ı Kerim bu duruma dikkat çekmiş ve bu mevcut durumu eleştirmiştir, ilk inen ayetlere baktığımızda yardımlaşma, sorumluluk, doğruluk, adalet, iyilik yapmak ve kötülükten kaçınmak gibi ahlaki ilkelerin işlenmiş olduğunu görmekteyiz. Böylece Kur’an-ı Kerim yeni bir ahlak anlayışı ortaya koymaktadır. Kur’an-ı Kerim’in ortaya koyduğu bu yeni ahlak anlayışının temelinde ise tevhit inancı bulunmaktaydı. Yani Allah’a ortak koşmayı, puta tapıcılığı yasaklayan ve bir olan Allah’a ibadet etmeyi önceleyen bir anlayış. Tevhid inancını yerleştirdikten sonra ise birey ve bireylerin birbirlerine olan sorumlulukları ile soysal yapı ön plana çıkmaktadır. Böylelikle Kur’an müşrik Arapları vahyin eğitiminden geçirmiş oluyordu.
Yukarıda zikredilen ayette ve Kur’an-ı Kerim’de yer alan başka ayetlerde (Bakara, 83;, Nisa, 36; En’am, isi) ana-babaya iyilik yapmak (ihsanda bulunmak), Allah’a ibadet etmekten sonra zikredilmiştir. Bu da, bize, anne babaya yapılacak olan muamelenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Anne baba bir taraftan aile çatısını oluşturup ve dolayısıyla toplumu var ederken, diğer taraftan bir insanın hayata gelmesinden, yetişip olgun bir insan olmasına kadar hayatın her safhasında yer alan ve hayatı inşa eden kutsal varlıklardır. Onlar için çocuklarını yetiştirmede ve onlara her türlü imkanı sağlamada aşılamayacak hiçbir zorluk söz konusu değildir. Anne baba bir çocuğun daha dünyaya gelmesinden önce ona iyi ortamlar hazırlamaya çalışıp, maddi manevi bütün imkanlarını onlar için harcarlar. İşte söz konusu olan ayet de kişinin anne-babaya yapması gereken iyiliği Allah’a ibadet etmekten sonra zikrederek bunu dini bir görev saymıştır. Bir çok ayette de bu vurgulanmış ve tavsiye edilmiştir. (Ankebut, 8; Lokman, 14-15; Ahkâf, 15)
Ayette zikredilen diğer bir husus ise anne- babanın yaşlandıkları zaman bakılmak ihtiyacında olmaları noktasıdır. Anne baba çocuklarını yetiştirirken onlara nasıl davranmışlarsa, aynı şekilde yaşlandıkları zaman çocuklarında aynı davranışları onlara sergilemeleri gerekmektedir. Yani sıra artık çocuklara gelmiştir. Onları bu zamanlarına büyük bir şefkat, emek ve her türlü imkanları sergileyerek getiren anne babalarına karşılıklarını hiçbir şekilde ödeye- meseler bile bu vesile ile onlara hürmette bulunmuş olurlar. İyi bir Müslüman her zaman anne ve babasına iyilikte bulunur ve onların hayır dualarını almaya çalışır. Ancak bu şekilde dünya ve ahiret mutluluğuna erişilebileceğini bilir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bunu şu şekilde ifade etmişlerdir: "Allah Teala her günahtan istediğini kıyamet gününe bırakır. Ancak ana ve babaya asi olmanın cezasını dünyada iken vermekte acele eder, bunun cezasını dünyada iken alır.” (Terğib, 3, 331) Burada önemli olan ayette de belirtildiği gibi onlara en güzel şekilde davranabilmektir. Anne babasına bakan, onların ihtiyaçlarını gideren herkes bunu hem davranışlarıyla göstermeli hem de sözleriyle ifade etmelidir. Bunu da mecbur olduğu için değil, isteyerek yapmalıdır. Kur’an bunu "öf deme" diyerek formüle etmektedir. Aslında bu "öf bile deme" demektir. Daha sonra birbirlerini tamamlayan ifadeler ardı ardına gelmektedir: "onları azarlama" ve "onlara güzel söz söyle." Bu konuda Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: "Anne ve babaların ihtiyarlık zamanlarında bunların birine veya her ikisine yetişip de ( bunlara layık oldukları hürmette bulunmadıklarından dolayı) cennete giremeyen kimsenin burnu yerde sürünsün.", "Ana ve babasına iyilik yaparak onların gönlünü alanlara müjdeler olsun ki, Allah onların ömürlerini bereketlendirir." (Terğib, 317)
Anne ve babamız ölmüş olsalar bile, onlara karşı manevi sorumluklarımız devam etmektedir. Bir gün Peygamberimizin (s.a.s.) huzuruna gelen biri: "Ya Resulallah! Anam ve babam öldükten sonra onları memnun edebilmek için yapmam gereken bir amel var mı?" diye sordu. Peygamber Efendimiz de " Evet, ana ve babasının vefatından sonra onlara dua ve istiğfar etmek, onları hayırla anmak, vasiyetleri varsa yerine getirmek, onların hayatta iken sevdikleri dostlarına ikram, akrabalarına iyilik etmek gerekir. Onlar öldükten sonra sen bununla mükellefsin" buyurdular." Bu ve benzeri bir çok hadis-i şerifinde Peygamberimiz (s.a.s.) anne ve babaya iyilik etmenin önemine değinmiş ve haklarının hiçbir zaman ve hiçbir şekilde ödenemeyeceğini ifade etmişlerdir. Peygamber Efendimizin "O seni karnında taşırken bir nefes alma anındaki zahmetinin dahi hakkını ödeyemezsin" ifadeleri ile ödenmesi güç olan bir haktır ana ve baba hakkı.
Esas amacımız, Kur’an’ı okumak ve onu hayatımıza geçirebilmek ve hayatımızı onunla anlamlandırabilmektir. Bunun gereği olarak bu ayetin bize ne söylediği çok önemlidir. Bu ayet bize, ana ve babamıza iyilikte bulunmamızı söylemektedir. O halde bizim yapmamız gereken bunu hayatımıza aktarabilmektir. Allah katında en değerli davranış, Allah’a itaatten sonra ana-babaya iyiliktir.