Makale

YORULARAK DİNLENMEK

YORULARAK DİNLENMEK

Yrd. Doç. Dr. Necdet Subaşı
Muğla Üniv. Fen-Edebiyat Fakültesi

İnsanı sadece çalışma hayatı değil, gündelik telaşlar, hayatın ağırlığı, İnsanî didişmeler, gelecek kaygısı gibi sorunlar da yoruyor. Modanın dinselleştirilmesindeki bilinen tuzağa asla savrulmaksızın bugün kabul edilebilir bir dinlenme formuna ihtiyaç var.

Dini ve kültürel kadromuzda yer almayan pek çok etkinlik anlaşılır bir tepkiyle reddediliyor, dışlanıyor. Öyle ki çoğu zaman bunların üstüne üstüne gidiliyor. Tatil etkinliği de bu çerçevede ele alınabilir.
Tatili bir kayıp olarak anlamakta ısrarlı yaklaşımlar, eğilimlerini meşrulaştırma arayışındadırlar. Modern hayatın gerçekliği içinde ortaya çıkan farklı bir yoğunluk, yorgunluk ve stres gibi bütünüyle yeni sayılabilecek sıkıntıların üstesinden nasıl gelineceğine ilişkin öneriler geleneksel reflekslerle ya reddedilmiş ya da çok kere bu konular üzerinde düşünmeye gerek duyulmamış gibidir.
Gündelik pratiklerini modern yaşama biçiminin sınırları içinde gerçekleştirenler için dinlenme ve tatilin ne düzeyde önemli olduğu yazık ki üzerinde yeterince durulan bir husus değildir. Hatta modern anlamıyla tatil, sıkı bir dünyevileşmenin aracı olarak değerlendiriliyor. Bu bağlamda müslümanların pek çoğu dinlenmeyi murat etse bile bunu gizli bir günah olarak algılıyor, dinlenme ihtiyacını bile ifade etmekten neredeyse çekiniyor. Kuşkusuz bunun ontolojik ve epistemolojik düzeylere sarkan pek çok nedeni var. O halde ona düşen yorulmak ve yine yorulmak mı olacaktır? Bugün bu yaklaşımı insanın gücünü, direncini hatta miadını tehlikeye sokan bir zihniyetin ürünü olarak ele almak için pek çok neden sayılabilir.
Modern sanayi ve iş kollarının insanın bütün varlığını emeğin bir parçasına dönüştüren ve onu adeta sonuna kadar tüketen mantığı içinde tatil ya da dinlenme kavramlarının yeni bir meşruiyet zemininde ele alınması gerekiyor.
Aslında tatil pratiklerine, tatilin tüketim mantığına odaklanıldığında bütün bunların yersiz birer kaygıdan kaynaklandığını düşünmek mümkün değildir. Gerçekten de tatilin modern vizyonu, gündelik hayata sızan hemen her değer aktarımında olduğu gibi bu konuda da kendi anlam dünyasını zerketmekten uzak durmuyor. Tatil, kendi anlam dünyasını sürekli canlı tutuyor.
Burada bir ikilem olduğu açık. Modernliğin ortaya koyduğu gerilimi sonuna kadar yaşayan ancak modernliğin imkanlarından biri olarak tatili ihtiyatla karşılayan bir müslüman. Geleneksel müslüman imajının önemli aktiviteleri arasında yer alan ve dünyadan çok ahirete yaptığı vurgularıyla dikkat çeken dinî kavramlar bugün çok yerde içerik kaybına uğramış ya da unut(tur)ulmuş durumdadır. Modern dünyanın bir sunumu olarak tatil, içinde bir tefekkür, bir arınma, bir vesile aranmaksızın insanı dünyevileşmenin sınırlarında dolaştırmaktadır.
Asıl problem de burada başlamaktadır. Bu hayatın yüküne, ağırlık ve dehşetine katlananlar yorgunluklarını üzerlerinden nasıl atacaklardır? Sonu gelmez felsefî tartışmalar devam edebilir ama insan yorgundur. O nasıl dinlenecektir? Kendisini nasıl imar edecektir? Var olmanın din dünyasının imkanları içinde bir karşılığını bulmak mümkün müdür?
Ya gelenek ya modernlik tercihi ne yazık ki bu önemli sorunu da siyasallaştıracak niteliktedir. Oysa gerçekten de modern insanın müslüman kalma ısrarı kadar, kendini canlı tutma niyeti de sağlıklı bir bünyeyi gerektiriyor. İnsanı sadece çalışma hayatı değil, gündelik telaşlar, hayatın ağırlığı, İnsanî didişmeler, gelecek kaygısı gibi sorunlar da yoruyor. Modanın dinselleştirilmesindeki bilinen tuzağa asla savrulmak- sızın bugün kabul edilebilir bir dinlenme formuna ihtiyaç var.. Yorgun, yıkılmış, savruk, ümitsiz bir vak’a görüntüsünün giderilmesi için ne yapılmalıdır?
Acaba şu ayet bu kaygıları gidermede bir hareket noktası olarak ele alınabilir mi? Belki de bu ayette içkin olan niyet, bize hayatın bütün kıymetleri hakkında elverişli bir hareket noktası sunabilir: "Öyleyse bir işi bitirince diğerine giriş; ve ümit edeceğini yalnız Rabbinden iste". (İnşirah, 7-8)