Makale

HESABA ÇEKİLECEĞİMİZİN BİLİNCİNDE OLABİLMEK

HESABA ÇEKİLECEĞİMİZİN
BİLİNCİNDE OLABİLMEK

Doç. Dr. İsmail Karagöz
Din işleri Yüksek Kurulu Üyesi

Allah’ın en değerli, en şerefli ve en üstün yaratığı olan insan akıl, irade, düşünme ve anlama gibi üstün yeteneklerle donatılmış, âlemde var olan her şey hizmetine sunulmuş, buna mukabil bir takım görevlerle sorumlu tutulmuştur. Çünkü o boş yere yaratılmadığı gibi (Mü’minûn, 115) başı boş da bırakılmamıştır. (Kıyame, 36)
İnsan, Allah’ı tanımak ve ibadet etmek için yaratılmış (Zâriyât, J6jve son nefesine kadar bu görevine evam etmekle yükümlü kılınmıştır. (Hicr, 99) O, inancı, sözleri, eylemleri, davranışları, sahip olduğu nimetleri, görevleri, kısaca hayatı ve ölümü ile sınava tabi tutulmuştur. (Mülk, 2)
Yüce Allah insana akıl, kitap ve peygamberle rehberlik etmiş, doğru ve yanlışı göstermiş, irade özgürlüğü vermiş ve onu tercihlerinde serbest bırakmıştır. Buna mukabil peygamberleri de diğer insanları da âhirette hesaba çekeceğini bildirmiştir. Şu âyet bu gerçeği dile getirmektedir.
"Andolsun ki, kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız. Peygamberlere de elbette soracağız(Araf, 6)
"Soracağız" cümlesinin aslı olan "sual" sözlükte bir şeyi bir kimseden sormak, bir şeyi bir kimseden istemek anlamındadır.
İki çeşit soru vardır; biri uyarı ve ikaz için yapılan soru, diğeri de anlayıp öğrenmek için yapılan sorudur. Türkçe’de kullanılan "iyi belle ben bunu sana sorarım" cümlesindeki soru birinci anlamda, "bilmiyorum sorarım" cümlesindeki soru ikinci anlamdadır.
Ayette geçen "sual" bilgi edinme anlamında değil, uyarı anlamında bir suâldir. Çünkü sûrenin ikinci âyetinde Hz. Peygamber’e "Kur’an ile insanları uyarma (inzâr) ve mü’minlere öğüt verme", üçüncü âyetinde ümmete "Peygamber’in tebliğ ettiği şeylere tabi olma" görevi verilmiş, dört ve beşinci âyetlerinde ise Peygambere tabi olmayan nice belde halkının cezalandırıldığı bildirilmiştir. Buna mukabil surenin 7. ayetinde "Andolsun, onlara yaptıklarını tam bir bilgi ile anlatacağız. Çünkü biz onlandan uzak değiliz" denilmiştir.
"işte o gün ne insana ne cine günahı sorulma- yacaktır."(Rahman, 39) âyette geçen soru bilgi edinme, ortaya çıkarma anlamında bir sorudur.
Çünkü suçlarını sormaya gerek yoktur, suçlu oldukları simalardan belli olduğu gibi suçlan da tesbit edilmiş, delilleriylebirlikte kaydedilmiştir. Âhirette ümmetlere bu anlamda Peygamberlerin davetine icabet edip etmedikleri; Peygamberlere ise "Allah’ın peygamberleri toplayıp siz (den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu, diyeceği, onlarında ’bizim hiç bir bilgimiz yok, gaypları hakkıyla bilen ancak sensin’ diyecekleri günü hatırlayın." (Maide, 109) mealindeki âyette ifade edildiği şekilde toplumların davetlerine icap edip etmedikleri çerçevesinde sorulacaktır.
Allah her topluma bir peygamber göndermiştir. (Fâtır, 74.) Hz. Muhammed (s.a.s.) da, bütün insanlığın son Peygamber’idir. (Sebe, 28) Dolayısıyla bütün insanlar Hz. Peygamber’in tebliğ ettiği ak din ile sorumludurlar ve âhirette Peygamber’in daevtine uyup uymadıklarından hesaba çekileceklerdir. (Kasas, 65)
İnsanların sorumlulukları; iman edip yararlı işler yapmak, haram ve yasaklardan kaçınmak, Allah’a ailesine, yakınlarına, komşularına, içinde yaşadığı topluma ve bütün insanlara karşı görevlerini yerine getirmek, insan haklarına saygılı olmak, verdiği sözleri tutmak, yaptığı sözleşmelere uymak (isrâ, 34; Ahzâb, I5)ve iyi insan olabilmektir.
insanlar, gözleri, kulakları, kalpleri, (’/srâ, 36Jelleri ve ayakları ile az veya çok, gizli veya âşikâr bütün söz, eylem ve davranışlarından, sahip olduğu bütün nimetlerinden mutlaka sorgulanacaklardır.
"...İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker, dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah her şeye gücü yetendir." (Bakara, 284)
"Rabbine andolsun ki, insanlara yaptıklarının hepsinden mutlaka soracağız." (Hicr, 92-93) "Sonra o gün nimetlerden mutlaka sorgu- lanacaksınız/’^âstic 8) mealindeki âyetler ve benzerleri (Hicr, 56; Nahl, 93; Enbiya, 23; Safât, 24; Tekvîr, 8-9; Inşikâk, 7-8) bu gerçeği açık ve net olarak ifade etmektedir.
Yüce Allah, insanların ergenlik çağlarından itibaren bütün sözlerini ve yaptıklarını görevli meleklerine tespit ettirmektedir. Şu âyetler bu gerçeği ifade etmektedir.
"Biri insanın sağ tarafında biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. İnsan hiç bir söz seylemez ki, onun yanında (yaptıklarını) gözetmeyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.’’ (Kâf, 17-18)
"Üzerinizde bekçiler, değerli yazıcı melekler vardır. Onlar yaptıklarınızı bilirler." (Tekvir), 10-12)
"Biz yapmakta olduklarınızı kaydediyorduk." (Casiye, 29)
"Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız." (Yasin, 12)
Bu tespitler insanların sözlerinden, eylemlerinden ve nimetlerinden sorgulanmalarına yöneliktir.
İnsanların iyi veya kötü, hayır veya şer, sevap veya günah bütün inanç, söz eylem ve davranışlarının kaydedildiği amel defterine Kur’an "Kitap" ismini vermekte ve bu kitabın kıyamet gününde insanların kimisine sağ elinden, kimisine arkasından ve sol elinden verleceğini bildirmektedir. (Hâkka, 19-37; inşikâk, 7-14)
Bu kitapta insanlar küçük-büyük, az-çok her şeyi yazılı olarak bulacaklardır. (Kehf, 49)
"Oku kitabını, bu gün hesap sorucu olarak nefsin sana yeter." denilecektir. (Isra, 14)
Hiçbir şeyi gizlemek ve inkâr etmek mümkün olmayacaktır. Çünkü o gün diller susacak, eller konuşacak, ayaklar, kulaklar, gözler ve deriler yaptıklarına tanıklık edecek, (Yâsîn, 65; Fussilet, 2i) kitap gerçeği söyleyecek, (Mü’minûn, 62; Câsiye, 28) hatta yeryüzü, üzerinde işlenen her şeyi haber verecektir. (Zilzâl, 4)
"O gün Allah insanların hepsini diriltecek ve onlara yaptıklarını bildirecekktir. Allah onların sayıp zapdetmiş, onlarsa bunları unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir." (Mücadele, 6) (bk. Yunus, 2; Mâide, 14; 105; En’am, 60, 108, 159; Tevbe, 94, 105; Nûr, 64; Zümer, 7; Nisâ, 50; Cuma, 8) "Andolsun ki onlara (yaptıklarını) tam bir bilgi ile anlatacağız." (A’raf, 7)
İnsan kısa süren şu dünyada nefsine ve şeytana kanar, mal, mülk, servet, makam ve ikbal hırsına kapılır; imanı, yararlı işleri, hakkı ve sabrı tavsiyeyi (Asr, 1-3.) "kulluk" görevini, dünyanın sonlu ve ölümlü olduğunu ve "âhirette hesaba çekilec- ğini" unutursa hüsrana uğrar, pişman olur.
Âhirette insanı hesaba çekecek olan Allah’tır. Hesaba çekme, sorgulama Allah’ın sıfatlardan biridir. Allah, kullarının bütün yaptıklarını, söz fiil ve davranışlarını bilir, muhafaza eder ve bunlardan âhirette hesaba çeker. "Hesaba çeken olarak Allah yeter." (Nisa, 6, Ahzab, 29)
"O, hesabı çok süratli, en sür’atli olandır."
(Tevbe, 4; Bakara, 20; Âl-i imrân, 19, 41, 199, Âl-i Imrdn, 41, En’âm, 62; İbrahim, 51; Nûr, 39; Mü’min, 17)
Allah insanları âhirette sorgulaması sebebiyle kıyamet gününe ’yevmü’l-hisab" (hesap günü) ismini verimiştir. (Sâd, 16, 53; Mü’min, 27; ibrâhim, 41)
Allah isyan edenleri dünyada da hesaba çeker; "Nice kent var ki, Rab’lerinin ve O’nun elçilerinin emirlerine başkaldırdı, biz de onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş şekilde azap ettik" (Tahrim, 8) âyeti bu gerçeği ifade etmektedir.
Âhirette Kitabı sağından verinler, kolay bir hesaba çekilirler. (İnşikâk, 8) Dünyada insanları Allah yolundan alıkoyunlar, (Sâd, 26)Allah’ın talimatlarına uymayanlar âhirette yeryüzünde bulunan her şey ve bir misli daha kendilerinin olsa onları o günün hesap ve azabından kurtulmak için fidye olarak vermek isterler, ama kabul edilmez. Bu kimseler hesabın kötüsü ile karnşı karşıya kalırlar. (Bk. Râd, 18)
Bu sebeple,
-"O gün ne mal fayda verir ne oğullar. Ancak arınmış (müslüman) bir kalple gelen kimse fayda görür." (Şura, 89-90) meâlindeki âyetin ifade ettiği bilince ulaşabilmek.
-"Allah, her yöneticiyi, yönetip korumakla sorumlu olduğu şeyleri korudu mu yoksa zayi mi etti diye soracak hatta kişiyi eşi ve çocuklarından sorguya çekecektir." (Suyûtî, Celâlüddin, Câmiu’s-Sagîr, No: 1760, i, 209)
-"Hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönettiklerinizden sorumlusunuz. Devlet başkanı yöneticidir ve yönettiklerinden sorumludur. Erkek, eşi ve çocuklarının yöneticisidir ve onlardan sorumludur. Kadın, eşinin evinde yöneticidir ve yönettiğinden sorumludur. Hizmetçi/işçi iş verenin (uhdesine verdiği) malının/işinin yöneticisidir ve yönettiğinden sorumludur." (Buhârî, Cuma, 11, I, 215; Cenâiz, 32; Tirmizî, Cihad, 27)
-" Nefsim elinde olan Allah ’a yemin ederim ki, kıyamet günü nimetlerden mutlaka sorgulanacaksınız." (Müslim, Eşribe, 140, II, 1610; Tirmizî, Cihad, 27; Ahmed, II, 297)
- Kıyamet günü insan, beş şeyden sorulmadıkça bırakılmayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden; ilmi ile amel etmediğinden; malını nereden kazanıp nereye harcadığından ve bedenini nerede yıprattığından sorulacaktır." (Tirmizî, Kıyame, 1, no: 2417, V, 612)
Anlamındaki hadislerin ifade ettiği şuura sahip olabilmek ideal mü’minin temel amacı olmalıdır.