Makale

EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN

Rahmet, bereket ve mağfireti ile bizlere sınırsız hayır kapıları açan, gönüllerin iman, ibadet ve kulluk şuuru ile huzur ve sükûna erdiği ramazan ayını artık geride bıraktık. İftarın sevinci, sahurun bereketi, teravihin coşkusu, yardımlaşma ve dayanışmanın daha da artıp yaygınlaşmasıyla ramazan, sosyal hayatımıza tatlı bir telaş, ibadet hayatımıza da heyecan ve zindelik getirdi. Bu bilinç ve uyanıklık hâlinin yıl boyunca devam etmesi, hatta bütün yaşantımızın bir parçası haline gelmesi sanırım hepimizin ortak arzusudur.

Dergimiz siz değerli okuyucularımızın eline ulaştığında bayram da yaklaşmış olacak. Diyorum ki, bu bayram bize farklılıklar yaşatsın. Hiç ziyaret etmediğimiz bir yakınımızın kapısını çalalım. Aynı apartmanda oturduğumuz hâlde, hâlini hatırını hiç sormadığımız, sadece selam verip geçtiğimiz bir komşumuza bayram ziyaretine gidelim. Uzun yıllar görüşemediğimiz arkadaş ve dostlarımıza bir telefonla da olsa sağlık, afiyet ve hayır dileklerimizi iletelim. Mahallemizde, köyümüzde, semtimizde özel ilgiye, bakıma ve desteğe ihtiyaç duyan kardeşlerimizin kapısına gidip, bir tebessümle de olsa gönüllerini alalım, maddi, manevi bir ihtiyacı varsa onu gidermeye çalışalım. Dargın olduğumuz ve bir türlü barışamadığımız ya da barışmak istediğimiz birileri varsa, barışmak için ilk adımı biz atalım. Diyanet İşleri Başkanlığımız 2010 yılını Kur’an Yılı ilan etti ve ramazan ayında da pek çok etkinlik yapıldı. Gelin ramazan ayında Kur’an’la kurduğumuz yakınlık ve irtibatı yıl boyunca hiç bırakmayalım. Onu okuma, anlama, çalışma ve yaşama konusundaki farkındalığımız hep devam etsin. Çünkü 14 asırdır insanlığı huzur ve mutluluğa davet eden Kur’an, kuşatıcı çağrılarıyla insanlığın bugün olduğu gibi yarın da karşılaştığı buhran ve huzursuzlukları aşabilmesi için en doğru kılavuzdur. O, manevi hastalıklarla örselenen gönüllerin şifa kaynağı, ilim ve irfan menbaıdır. İnsanlığı aydınlatmaya başladığı günden bu yana onun ışığından hiçbir şey eksilmemiş, taşıdığı değer ve anlamlar, getirdiği ahlak ve erdem ilkeleri hep taze ve yeni olarak kalmıştır.

Ne yazık ki günümüzde, sahip olduğumuz insani değerler erozyona uğramaya yüz tutmuş, dünyevileşme büyük ölçüde benliğimizi kaplamış, çekememezlik, bireysellik, bencillik ve tahammülsüzlük gibi olumsuz değerler ilişkilerimizde öne çıkmaya başlamış, bütün bu beşeri zaaflar, toplumumuzda paylaşamayan ve ben merkezli düşünen kişilerin sayısını artırmıştır.

Şüphesiz bu olumsuzluklar, aşınan ve kaybolan değerler karşısında yapılması gereken; özünde yaratanı tanıma ve yaratılanı sevme olan, inanç ve öğretileriyle 14 asırdır insanlığı aydınlatan Yüce Kitabımızın ve sevgili peygamberimizin ilkelerine yeninden sarılmaktır. Yüce Kitabımız Kur’an, 14 asır önce geldi; parçalanmış gönülleri birleştirdi, taş kesilmiş yüreklere merhamet ve sevgi aşıladı. İnsanlığı ateş çukurundan çekip çıkardı. Bugün, çeşitli nedenlerle hırpalanan insani ve ahlaki erdemlerin, ihtiraslar ve hükmetme arzusuyla beslenen acımasızlık ve şiddetin, Kur’an’ın sevgi ve barış ikliminde eriyip son bulacağına yürekten inanıyoruz. Yeter ki insanlık onu doğru anlasın ve öğretilerine sahip çıksın.

Bu ayki gündem konumuz, iman, ibadet ve ahlakın adeta kristalleşip dışa yansıyan yüzü olan bir hasleti, “edep”.

Şimdiden bütün okuyucularımızın Ramazan Bayramını tebrik ediyor, bayramın ülkemize, İslam âlemine ve bütün insanlığa huzur, mutluluk ve barış getirmesini diliyorum.