Makale

Din Eğitiminde yeni bir yöntem Drama

Din eğitiminde yeni bir yöntem Drama
Fatma Kotan
DİB / Eğitim Uzmanı

Eğitimde amaç nedir?

Çağdaş eğitim bilimleri; öğrencinin bilişsel, duyuşsal ve devinişsel yapıları arasında bir denge oluşturarak eğitilmelerini, bilgiye ulaşmanın ve bilginin yeniden yapılandırılmasının yollarının araştırılmasını hedeflemektedir. Bu denge ve uyumun sağlanmasında örgün eğitim; öğrencinin üretkenliğini harekete geçirerek kendini ifade edebildiği, inisiyatif hakkını kullanabildiği, öğrenci merkezli bir ortamın oluşturulmasını gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Ülkemizde; öğrencinin edilgen ve ezberleyen konumdan kurtarılmasını, bilginin kullanabilir ve kalıcı olmasını, öğrenciye istenilen davranışların kazandırılmasını amaç edinen yaygın eğitim-öğretim merkezleri olan Kur’an kursları da; müfredatlarını gelişen/değişen toplumların ihtiyaç ve beklentilerini göz önünde bulundurarak geleneksel ve buyurgan öğretim sistemlerinin aksine öğrenci merkezli anlayışla yeniden geliştirmiştir. Bilgiyi sadece ezberlemeyen, analiz ve sentez yapabilen, kendi hayatında kullanabilen bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir.

Eğer bu kurslarda verilen İslam din eğitiminin amacı; öğrencinin kendisine sunulan bilgi kalıplarını olduğu gibi depolaması yerine, bilgi şemalarındaki mevcut bilgilerini ortaya çıkararak eksiklerini tamamlamak, varsa yanlış bilgilerini düzeltmek ve bilginin yeniden yapılandırılmasını sağlamak ise; bilginin oluşmasında rehberlik yapan öğreticinin programı çok iyi tanıması ve etkin bir şekilde uygulayabilmesi için yeni teknikleri kullanması gerekmektedir. Bu nedenle öğreticinin, öğrenmeyi sağlamak için hangi derste veya konuda hangi yöntem veya tekniğin kullanılacağı hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olması lazımdır.

Bilginin kalıcı olmasını sağlamak

İnsanların; okuduklarının % 10’unu, işittiklerinin % 20’sini, gördüklerinin % 30’unu, hem görüp hem işittiklerinin % 50’sini, söylediklerinin % 70’ini, yapıp söylediklerinin % 90’ını daha iyi hatırladıkları bilimsel bir gerçektir. Bir Çin atasözünde “Anlatırsan unutabilirim, gösterirsen hatırlayabilirim, içine beni de katarsan asla unutmam” denilmektedir. Bütün eğitim otoriteleri en etkili ve kalıcı öğrenme sürecinin “yaparak ve yaşayarak öğrenme” olduğu konusunda tartışmasız bir şekilde birleşmektedir. Bu öğrenme-öğretme sürecinde başvurulan yöntem ve tekniklerden “drama” öğrencinin kendini dersin bir parçası görmesini ve kalıcı öğrenmeyi gerçekleştirdiği için İslam Din eğitimi ve öğretiminde de vazgeçilmez bir yöntem olarak kullanılması gerekmektedir.
Drama nedir?

J. Jack Rousseau ile başlayıp, John Dewey’le devam eden, Maria Montessori ile de Avrupa’dan, Amerika’ya yayılan ve dünyadaki birçok ülkede etkisini sürdüren, “drama” Yunancada “dran” kökünden türemiştir. Genel olarak eylem ve devinim manasında kullanılmaktadır. Türkçede ise bunun aksine daha çok acıklı eserleri ve olayları çağrıştıran bir sahneleme tekniği olarak bilinmektedir. Eğitimde drama tekniğinin temelindeki anlayış, “Öğrencinin kendi yaşantılarından yola çıkarak kurgusunu oluşturmasına ve mevcut bilgileriyle iç potansiyelini özgürce ifade edebilmesine fırsat vererek derste aktif konumda olmasını sağlamaktır.”

Drama kuramcılarından Peter Slade’a göre; “Drama tekniğiyle ders işlenilen bir öğrenme ortamında öğrenci, ‘seyirci’ değil, aktif bir katılımcıdır ve öğrenme bakımından avantajlı bir konumdadır.” Drama; bir olayın, bir yaşantının, bir bilginin, bir davranışın, drama tekniklerinden yararlanarak oyun ve etkinlik içerisinde eski bilişsel örüntülerin de yardımı ile yeniden yapılandırılmasıdır.

Oysa günümüzde bireyin, dışarıda yaşadığı dünyayı algılayıp kendisiyle veya diğer insanlarla iletişim kurmasında, örgün/yaygın eğitim kurumlarında bulunduğu süreçlerde, hep arada bir araç bulunduğu için öğrenmenin kalıcı olması engellenmekte ve genellikle öğrenme bilişsel yolla gerçekleşmektedir. Bu araçlar; ebeveyn, arkadaş, öğretmen olabildiği gibi kimi zaman da iletişim araçları ve kitaplar da olabilmektedir. Drama, öğrenciye her türlü bilgiyi, davranışı, eğitim-öğretim süreci içerisine oyun ve etkinlikler katarak kazandırır. Bu oyunlar, yalnızca bedensel değil, aynı zaman da zihinsel, işitsel, görsel olarak öğrencinin tüm duyu ve algılarına hitap eden oyunlardır. Öğrenci; çevresini, toplumun birçok niteliğini, gerçeklerini ve öğrenmesi gereken bilgileri oyun yolu ile öğrenir. Drama oyun yoluyla insanın doğasında zaten var olan, özgürleştiren ve onda zevk duygusunu uyandıran bir yöntemdir. Çünkü hepimizin içerisinde bir çocuk vardır. Bu çocuk bizim hayatımıza yön veren en güçlü ve etkili yanımızdır.

Neden drama?
Tüm eğitim kademelerinde ve her yaştan insana uygulanabilecek olan drama, öğrenciye “yaparak-yaşayarak öğrenme” süreci sağladığı için öğrenci mevcut bilgilerini, iç potansiyelinde var olan kabiliyetlerini, imgeleme yetisini, düşlerini ve üretken zekâsını çekinmeden ortaya koyarken kendisinin de farkına varmaktadır. Üretmek, tasarlamak her insanda var olan bir yetenektir. Bunun için dahi olmak gerekmez. Öğrenciye sosyal ve psikolojik duyarlılık kazandıran drama, dört temel dil becerisinin de (konuşma, dinleme, okuma, yazma) gelişmesine yardımcı olur. Bunun gerçekleşmesi öğrenciye fırsat tanınması ve ortam hazırlanması ile mümkündür.

Drama tekniği ile işlenecek ders mekânının geniş olması tavsiye edilmektedir. Öğrencilerin “U” şeklinde veya “O” pozisyonunda birbirlerini görebilecek şekilde oturmaları çok önemlidir. Camilerde açılan yaz Kur’an kursları için mekânın genişliği drama yönteminin kullanılması ile kolaylıkla avantaja dönüştürülebilir.

Drama ile öğrenciler; öğrenecekleri konu hakkındaki eski bilgilerini de devreye sokarak bir plan yaparlar, yaşadıkları dünyayı gözlemler, araştırır, keşfeder, bireysel veya grup halinde düşüncelerini eyleme dönüştürerek uygularlar. Sonuçta birbirlerinin ve bu sürece rehberlik yapan öğreticinin katkılarından da istifade ederek bilgilerini kendilerine özgü bir şekilde zihinsel şemalarında yeniden oluştururlar.

Oyun sadece bir araçtır
Öğrenci bu süreçte gerçek ile kurgu arasındadır, nasıl düşlüyorsa elindeki materyali ona dönüştürür. Bir tahta parçası isterse Hz. Musa’nın asası, isterse Hz. Ali’nin kılıcı veya balık tuttuğu bir olta olabilir. Öğrenci grupla çalışmanın, başkalarının rolüne girmenin, “mış gibi” yapmanın ve kendisini ifade etmenin mutluluğunu yaşar. Burada amaç öğrencinin eğlendirilmesi ve vakit geçirmek olarak algılanmamalıdır. Eğlenirken bilginin öğretilmesinde kullanılan oyun sadece bir araçtır.

Bunun aksine demokratik olmayan sınıf ortamlarında öğrenci yanlış yapmaktan, alay edilmekten, azarlanmaktan korkar ve bu etmenler onun üretkenliğine ket vurur. Yenilgiye uğramaktan korkan, kendini güvende hissetmeyen ve belli kalıplara sokulmaya çalışılan öğrenci bilgilerini, düşüncelerini olduğu gibi dile getiremez.

Eğitimin amacı, öğrencinin öğrendiği bilgileri gündelik hayatında kullanabilmesi, güçlüklerle başa çıkabilmesi, kendine güvenmesi, bağımsız düşünebilmesi, problem çözebilmesi, ahlaki değerlerin davranışa dönüşmesi ise bunun gerçekleşmesinde en önemli etken olan öğreticilerin; araç olarak seçtikleri yöntemlerini yeniden gözden geçirerek güncellemeleri gerekir.

Günümüzde artık drama duygu, bilgi ve deneyimlerin özgürce ifade edildiği bir yaşam felsefesi olarak tanımlanmaktadır. Yaşayarak öğrenme sürecine etkili bir şekilde katılan birey için, hayatın bir provası olarak kabul edilmektedir. Bu felsefeyi içselleştiren birey, kendini hayatının kenarında ve kıyısında değil merkezinde görerek yaşadığı çağın ve yerin farkında olur.