Makale

Prof. Dr. Hayrani Altıntaş: "Sınavda sabır göstermek ve görevlerimizi yerine getirmek suretiyle insanlığımızı kazanırız."

RÖPORTAJ

Prof. Dr. Hayrani Altıntaş: "Sınavda sabır göstermek ve görevlerimizi yerine getirmek suretiyle insanlığımızı kazanırız."

Hocam, sınav nedir? Sınav deyince ne anlıyoruz?
Sınav, kelimenin anlamından da anlaşılacağı gibi insanın denenmesi demektir. İnsanın sorumlu olduğu bir konuda sorumluluğunu, yani görevlerini yerine getirip getirmediği hususunda denenmesi, başarılı olup olmayacağının tespit edilmesi demektir. İnsan açısından söz konusu olduğu zaman insanın bu dünyaya gönderiliş gayesi gereğince hareket edip etmediği hususunda yaratıcı tarafından denenmesi, insanın sınava tabi tutulması olarak değerlendiriliyor.
Hayatın bir sınav olduğunu hepimiz biliyoruz. İlk sınav nasıl olmuştur? Bu ilk sınavda ne denenmiştir?

İnsan oğlunun geçirdiği ilk sınav Hz. Ademin geçirdiği sınavdır. Bu sınav insan iradesinin kontrol edilip edilemeyeceği, insanın kendisine verilmiş olan iradeyi iyi yönde kullanıp kullanamayacağı hususunda yapılan sınavdır. Bu sınav Kur’an-ı Kerîm’de bahsedilen yasak meyve sınavıdır. Allah Hz. Ademe akıl, iman, kalp, ruh, izan, irfan ve irade vermiş, bu yeteneklerinin Hz. Adem tarafından kullanılıp kullanılamayacağı hususunda onu sınamak üzere yasak meyve sınavını ortaya koymuş, Hz. Adem ve Hz. Havva kendisine verilen emri yerine getirmemiş, onun aksine hareket etmiş ve yasak meyveye ulaşmak suretiyle sınavı kaybetmiştir.

Kur’an-ı Kerîm’de anlatıldığı gibi atamız Hz. Adem’in cennetteyken yasak meyve sınavına tabi tutulması ve bu sınavı kaybetmesinin bizim açımızdan önemi nedir?

Bu sınav bize bizi tanıtması açısından çok önemli. Yaratıcının bu sınavdan bahsetmesi insana kendisini tanıtması içindir. Yani Allah Kur’an’da bu sınavdan bahsetmek suretiyle bize diyor ki: Ey insanlar! Ben size de tıpkı Hz. Ademe yüklediğim gibi görevler yükleyeceğim, bu görevler sizin tabiatınıza uygun gelen görevlerdir. Sizin mutluluğunuz, güveniniz ve huzurunuz içindir. Siz Hz. Adem gibi davranıp, emri yerine getirmezseniz, sınavda başarılı olamazsanız, tıpkı Hz. Ademin cennetten kovulma cezasına mahkum edilmesi gibi siz de cennete girememe cezasına mahkum edileceksiniz. Bunları söylemekle Allah, insanın aklına ve insana bildiride bulunmakta, kendi hayatında ortaya çıkacak sınamalarda başarılı olabilmesi için aklını kullanması istenmektedir. Yaratıcı bu isteğini anlatmak için, Hz. Ademin uğradığı sınavı bize kıssa halinde anlatıyor. Biz de insan olarak Hz. Adem’in uğradığı sınava bu dünyada uğruyoruz. Bu yüzden Hz. Ademin yaşadığı bu sınav çok önemli. Hz. Ademin yaşadıkları bizim aklımızı ve irademizi doğru yönde kullanmamızı düşündüren derslerdir ve ona göre hareket etmemizi sağlayan âmillerdir.

Allah bizi neden bir sınava tabi tutuyor? Yani hayat neden bir sınav?
Çünkü Hz. Ademe verilen akıl, irade, güçler, kabiliyetler, duygular, onun çocukları olmamız hasebiyle bizde de mevcut. Yaratıcı, kendisine bu özellikleri verdiği varlığı emirlerini yerine getirip getirmeme hususunda babalarının maruz kaldığı sınavla denemek istiyor ve bunun için iki hayat düşünmüş. Birisi bu dünya hayatı (sınavın geçtiği hayat), diğeri ise bu dünya hayatından sonraki âhiret hayatı (sınavın sonucunda başarılı olanlar ile başarılı olamayanların yaşayacağı hayat). Böyle olması da çok doğal. Aksi takdirde Allah insanları kendisine ibadet, itaat eden varlıklar gibi yani melekler halinde yaratırdı, imtihan olmazdı ve iki hayata da gerek kalmazdı. Ama insan, sadece itaat eden melekler gibi tek tabiatlı varlık değil. İnsan, sahip olduğu akıl, kendisinde bulunan nefis, benlik, ve diğer yetenekleriyle birlikte çift tabiatlı bir varlık. Yani tercihte bulunabilen bir varlık. İsterse emre itaat ediyor, istemezse karşı geliyor ve emri yerine getirmiyor. Yaratıcı insanı denemeyi istemiş ve deniyor. Yani Allah bizi denemeseydi diyemeyiz, eğer Allah bizi denemeseydi o zaman melek olmamız gerekirdi. İnsan olduğumuza göre bu sınamaya tabi tutulmamız çok doğal.

Peki nelerdir bu sınavda başarılı olmanın şartları?
Başarılı olmanın şartları, insanın kutsal mesajlar ile taşıdığı yükümlülüğü yerine getirmesidir. Bu yükümlülük, Kutsal kitaplarda Allah’ın yapılmasını emrettiği veya kaçınılmasını söylediği hususları yerine getirmektir. Yani emirlere uymak, yasaklardan da kaçınmak. Yaratıcı insanı denemek için ona iki önemli unsur veriyor. Bunların bir tanesi akıl, bir tanesi de nefis. Nefis denemede veya bu sınavda bizi hem biyolojik hem de psikolojik yönden en aza doğru veya en çoğa doğru yani iki aşırı uca doğru çeken bir unsur. Akıl ise bu iki aşırı uçtan bizi koruyan ve doğru istikamette gitmemizi sağlayan bir unsur. Bu yüzden akıl ile nefsin hayattaki mücadelelerini göstermek, bu konuda aklın hakimiyetini temin etmek üzere yaratıcı insana bir takım yükümlülükler veriyor. Yani bir takım emirler ve yasaklar koyuyor. İşte bu konuda da insan aklının nefse, arzulara, isteklere galip gelebileceğini ve imtihanda başarılı olunabileceğini ifade ediyor. Ama bunun için, kendisine gönderdiği emirler tahtında hareket etmesi gerektiğini ifade ediyor.
Bu sınavda Allah bizi hangi konularda sınıyor? Bir ayette: "Allah insanları açlık, korku, canlarından ve mallarından bir kısmını almak suretiyle dener, sabredenlere müjdele" (Bakara, 153) deniyor. Bizim hayatımızda bunlar devam edip duran şeyler. Bazen isteğimiz yerine gelmiyor, sevdiklerimizi (para, makam, mal, mülk) Allahü Teala elimizden alıyor, hasta oluyoruz. Biz bunlara karşı isyan mı edeceğiz, yoksa sabrederek, yaratıcıdan ümit ederek yeniden bunlara kavuşabileceğimizi mi düşüneceğiz. Bu konuda bizi sınıyor. Sınavın başarılı olabilmesi için kişinin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekiyor. Bu görevler Kur’an-ı Kerîm’de, hadis-i şeriflerde, ahlâk kitaplarında sıralanmıştır: Nelerdir bu görevler?
Allaha inanmak, Allanın emirlerini yerine getirmek, Peygamber Efendimizin olaylar karşısında hareket ettiği gibi hareket etmek, anne-babamıza sevgi saygı göstermek, küçüklere sevgi saygı göstermek, bütün müminleri, bütün varlıkları sevmek, komşularla iyi geçinmek, kötülüklerden uzak kalmak, kötü düşüncelerden kalbimizi, aklımızı korumak, nefsi korumak, malımızı korumak... bütün bunlar ahlakın ve İslâmî hayatın gerçekleşmesi için gerekli olan hususlardır, bunları yapma hususunda insan sınava tabi tutuluyor.

Bu görevleri yerine getirmede önümüzdeki en önemli engel nedir?
Bu konudaki en önemli engel nefistir. Yusuf suresinin 53. Ayetinde belirtildiği gibi: "Nefis daima kötülüğü emreder, sadece Rabbimin koruduğu müstesna". Burada iki husus göz önüne geliyor sınav açısından. Birisi, biz nefsimizin emirleri altında kalırsak sınavı kaybedebiliriz, çünkü ayeti kerimede denildiği gibi nefis daima kötülüğü emreder. Ama biz Allah’ın emirlerine uyarsak, Allah’ın yasaklarını yerine getirirsek, yani üzerimize düşen görevleri, yükümlülükleri, ahlâkî açıdan, davranış kurallarını yerine getirirsek, o zaman Allanın koruduğu varlık oluyor ve kötülüklerden uzak kalıyoruz. Böylece sınavda muvaffak oluyoruz. Kur’an-ı Kerîm’de biraz önce dediğimiz gibi nefisten emredici nefis olarak bahsedilirken daha sonra levvame, mülhime, mutmainne, radiye, mardiye şeklinde bahsediliyor. Yani nefiste olgunlaşmalar ortaya çıkabiliyor.

Bu olgunlaşmalar nasıl gerçekleştirilebilir?

Bu olgunlaşmalar Kur’an-ı Kerîm’deki emirlere ve yasaklara uymak suretiyle gerçekleşiyor. İmtihanda muvaffak olmak Kur’an’daki emirleri yerine getirmek suretiyle Allanın hitabına mazhar bir olgunluğa erişmekle mümkün oluyor. Kur’an-ı Kerîm, kötülüklerden berî olanlar ve Allaha yaklaşanlardan bahsediyor. Bu kelimeler sınavda muvaffak olanları gösteriyor. Allah sınavda başarılı olamayanların ve olanların durumlarını anlatmak suretiyle bize davranışlarımızın tabi sonuçlarının ne olduğunu anlatıyor. Böylece sınav konusunda insan aklına hitap ediyor. Kur’an’da birçok ayette, "ey akıl sahipleri ibret alınız" gibi ifadeler var. Kur’an-daki "düşününüz", "aklınızı kullanınız" tarzındaki bu emirlerle sınavın çetin geçeceğini, insanın nefsi ile aklının mücadelesi arasında bir yerde bulunduğunu, burada aklını kullanarak galip gelmekzo-runda olduğunu Allahu Teala bize anlatıyor. Ayrıca sınavın sonuçlarının ne olduğunu eski kavimlerin Allah’ın emirlerine karşı gelip sınavda başarısız oldukları ve sonuç olarak helak edildikleri gibi örneklerle de anlatıyor.

Günümüzdeki doğal âfetleri, sınavda başarısız oluşumuzun sonucu olarak, Allah’ın eski kavimleri helak etmesine benzer cezalar şeklinde değerlendirebilir miyiz?

Bazı kereler Yaratıcı, depremlerle, sel felaketle-riyle başka şeylerle, bizi deneyebilir. Ama zamanımızda insanlar bu felaketlerde kendi suçlarını Allah’a mal ediyorlar. Yani deprem mıntıkasına iki katlı ev yapacakken on katlı ev yapınca Allah’ın sınadığını söylemek doğru olmaz. Veya dere yataklarına ev yaparsa insanlar, o zaman bir sel gelip insanların evlerini alır götürürse bu bizi Allah’ın sınamasıdır diyemeyiz. Veya mesela AİDS, SARS gibi salgın hastalıklara yakalanma konusunda gerekli tedbirleri almazsak, bunlara maruz kalınca Allah bizi deniyor demek doğru değildir. Allah böyle de deneyebilir bizi. Ayette söylediği gibi hastalık da verebilir, malımızı da elimizden alabilir, deprem de olabilir, bizim irademizin dışında birtakım hususlar söz konusu olunca deneme söz konusu olabilir. Yani biz bir takım tedbirleri aldığımız halde Allah bize salgın hastalık veya bir deprem, bir rüzgar verip bizi yok ediyorsa bunun bir sınama olduğunu söyleyebiliriz. Veya bizim mallarımızı da elimizden alabilir, çocuklarımızı, annemizi, babamızı, sevdiklerimizi elimizden alıp deneyebilir. Veya mülkümüzü makamımızı kaybedebiliriz, böyle de deneyebilir.

Sınava tabi tutulmak neler kazandırıyor bize?
Bu sınavda sabır göstermek suretiyle, görevlerimizi yerine getirmek suretiyle in-sanlığımızı kazanıyoruz herşeyden önce. Yaratılışımıza uygun bir kişilik kazanıyoruz. Böyle olmak suretiyle mutlu oluyoruz. Görevlerimizi yerine getirmek suretiyle Allah’ın bize vereceği mükafata nail oluyoruz, toplumun huzurlu olmasını temin ediyoruz, topluma iyi örnek oluyoruz, bizden sonra gelen nesillere nasıl davranılması gerektiği konusunda bir örnek oluyoruz, sorumluluk bilincimiz gelişmiş oluyor. Allahu Teala kafirlerden başkasının Allahu Tealadan ümit kesmemesi gerektiğini ifade ettiği için (Yusuf, 87), biz bize gelen felaketlere karşı koymak, sabretmek, yeniden bir şeyler vücuda getirebilmek için çalışmak suretiyle, Allah’tan ümit kesmediğimizi onun kadir sıfatının, insanlarla doğrudan alakalı diğer sıfatlarının hayatımızı yeniden düzenleyeceğine, iyileştireceğine inancımızı göstermiş oluyoruz. Bunun aksi durumlarda ise yani sınavda başarısız olursak Kur’an’a, ilahi mesaja aykırı hareket etmiş oluyoruz. Yani sınav, nefsin isteklerine karşı sabretmek ve ona üstün gelmek, içgüdülerin, insiyakların veya iştiyakların ve dışardan bize empoze edilen, bu ister şeytan kanalıyla olsun, isterse toplumun içerisinde bir takım cazip görünen, sevimli görünen arzu ve istekler kanalıyla olsun, onlara karşı koymak demektir. Bunlara karşı koyabiliyorsak, ne mutlu bize.