Makale

İahî vahyin inşa ettiği hayatlar: Örnek Hanım şahsiyetler-II

İlahî vahyin inşa ettiği hayatlar: Örnek hanım şahsiyetler-II


Hatice Kübra Görmez
Bir önceki yazımızda Hz. Adem’den Hz. İsa’ya doğru yaptığımız yolculukta mümtaz hanım şahsiyetlerden sadece birkaçından bahsetmiştik. Bu bağlamda Hz. Havva, Hz. Hacer, Hz. Asiye, Hz. Musa’nın annesi, Hz. Hanne ve Hz. Meryem’i hayırla yad etmiştik. Şimdi ise bakışlarımızı Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği Kur’an vahyinin hayatlarını inşa ettiği örnek hanımlara çevirmek istiyoruz. Bu bağlamda karşımıza çıkan ilk isim Hz. Hatice’dir.

Hz. Hatice

Hz. Peygamber vahye ilk muhatap olduğunda bunu paylaştığı ilk isim bir hanımdır... Onu teselli eden, söylediği anda ona iman eden, yol gösteren bir hanım... Allah Rasulü Hira-Nur dağında ilk vahiyle muhatap olduğunda korku ve endişe içinde koşa koşa gelip sığındığı eşi ona şöyle demişti. “Korkma, Allah asla seni mahcup etmeyecek. Çünkü sen akrabalarını gözetirsin, yolda kalmışlara yardım eder, düşeni kaldırır, ihtiyacı olanın ihtiyacını hemen gederirsin.” Bu ifadelerle vahiy sürecine ilk andan itibaren katılan Hz. Hatice hayatı boyunca sevgili eşini, hem malıyla, hem canıyla, hem ona verdiği evlatlarıyla desteklemiştir... O hayatını âdeta Hz. Peygamber’e ve İslam’a adamış olan mümtaz bir şahsiyettir.

Hz. Hatice bir öncüdür. Hz. Peygamberle başlayan İslam zincirinin ilk halkasıdır. Hz. Peygambere ilk iman eden, Allah zikrini ilk tesbih eden, ilk tekrarlayan, ilk namaz kılan ve yaratıcıya ilk teslim olandır Hz. Hatice... O hem tahire, hem taciredir. Hz. Peygamber’in ifadesi ile “İsrailoğullarının en hayırlı kadını İmran kızı Meryem, bu ümmetin en hayırlı kadını ise Hatice’dir.” Ve onun en hayırlı oluşunun tescili sözleri ve davranışlarıdır.

İslam’ın ilk mücadele yıllarında, en sıkıntılı ve acılı döneminde peygamberin en yakın arkadaşı ve sırdaşıdır. Kendisi Rasulüllah’ı yalnız bırakıp bu dünyadan ayrıldığında o seneye hüzün yılı denilmişti. Allah Rasulü bir gün tüm bu geçen zamanı hayırla yad ederek şöyle diyordu:

“Allah bana Hatice’den daha hayırlı bir kadın vermemiştir. İnsanlar bana inanmazken o bana inandı, herkes beni yalanlarken o beni kabul etti. İnsanlar benden kaçarken o beni varı ile yoğu ile destekledi. Sahip olduğu her şeyi ile destekledi. Ve Allah bana başka kadınlardan çocuk vermediği vakitte Hatice’den evlat ihsan etti.” İşte Hz. Hatice, Allah’ın sevgilisine böyle sevgili olmuştu.
Hz. Fatıma

Peygamberimizin ifadesiyle ehlibeytinden ona en sevgili olan en küçük kızı Fatıma. Hz. Aişe “Ne sözlerinde, ne konuşmasında Fatıma kadar Peygamberimize benzeyen bir kimse görmedim.” diyordu. Hz. Fatıma Peygamberimiz’e ilk vahiy gelmeden 1,5 yıl önce doğmuştu. Bu sebeple tebliğin ilk yıllarını, babasının çektiği sıkıntıları, küçücük yüreğinde hissedebiliyordu...

Bir gün Hz. Peygamber namaz kılarken müşrikler bir deve işkembesini başına geçirdiklerinde koşup gelen ve minicik elleriyle, ağlayarak babasının üzerini temizleyen, bir yandan da o azgın müşriklere kocaman laflar söyleyen, kocaman yürekli küçük kız Hz. Fatıma. Sonra genç bir hanımefendi olarak yine her halükârda babasının yanında... Taif’te taşlanan babasını teselli eden Hz. Fatıma... Uhud’da yaralanan Hz. Peygamber’in yarasından akan kanı durdurmaya çalışan Hz. Fatıma... Annesi vefat edince babasının her türlü günlük ihtiyacına koşturan Hz. Fatıma... Tüm bunlardan dolayı babası ona bir lakap daha veriyor: “Ümmü Ebîha” babasının annesi, annem. Fatıma Zehra, Fatıma Betül ve babasının annesi.

İki cihan güneşinin kızı, Hz. Ali’yle evlenmiş, 5 çocuğu dünyaya gelmiş Peygamberimizin soyu Hz. Fatıma’dan devam etmiş ve Hasan ve Hüseyin’le sürmüştür.

Hz. Fatıma... Peygamber kızı. Ekmek yapmak için un değirmeninin ellerini nasır bağlattığı hanımefendi... Hak ve hakikat güneşinin “Ya Fatıma baban peygamberdir diye güvenme. Eğer hak yoldan ayrılırsan seni asla kurtaramam.” dediği iki gözünün nuru... Peygamber’in vefatıyla ağlayan, “ailemden en önce bana sen kavuşacaksın ve İmran kızı Meryem hariç cennette hanımların sultanı olacaksın.” müjdesiyle sevinen Hz. Fatıma... Hayatını vahyin şekillendirdiği, Kur’an ahlakıyla ahlaklanan Hz. Fatıma... Tertemiz hayatıyla sarsılmaz imanını, kanaatini, takvasını bizlere miras bırakan Fatımatü’z Zehra’yı hayırla yadediyoruz.

Şimdi ise sözü vahiy sürecine çok önemli katkısı olan ve bu süreçte zekâsı, sevgisi, merakı, ilme düşkünlüğü ile özel bir yeri olan bir başka isme getirmek istiyoruz.

Hz. Aişe
Ebubekir’in kızı Sıddıka... Peygamberimiz’in bizzat lakap verdiği Humeyra... Kur’anla masumiyeti ispatlanan Müberra... Müminlerin bilge annesi olarak tarihe damgasını vuran Hz. Aişe...

Hz. Âişe Medine’de 9 yıl boyunca Rasulüllah’ın hem eşi, hem de en yakın ve en samimi dostu olmuş ve bunun bir sonucu olarak da Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hayatı ile ilgili çok miktarda rivayet onun sayesinde bize kadar ulaşabilmiştir.

Hz. Aişe vahye tanıklığı ile, Kur’an ayetlerinin iniş sebeplerine muttali olması ile, vahiy nazil olurken Hz. Peygamber’in geçirdiği maddi ve manevi halleri gözlemlemesi ile vahyin bir kısmının inmesine sebep olması ve peygamber ile gece gündüz yaptığı Kur’an sohbetleri ile Kur’an ayetlerinin bir kısmını bizzat tefsir etmesi ile Peygamber’in ahlakını soranlara; “Siz Kur’an okumuyor musunuz, onun ahlakı Kur’an’dı.” demesi ve kendisi de hayatını Kur’an ve sahih sünnet ile inşa etmesi ile İlmi, siyasi ve fıkhi görüşü ile, merhamet ve şefkat gücü ile İslam tarihinde kendisine apayrı bir yer edinmiştir. Sonuç olarak, örneklik teşkil etsinler diye sadece birkaçını sınırlı sözcüklerle ifade etmeye çalıştığımız Hz. Adem ve Hz. Havva’nın insanlığın ilk ailesi, ilk anne ve babası olduğunu... Hz. İbrahim ve Hacer’in, ıssız Arabistan topraklarında Kâbe ve zemzemle nasıl yeniden bir ümmet inşa etmeye çalıştıklarını... Hz. Hâcer ve Hz. İsmail’in bu macerada neler yaşadıklarını... Hz. Hacer’in Safa ve Merve arasında nasıl koşuşturduğunu... Hz. Asiye’nin Firavun’un karısı iken Hz. Musa’yı himaye eden, ona gelen vahye iman eden ve buna karşılık olarak el ve ayakları çapraz kesilerek şehit edilen Hz. Asiye’ye Rabbinin mükâfatının ne olduğunu... Hz. İmran ve Hz. Hanne’nin kızları Meryem’i nasıl Rabbe adadıklarını... Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın yerleşik Yahudi gelenekleriyle nasıl mücadele ettiklerini... Hz. Peygamber ve Hz. Hatice arasında saygı, sevgi, fedakârlık ve dostluk üzerine kurulan yuvanın 25 yıllık serencamını...

Hz. Peygamber ve Hz. Aişe’nin mücadele, savaş ve zorluklarla geçen Medine ortamında bir odacık evlerini nasıl medreseye çevirdiğini, bu medresede Hz. Peygamber’in nasıl mümtaz bir öğretmen, Hz. Aişe’nin de ne kadar istekli gayretli, zeki bir talebe olduğunu... Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın, sevgi, saygı ve rahmet üzerine inşa ettikleri yuvalarının Hz. Peygamberle nasıl şefkat kanatları altına alındığını, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile peygamber soyunun Hz. Fatıma’dan nasıl devam ettiğini...

Ve bu şerefli tüm isimlerin hayatlarını vahiyle nasıl inşa ettiklerini ve vahiy sürecine katkılarıyla, insanlığa nasıl örnek olduklarını öğrenmeye, anlamaya ve anlatmaya ihtiyacımız var.

21. yüzyılın savaş, kan, kin, haksızlık, zulüm, gayri ahlakilik ile dolu dünyasında tüm bu olumsuzlukları izale etmek için tekrar, yeniden, yeryüzünü ilmek ilmek sevgi ve rahmetle dokumaya ihtiyacımız var.

İlahî vahiylerin Rabbi Yüce Allah, Kur’an’ın tebliğcisi Hz. Muhammed (s.a.s.), son ilahî kitabın bizzat kendisi Yüce Kur’an ve sadece birkaçını zikredebildiğimiz bu mümtaz şahsiyetlerin hatıraları, mesajları gönüllerimizden, yüreğimizden hiç eksik olmasın.