Makale

Bilgisayar ve internet dünyasının karşı konulmaz çekiciliği -psiko-sosyal gelişim üzerindeki olumsuz etkileri-

Bilgisayar ve internet dünyasının
karşı konulmaz çekiciliği
-psiko-sosyal gelişim üzerindeki olumsuz etkileri-
Doç. Dr. Abdülkerim Bahadır
S.Ü. İlahiyat Fak.

Televizyonun aksine karşılıklı iletişim imkânı tanıması açısından bilgisayar, çağımızın en güçlü kitle iletişim araçlarından biri haline gelmiştir. Kuşkusuz bilgisayarın bu güç ve etkinliği, hayatımızın her alanında kullanmayı alışkanlık haline getirdiğimiz internetten kaynaklanmaktadır. Herkesin üzerinde birleştiği bir görüş olarak günümüzde internet, bilgilenme, işlem yürütme, haberleşme, eğitim ve eğlence fonksiyonlarıyla hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Son onlu yıllardan itibaren bilgisayar, aile de dahil tüm özel ve resmi kurumlarda baş tacı konumundadır. Özellikle internet fonksiyonu aracılığıyla erişkinler için olduğu kadar çocuklar için de büyük bir eğlence, iletişim ve eğitim kaynağı olan bilgisayar kullanımı, yıllarla birlikte hızla yaygınlaşmaktadır. Yapılan araştırmalara göre dünyadaki internet kullanıcılarının sayısı, her yıl % 4 oranında artmaktadır. Türkiye’de internet kullanıcılarının sayısı yaklaşık 17 milyona ulaşmıştır. Diğer yandan internet kullanım yaşı, tüm dünyada gittikçe düşmektedir. Gelişmiş ülkelerin çoğunda internet, okul öncesi çocuklar tarafından alışkanlık düzeyinde kullanılmaktadır.

Olumlu yönleri itibarıyla internet, çocukların dünyayı ve hayatı keşfetmeleri, öğrenmeleri ve eğlenmeleri adına küçümsenemez etkilere sahiptir. Tüm olumlu yönlerine karşın günümüzde bilgisayar ve internetin yol açtığı olumsuz gelişmeler, daha sık gündeme gelmektedir. Konuyla ilgili araştırmaların çoğu, asıl risk grubunu oluşturan çocuk ve ergenler üzerinde gerçekleştirilmektedir. Yazıda bilgisayar özelinde internetin söz konusu risk grubunun psiko-sosyal gelişimi üzerindeki olumsuz etkileri ele alınmaktadır.
A. İnternet bağımlılığı: Nedenleri, belirtileri ve sonuçları

Bağımlılık, insanın kendisini bir düşünce peşinde koşmaktan ya da bir davranışı tekrarlamaktan alıkoyamaması; kendisini ancak bağlandığı düşünce içerisinde ya da alışkanlık haline getirdiği davranışı yapmakla huzurlu hissetmesi durumudur. İnternet bağımlılığı da bu tür bir saplantıya işaret etmektedir. Sanal bağımlılığı oluşturan durum, bilgisayar ve internet dünyasının karşı konulmaz çekiciliğidir. İnternet kafeler, sanal dünyanın tüm imkânlarını sunmak suretiyle bağımlılığa mekânsal bir temel oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar, internet bağımlılığının ardındaki nedenler hakkında önemli bir fikir vermektedir. İnsanların modern toplumda doğrudan kuramadıkları sosyal bağlantılarını internet üzerinden kurmaya fırsat bulmaları; yabancılarla kolaylıkla iletişim kurabilmeleri; insanların düşünce ve duygularını sınır tanımadan, özgürce ifade edebilmeleri; sadece paylaşmak ya da göstermek istedikleri yönlerini abartarak paylaşıp gösterebilmeleri gibi pek çok nedenler, burada temel bağımlılık nedenleri olarak sıralanabilir.

Birçok uzman tarafından vurgulandığı üzere, bilgisayar başında internete bağlı gereğinden fazla zaman geçirme sorunu olarak tanımlanan internet bağımlılığı, aşağıdaki belirtiler eşliğinde kendini açığa çıkarır:

Her fırsatta internete bağlanma isteği duymak; bağlı iken zamanın geçtiğinin farkında olmamak; sorulduğunda inkâr etmek veya yalan söylemek.
Herkese mail adresi, ICQ numarası, sohbet odası adları vs. vermek veya dağıtmaya çalışmak.

İnternet dışı uğraşlara ilgisiz kalmak.
Bilgisayardan uzak kalındığında can sıkıntısı hissetmek ve sinirlenmek.
E-postada yeni gelen bir haber ya da bilgi var mı diye tekrar tekrar kontrol etmek.
İnsanlarla internet üzerinden konuşmayı yüz yüze konuşmaktan daha kolay bulmak.
Sosyal faaliyetlere, spor ya da eğlenceye katılmak yerine interneti tercih etmek…

Ayrıca, dostları tarafından anlaşılamama duygusu; günlük yaşamdaki diğer iş ve kişilerin, çevrimiçi yaşama engel olduğu düşüncesi; iş verimliliğinin düşmesi, sürekli uykusuz kalma ve yorgunluk.
Alışverişlerin internet üzerinden yapılması; aile fertlerine yeterli zamanı ayıramama nedeni ile aile bağlarının zayıflaması; bilgisayar kullanımı nedeniyle eşler arasında anlaşmazlık çıkması gibi daha pek çok husus, internet bağımlılığının işaretleri olarak gündeme gelmektedir.

Bu belirtileri gösteren kişilerin dikkatli olmaları gerektiğini ifade eden uzmanlara göre, bağımlılık noktasında değerlendirme yaparken kişinin yaşı, öğrenim düzeyi, yapmakta olduğu iş, çalışma ortamı, kullanım amaçları ve sıklığı göz önünde bulundurulmalıdır.

İnternet bağımlılığının belirtisi olarak bilgisayar başında geçirilen zamanı ölçü alan araştırmacılar, saat dilimlerine dikkat çekmektedirler. Konuyla yakından ilgilenenlerden birisi olan Conner, günde iki saatten az bir vakit ayrılması kaydıyla bilgi almak, e-mail göndermek ve gelen mailleri okumak için internete bağlanmanın herhangi bir sakıncası olmadığını belirtir. Bağımlılık riskinden, ancak internet üzerinde harcanılan zamanın haftada toplam 18 saati aşmasından sonra söz edilebilir. Conner’a göre bankacılık ve internet pazarlamacılığı gibi görevler dışında, günde iki saat ve daha fazla süre internette gezinenler, internet bağımlısı olma riskiyle yüz yüze gelirler; kişisel nedenlerle interneti günde 10 saatten fazla kullananlar, mutlaka tıbbi ve psikolojik tedavi görmelidirler.

Psikolog Conner’in yaptığı araştırmaların sonuçlarına göre internet bağımlılığı şu sonuçlara yol açmaktadır: Her gün internete bağlanma ihtiyacı duyma, çevreye karşı duyarsızlık, toplum ve aile ilişkilerinde zayıflama, günlük işlerde verimli ve üretken olamama, depresyon, eşler arasında cinsel uyumsuzluk, cinsel fantezilere düşkünlük, problemleri çözmeye çalışmak yerine, işleri oluruna bırakma, işyerinde interneti kişisel amaçları için kullanma, akademik ve zihinsel faaliyetlerde gerileme.

B. Bilgisayar ve internetin psiko-sosyal gelişimde tahribatlara yol açan temel içerikleri
1- Cinsellik ve pornografi: Çocukların Internette karşılaşabileceği risklerden biri, sakıncalı içeriği olan sitelere girmeleri ve erişkinlerin cinsel tekliflerine maruz kalmalarıdır. Araştırmalara göre günümüzde 25 milyondan fazla çocuk Internet’te saatlerce sörf yapmakta ve her dört çocuktan biri seks sitelerine girmektedir. Çocukları cinsel emellerine alet etmek isteyen erişkinler, çocukların sıkça kullandıkları sohbet odalarına girmekte; erotik fotoğraflar göndererek ve bazı vaatlerde bulunarak çocuklara gerçek ortamda da buluşma teklifleri yapabilmektedirler.

Internet’in bir pornografi yayın aracı olarak kullanımı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Çocuk pornografisi, bir çocuğun gerçek veya kurgulanmış herhangi bir cinsel aktivite içinde gösterilmesi ya da vücudunun belli yerlerinin cinsel amaçla gösterilmesi olarak tanımlanmaktadır. Çocuk tacizcileri günümüzde bilgisayar teknolojisini çocuk pornografisi görüntülerini elde etmek ve dağıtmak amacıyla kullanmaya başlamışlardır. Çocuk pornografisine yönelik suçlar çoğunlukla suç örgütleri tarafından işlenmektedir. Internet’in sınırları aşma özelliği nedeniyle de bu tip istismarın önlenmesi oldukça zor olmaktadır.

2- Saldırganlık ve şiddet: Çocuk ve gençleri bilgisayar ekranı karşısına çeken en önemli içeriklerden bir diğeri, saldırganlık ve şiddetin sıkça kullanıldığı aksiyon, macera, korku ve gerilim türü programlardır. Özellikle oyun endüstrisi, çocukları ekran başına çekebilmek için her türlü yolu mübah görmektedir. Günümüzde oyunlarındaki şiddetin her yeni oyunda biraz daha arttığını tespit etmek mümkündür. Şiddet görüntülerine uzun süre maruz kalan çocuklarda, endişe ve korku, şiddete temayül, âni parlama ve şiddeti sıradan görme gibi durumlar söz konusu olmaktadır. Çocuk ve gençlerde model alma eğilimi, yani sevdikleri, güçlü gördükleri ya da benimsedikleri şahıslara benzeme ihtiyaç ve isteği güçlüdür. Bu ihtiyaç ve isteğin etkisiyle onlar, model aldıkları şahısların tavır ve davranışlarını taklit ederler. Bu nedenle şiddet dolu film seyreden ve oyun oynayan çocuk ve gençlerin tepkileri zamanla değişmekte, arkadaşlarına ve çevrelerine daha fazla şiddet uyguladıkları görülmektedir. Diğer taraftan şiddet görüntülerinden etkilenen çocuklarda, uyumsuzluklar, endişeli haller ve uyku bozuklukları ortaya çıkmakta, kişilik gelişimleri olumsuz yönde etkilenmektedir.

3- Kontrolsüz alışveriş ve tüketim: İnternet dünyasının modern insanın hayatına getirdiği en büyük yeniliklerden biri, kuşkusuz uzaktan alış veriş imkânıdır. Bu yöntemle insanlar ihtiyaç duydukları ya da arzuladıkları hemen her şeyi, çevrimiçi sistemle sanal alışveriş imkânı sunan özel site ve kurumlardan ısmarlayabilmektedirler. Alışveriş sitelerinden çocuklara cazip gelecek sayısız oyun, oyuncak ve diğer malzemelere kolay ulaşabileceğini düşünen çocuk, bunları satın almak için her yolu deneyebilmektedir. Bu yolardan birisi de aile büyüklerinin kredi kartını kullanmadır. Rapor edilen olaylara göre birçok ailede çocukların internet ortamında kredi kartını kullanması sonucu onarılması güç büyük kayıplar yaşanmaktadır. Kaldı ki bilinçsiz tüketimi körüklediği için sanal alış veriş, yetişkinler için de önemli bir sorun teşkil etmektedir.

4- Bağımlılık ve kötü alışkanlıklara özendirme: İçki, sigara ve uyuşturucu gibi bağımlılığa yol açan zararlı alışkanlıklara ya da terör, hırsızlık, suç işleme gibi yasal olmayan yollara destek arayanların Internet’i propaganda aracı olarak kullandıkları öteden beri bilinmektedir. Günümüzde bu tür amaçlara hizmet için kurulmuş pek çok site bulunmaktadır. Bu siteler, henüz hayatın inceliklerini bilmeyen çocuklar için çok cazip vaatler sunabilmektedir. Diğer taraftan kimlik aidiyet ve ihtiyacı duyan ya da bunalım içinde bocalayan gençleri de masum gibi görünen birtakım zararlı faaliyetlere yönlendirebilmektedir.

5- Chat-haberleşme: Bilinen adıyla chatleşme, yani internet ortamında sohbet, bazı ciddi riskleri de beraberinde getirmektedir. Bunların başında, yabancı kişilerle yapılan görüşmelerin getireceği riskler gelmektedir. Özellikle sanal sohbeti eğlence gören çocuk ve gençler, karşılarındaki tanımadıkları muhatapları tarafından kandırılabilmekte ve yasal olmayan yollara yönlendirilebilmektedirler. Yine örneğin yaşlarını belirtmeyen çocuklar daha büyük insanlarla uygun olmayan konuşmalar yapabilmekte ve böylece sonuçları kestirilemez sorunlarla karşılaşabilmektedirler. Dahası, çocuklar farkında olmadan çocuk pornografisinin, suç odaklarının ya da diğer sorunlu insanların tuzaklarına düşebilmektedirler. Önemli risklerden bir diğeri, sohbet odalarında harcanan bunca zamanın yol açabileceği internet bağımlılığı, uyumsuzluk ve yabancılaşma gibi psiko-sosyal sorunlardır.

Bilgisayar ve internet kullanımının sağlıklı bir zeminde yürütülmesi, esasen kullanıcı, ebeveyn ve devletten oluşan üçlü mekanizmanın karşılıklı sorumluluk almalarına bağlıdır. Bununla birlikte soruna çocuk odaklı yaklaştığımızda en pratik çözümün, ana-babanın bilinçli ve sorumlu davranmasıyla ortaya çıkabileceğini takdir edebiliriz.