Makale

Editörden

Editörden

Sizlerin katkılarıyla her geçen gün daha da güzelleşen dergimizin yeni bir sayısını daha takdim etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Sizler bu sayının keyfini çıkarırken, bizler önümüzdeki sayının heyecanına çoktan kendimizi kaptırmış olacağız. Geçen sayımızda Hz. Peygamberin Kutlu Doğumundan yola çıkarak, O’nun insanlığa sunduğu evrensel değerleri kapak konusu yapmıştık. Hz. Peygamberin inşa ettiği insan merkezli dünya tasavvurunun, günümüzde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Bu tasavvurun kurucu öğeleri, hiç kuşkusuz küreselleşen dünyaya çok önemli katkılar ve açılımlar sağlayacaktır. Yeter ki bu değerler, sahipleri Müslümanlar tarafından doğru tanınıp içselleştirilsin.
Bu sayımızda ise daha önceki konulan bütünleyen iki temel meseleyi irdeliyoruz, ilki hayatın vazgeçilmezleri arasında yer alan sınav. Haziran ayı binlerce gencimizin Anadolu ve Fen liseleri ile üniversite sınavlarına girecekleri önemli bir aydır. Bu sınavlara karşı geliştirilen tutumlarda oldukça farklılıklar mevcut. Buradan yola çıkarak, biz de sınav konusuna "nihai sınav" perspektifinden bir yaklaşım geliştirmek istedik. Yaşadığımız hayat nedir ve bunun sınavla ilgisi nerededir sorularına cevap aramaya çalıştık. Yurdagül Konuk, sınavla seçilen değil sınavını seçen insan modelini öne çıkarırken, kendi deyimiyle bu seçimin daha özgün, daha zor ama kesinlikle daha fazla haz veren bir seçim olduğunun altını çizmektedir. Ahmet Nedim Serinsu, sınav hayatın neresinde sorusunun cevabını aramakta; Sadık Kılıç ve Osman Özbahçe de, hayatın bir bütün olarak sınavdan ibaret olduğu gerçeğinin altını çizmektedir. İsmail Karagöz ise, hesaba çekileceğimiz bilincinde olmanın varoluşsal önemine dikkatimizi çekmekte, İslâmî terminoloji ile "gaflet"e karşı bizi uyarmaktadır. Hayatı bütün derinliği ve zenginliği iie kucaklayan islâmiyetin, hayat-sınav ilişkisine de oldukça özgün yaklaşımlar getirmiş olduğu, hayatı yaşamak ile hayatı taşımak arasındaki farkı idrak etmemizde bize önemli katkılar sağladığı anlaşılmıştır.
İkinci önemli konumuz ise, tatil ve dinlenme olgusudur. Modernizmin hayata bakış tarzımız ve hayat pratiğimiz üzerinde korkunç tesirler bıraktığı bir vâkıâdır. Bol stresli yaşamın içinde tatil ve dinlenme, artık temel bir ihtiyaç haline gelmiş, eskilerin deyimiyle tatil havâic-i asiiyeden olma vasfını kazanmıştır. Bu noktayı esas alarak tatil ve dinlenme konusunu ele almayı düşündük ve bu hususta takınılan farklı tutumları, mümkün olduğunca ontolojik ve epistemolojik temellere inilerek değerlendirmeye çalıştık. Burhaneddin Tatar yazısında, dinlenme konusunun İslâm kültürü içinde farklı algılanma biçimleri üzerinde durmakta, hayatı ciddiye almakla ciddiyeti ciddiye almak arasındaki farkı kendine özgü felsefî üslubûyla irdelemektedir. Necdet Subaşı ise, modern tatil pratikleri ile tüketim mantığını sorgulamakta, modern tatil vizyonunun kendi anlam dünyasını zerk ettiğini, itikaf, uzlet, riyâzet, tefekkür gibi geleneksel müslüman aktiviteleri arasında yer alan dinî kavramların içerik kaybına uğradığını ileri sürmektedir. Bu çerçevedeki diğer yazılar da konunun can alıcı farklı yönlerine ışık tutmaktadır.
Gelecek sayımızda kapak konusu olarak dindarlık kavramını seçtik. Bu çerçevede dindarlığın farklı tezahürleri üzerinde duracağız. Her sayının bir bütünün karesi olmasına özen gösteriyoruz.
Çekirdek kadromuzun yanı sıra, yeni sayımızda farklı yazarlarımızı da güçlü kadromuz arasına katmış olacağız.
Niyet ve eylemlerimizin sarsılmaz beraberliğinde tekrar buluşmak ümidiyle.

Yaşar Çolak