Makale

Mecmua’dan Dergi’yeSırat-ı Müstakim’den Diyanet’eSüreli İslami Yayıncılığa Dair Notlar

Mecmua’dan Dergi’yeSırat-ı Müstakim’den Diyanet’eSüreli İslami Yayıncılığa Dair Notlar

Kâmil BÜYÜKER

Polemikleri, sansasyonel kapanış ve çıkışlarıyla da dikkati çeken Büyük Doğu, Türkiye’de İslamcı harekete yol açan belli başlı yayın organlarından biri durumundadır. Dinî yayınların hemen hiç bulunmadığı bilhassa 1950 öncesinde gençlerin dinî kültüre yönelmesinde oldukça önemli bir rol üstlenmiştir.

Bugün için bir İslami dergicilik tarihi yazılmak istenirse ve yazılacaksa uzun bir zaman dilimine damgasını vurmuş ve tesiri hâlâ devam etmekte olan Sırât-ı Müstakim mecmuasını esas almak iktiza eder.

İçinde yaşadığımız yüzyıldan geriye dönüp baktığımız vakit bugünkü karşılığı “dergi” olan bir “mecmua” karşımıza çıkar. Bugünün İslam düşüncesi ve fikriyatının oluşmasında büyük ölçüde emeği olan simaların çıkardığı ve yazdığı bu mecmua Sırât-ı Müstakîm’dir. Sonraları Sebilürreşad adını alacak olan mecmua 1966 yılına kadar müstakim bir düşünce etrafında dinî, içtimai, fikrî, felsefi, siyasi yayınlar yapar. Bugün için bir İslami dergicilik tarihi yazılmak istenirse ve yazılacaksa uzun bir zaman dilimine damgasını vurmuş ve tesiri hâlâ devam etmekte olan bu mecmuayı esas almak iktiza eder.
Sıratımüstakim’den Sebilürreşad’a
Sıratımüstakim mecmuası Meşru-tiyet’in ilanından otuz beş gün sonra 14 Ağustos 1324/27 Ağustos 1908 Perşembe tarihi ile İstanbul’da yayınlanmaya başlar. Kurucu ve imtiyaz sahibi olarak iki isim görülmektedir. İstanbul Hukuk Fakültesi Profesörlerinden Ebu’l-Ulâ Mardin (1881-1957) ve Hukuk doktoru Hafız Eşref Edip Fergan (1883-1971).
Derginin ilk yayınlandığı günleri Eşref Edip Bey şu cümlelerle nakleder:
“İlk çıktığı günlerin heyecanını hiç unutmuyorum. Yıllarca hasretini çektiğimiz hürriyet güneşi doğar doğmaz matbaalara koştuk. “Sıratımüstakim” ünvanıyla ilk nüshamız çıkınca Bâbıâli alt üst oldu. Müvezzilerin “Sıratımüstakim, Sıratımüstakim” âvâzeleri caddeleri kapladı. 24 saat sürmedi, on binlerce nüshası yağma oldu. Tekrar bastık, yine bitti. Arkasından ikinci nüsha yetişti. Memleketin her tarafından telgraflar yağmaya başladı. Matbaalar gece gündüz çalıştığı hâlde yetiştiremez oldular. Az zamanda İşkodra’dan Bağdat’a ve Yemen’e kadar bütün memleket Sıratımüstakim’le doldu ve bütün İslâm dünyasına taşmaya başladı. Bütün âlimlerin, kudretli üstatların eserleriyle, kıymetli şiirleriyle Sıratımüstakim en birinci mecmua halini aldı. Hele Âkif’in şiirleri bütün gönüllere öyle heyecanlar verdi ki…” (Sıratımüstakim Mecmuası, C-1, Haz. Ertuğrul Düzdağ, Bağcılar Bel. Yay. 2013, s. IX, X.)
Mecmua bu kuvvetli düşünce ve hissiyatla çıkarken Osmanlı bakiyesi coğrafyalarda da makes bulur. Mecmuanın bir diğer ayırt edici hususiyeti hiç şüphesiz Mehmet Âkif’in başyazar olmasıdır. Âkif derginin ikinci dönemi olan 8 Mart 1912 tarihinde 183. Sayıyla Sebilürreşad ismiyle devam edecek olan mecmuada yine başyazılarına devam eder. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi birbirinin devamı olan her iki mecmuada da zengin bir kadro vardır: İzmirli İsmail Hakkı, Elmalılı Hamdi Yazır, Mehmet Ali Ayni, Ferid Kam, Kâmil Miras, Şeyhülislam Musa Kazım, Manastırlı İsmail Hakkı, Tahirü’l-Mevlevi, Şeyhülislam Mustafa Sabri bu isimlerden bazılarıdır.
Sebilürreşad çıkarıldığı dönemde farklı gerekçelerle kapatılır, İstanbul dışında (Kastamonu, Ankara, Kayseri) yayınlanmaya mecbur edilir. Derginin son sayısı 2. Dönemde yani Şubat 1966 tarihinde ve 362. sayı ile son bulur.
İslami Dergicilikte “Hareket”li yıllar
İslami neşriyata karşı devlet eliyle sistematik olarak yapılan zulümler (yayınları toplatma, mesullerini ve yazarlarını tutuklayıp sindirme gibi) devam ederken ilk defa muhalif bir sada ile yayın yapan bir dergi çıkar. Adı “Hareket”tir. Sorbonne Üniversitesi’nde doktorasını verip 1934’te Türkiye’ye döndükten sonra bir süre Galatasaray Lisesi’nde felsefe öğretmenliği yapan bir genç adam Nurettin Topçu, “Hareket” adını verdiği dergisini İzmir Atatürk Lisesi’ne tayin edildiği sırada çıkarmaya başlar. Tarihler Şubat 1939’u göstermektedir. 1981 yılına kadar belli aralıklarla yayın yapan derginin tescillenen son ismi “Fikir ve Sanatta Hareket” olmuştur. Basın hürriyetinin sınırlı olduğu bir devirde Hareket dergisi ilk sayılarından itibaren din, milliyetçilik, sosyal nizam ve inkılap gibi kavramlara resmî görüşün dışında yeni anlamlar yüklemesi bakımından önem taşır. Hatta devrin, ılımlı seviyede de olsa yönetime muhalefet gösteren tek dergisi olma özelliği dikkati çeker. (Orhan Okay, “Hareket”, DİA, 1997, c. 16, s. 123.) İlk dönem yazılarında doğrudan doğruya İslâm’dan bahsedilmediği, buna karşılık ahlak, mesuliyet, hizmet, hakikat, vicdan, sonsuzluk, ebedîlik, iman, irade, diğerkâmlık gibi kavramlar altında bir İslam nizamı düşüncesinin verilmek istendiği görülür. Kırk yıl gibi uzun bir zaman diliminde ve sistemli bir düşünce etrafında yayınını devam ettiren dergide Nurettin Topçu’nun yanında Mehmet Kaplan, Cahit Okurer, Hüseyin Batu, Ali Münif İslamoğlu, Remzi Oğuz Arık, Ahmet Kabaklı, Hasan Basri Çantay, Hilmi Ziya Ülken, Emin Işık, Ayhan Yücel, Hüseyin Hatemi, Hüsrev Hatemi, Ayhan Songar, Orhan Okay, Ezel Erverdi, Emel Esin, Mustafa Kara, Aclan Sayılgan, Cemil Meriç, İsmail Kara, Sadettin Elibol, Süleyman Uludağ, Beşir Ayvazoğlu, Tarık Buğra, Mustafa Kutlu gibi pek çok şair, hikâyeci, mütefekkir, ilim adamı yazılar yazmıştır.
Bir büyük ideolog ve dergisi: “Büyük Doğu”
İslami dergiciliğin bir başka sembol yayını ise “Büyük Doğu” olmuştur. Eylül 1943’ten başlayarak çeşitli aralıklarla Mayıs 1978’e kadar yayımlanan fikrî, edebî, siyasi ve dinî muhtevalı derginin başyazarı ve dergi etrafında oluşan düşüncenin ideoloğu Necip Fazıl Kısakürek’tir. Polemikleri, sansasyonel kapanış ve çıkışlarıyla da dikkati çeken Büyük Doğu, Türkiye’de İslamcı harekete yol açan belli başlı yayın organlarından biri durumundadır. Dinî yayınların hemen hiç bulunmadığı bilhassa 1950 öncesinde gençlerin dinî kültüre yönelmesinde oldukça önemli bir rol üstlenmiştir. (Orhan Okay, “Büyük Doğu”, DİA, 1992, c. 6, s. 513.) Haftalık, günlük ve aylık olarak toplam 512 sayı çıkmış olan derginin yazar kadrosunda da Necip Fazıl Kısakürek’in yanında Bedri Rahmi Eyüboğlu, Ziya Osman Saba, Sabahattin Kudret Aksal, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Sait Faik, Mahmut Yesari, Zahir Güvemli, Oktay Akbal, Samiha Ayverdi, Hüseyin Cahit Yalçın, Burhan Toprak, Salih Murat Uzdilek, Fikret Adil, Reşat Ekrem Koçu, Nurullah Berk, Ahmet Adnan Saygun, Hilmi Ziya Ülken, Kâzım Nami Duru, Mustafa Şekip Tunç, Salih Zeki Aktay, Nizamettin Nazif ve Şükrü Baban gibi isimler yer almıştır.
İslami dergicilikte farklı renkler ve sesler
İslami dergiciliğin sahaya indiği ve daha yüksek sesle ve farklı çeşitlilikte yayın yapılmaya başlandığı dönemler ise 1945’li yıllardan sonraya tekabül etmektedir. 1945’li yıllarda yaşanan kısmî özgürlük ortamı İslami dergicilikte de kıpırdanışa ve çeşitliliğe sebep olmuştur. Birbirini tamamlayan ve tevarüs ettikleri geleneği farklı bir üslupla taşımayı deneyen bu mecmua/dergiler arasında Yeni Selamet (Yayınlayan: Ömer Rıza Doğrul, 1947-1949), Ehl-i Sünnet (Yayınlayan: Abdurrahim Zapsu, 1947-1953), İslâmın Nuru (Yayınlayan: Ali Kemal Belviranlı, 1951-1953), İslam (Yayınlayan: Kemalettin Şenocak, 1956-1965), Selamet (Yayınlayan: Halim Baki Kunter, 1962-1963), Hilal (Yayınlayan: Salih Özcan, 1958-1992) gibi dergiler özellikle göze çarpmaktadır. 1945-60 yılları arasında yaşanan bu hareketlilik, bir başka kurumu da bu alanda söz söylemeye iter.
Diyanet İşleri Reisliği’nin ilk mecmuası
Öyle ki 1956 yılının Ramazanı Nisan ayında merhum Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’nun Diyanet İşleri Reisliği döneminde “Diyanet İşleri Reisliği Mecmuası (Ramazan Nüshası)” gibi bir mecmua çıkarmak hem kurumsal anlamda hem de İslami düşünce ve fikrin yayılması anlamında çok önemli bir merhaledir. Mecmua, “Mukaddime” bölümünde; “öteden beri halkımıza bu arada bilhassa gençlerimize faide sağlayacak bir mecmuanın neşrini düşünen Diyanet İşleri Reisliği hazırlıklarını tamamlıyarak şu mecmuayı okuyucuların istifadesine arzetmiş bulunmaktadır.” cümlesi ile yayın hayatına girmiştir. Aynı bölümde âdeta bir manifesto da sayılacak ifadeler de yer almaktadır ki, bunlar bir nev’i reislik/Başkanlığın da kırmızı çizgileri demekti: “Mecmua Tevhit akidesini, İslam dininin üstün hakayıkını aksettirmeğe, onun büyük Peygamberinin engin fezailini nakle vasıta olacaktır. (…). Mecmua; ilmilikten ayrılmayacaktır. (….) Mecmua: indi ve ferdi düşüncelerin değil, müstekar kanaatlerin aynası olacaktır. (…) Mecmua; polemikten, dedikodudan, şahsiyattan, her türlü siyasi cereyanlardan, ifrattan, ayırıcı, zedeleyici, kırıcı yazılardan uzak kalacaktır. İlhamını Hak’tan hakikatten, millet ve memleket menfaatinden alacaktır.” (“Mukaddime”, Diyanet İşleri Reisliği Mecmûası (Ramazan Nüshası) (1956), Güzel Sanatlar Matbaası, 64 s.)
Mecmuanın ilk sayısında seçilen isimler ve yazılar dikkat çekicidir: Şahabeddin Ergin “Oruç”; Dr. H. Fehmi Gökalp “Orucun Sıhhî Faydaları”; Ö. Nasuhi Bilmen “Teravih Namazı”; Ali Rıza Sağman “Mevlid Manzumesi ve Mevlid Törenleri”; A. Hamdi Kasapoğlu, M. Ş. Özmen “Hurafe ve Batıl İnanışlar”; A. Cevad Çelebioğlu “Tevazu”; Hayrullah Hamîdî “İsraf ve Tebzir”; Prof. Şakir Berki “İçki ve Kumar”; Prof. Dr. Celal Saraç “İslâm Dünyasında Hesab İlmi”. Ayrıca Merhum Babanzade Ahmed Naim’in Cibril ve Niyet hadisleri tercümeleri yer alırken, derginin son bölümünde ise o yıllarda Diyanet İşleri Reisliği’nin Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulu azalarından 1955 yılının Ağustos’unda vefat eden Kıvameddin Burslan için; “Çok Acı Bir Ziyâ” başlığı altında yazılmış biyografi yazısı da dikkat çekmektedir.
Mecmua 64 sayfa olarak hazırlanmış ve dönemi itibarıyla görsellikten uzak, daha çok okunmaya matuf bir tasarım ile okuyucu karşısına çıkmıştır. Diyanet İşleri Reisliği bu sayıdan sonra Mecmua’yı çıkarmamış, ancak “Dergi” formatında 1960-61 yılında “Diyanet İşleri Reisliği 1960 Yıllığı” adı altında bir sayı olarak çıkmış ve 1962 yılından sonra düzenli olarak Diyanet İlmi Dergi olarak yayınlanmıştır. Onu takiben yıllarda yayınlanan Diyanet Gazetesi, Diyanet Çocuk Dergisi, Diyanet Aylık Dergi ve Diyanet İlmi Dergi ile bu hizmet alanı süreklilik ve çeşitlilik arz etmiştir.
Dergiciliğin fikrî anlamda yeniden inşası ya da dünü doğru okumak
Başta Diyanet Mecmuası/Dergisi olmak üzere ilhamını ve fikri yürüyüşünü Sıratımüstakim’den alarak yayına başlamış İslami mecmua ve dergilerinin bugün gelinen noktada çok ciddi mesafe aldığı aşikârdır. Bugün düne nazaran süreli yayıncılıkta çeşit ve farklı soluklar çoğalmış, imkânlar o nispette artmıştır. Ancak bunun yanında Sıratımüstakim’in fikri çizgisini ve onun devamı niteliğindeki köklü İslami mecmua ve dergileri düşünce anlamında yeniden okuyup yorumlama noktasında ciddi kayıplarımız ve kırılmalarımız olduğu da bir hakikattir. Çağdaş İslami bir düşünüş sadece devrin imkânlarını çok iyi kullanmakla değil, eskiyi (ya da eskimeyeni) anlayıp, yorumlamakla mümkün olacaktır. O yüzden merhum Babanzade Ahmet Naim’in sözünü tekrar etmekte fayda var: “Vazifemiz vaz’ı cedid değil, keşf-i kadimdir.”

Nuriye Yıldırım Sarısaman
Sarıyer Valide Adle Kur’an Kursu Öğreticisi

Diyanet teşkilatı, hiç kuşkusuz gerek ulusal gerekse evrensel boyutta ilahî mesaja aç ve muhtaç insanların dinî ve ahlaki değerlerine coşku ve heyecan ile hizmet eden bir görev icra etmektedir. Bu yüzden Diyanet camiasının sesinin güçlü ve gür bir şekilde çıkması önem teşkil etmektedir. Bu zaruriyet, bünyesinde neşrettiği Diyanet dergisi yoluyla hâsıl olmaktadır. Nasıl ki güçlü toplumlar edebiyat ve sanata verdikleri değer ölçüsünde ön plana çıkmışlarsa, teşkilatımızın edebî ve sanatsal yansıması olan Diyanet dergisi de teşkilatımızın gücünü ve değerini simgeleyen bir yapıt konumundadır. Diyanet dergisi, kurumumuzun sahip olduğu itibarın da bir göstergesidir. Bu yüzden diyanet camiası olarak aidiyat hissimizin verdiği duyarlılıkla dergimizi sahiplenmeli ve daha da güçlenmesi için gerekli desteği sergilemeliyiz.
300. sayısı yayınlanan dergimize, daha nice kişi ve kuşakların yararlanmaya devam edeceği sayı dileklerimizle…