Makale

İslami hayatın damarı: İrşat

İslami hayatın damarı: İrşat

Yunus Özdamar
Birçok sanat ve iş, peygamberî bir meslek olarak görülüp övülür. Demircilik Hz. Davut’un, ticaret Hz. Şuayp’ın tebliğ görevinin yanında uğraştığı mesleklerdendir. Peygamberler, ümmetlerine rehber olarak gönderildiklerinden, muhataplarını Allah’ın yoluna davet edebilmek için diğer dünyevi mesleklerini yapmakla beraber irşat ve tebliğin birleştiği vaizliği de asli bir görev olarak yapmışlardır. Birçok meslek, hayatın sadece belli bir yönüyle ilgiliyken vaizlik, bunun aksine hayatın her yönüne hitap eden, her vazifeyi icra edene, her hal ve şartta bulunan kişiye söyleyecek sözü olan bir meslektir.
Kur’an, irşadın konusunu en genel anlamıyla “Hayat veren şeyler” olarak tanımlar. “Ey inananlar! Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek şeye çağırdığı zaman icabet edin.” (Enfal, 8/24.) ayeti, bunun en güzel ifadesidir. Hayat verenin, hayatın devam ettiği her mekân ve zamanda olması gerekir. İrşat, varlığını metropol şehirde de, birkaç kişinin yaşadığı ücra bir köyde de hissettirmeli.
İl müftülükleri tarafından hazırlanan altı aylık genel vaaz ve irşat programı, vaizlik mesleğimde katıldığım en istekli etkinliklerin başında gelir. Yılın belli vakitlerinde farklı yörenin insanlarına, başka yüzlere hitap etmek, hem vaaz eden hem de vaazı dinleyen için bir kazanç oluyor. Ben bu çalışmanın, bazılarının ifade ettiklerinin aksine çok faydalı olduğunu düşünürdüm fakat yaşadığım son hadise, benim de bu konuyu yeterince önemsemediğimi hissettirdi bana.
Komşu ilçe Yakakent’in müftüsü umrede olduğundan, müftülüğe ben vekâlet ediyordum. O gün İl Müftülüğünden bayan irşat görevlileri gelecekti. Vaaz edilecek köyler önceden belli olduğu ve de ben bu köyleri tanımadığım için buralar hakkında görevli memurdan bilgi aldım. Memur, üç köyün de sahilde yer alan ilçe merkezine 15 ile 20 km uzaklıkta olduğunu, yollarının iyi olmadığını, hatta hava yağışlı olursa ulaşımın aksayabileceğini söyledi. Bir aksilik çıkmadan irşadı tamamlayabilmek için dua ettim.
Âdet olduğu üzere, hizmet aracını kullanan şoförle birlikte Samsun’dan Bafra’ya gelen vaizeleri alıp önce ilçe merkezine, oradan bahsedilen köylere götürmek üzere yola çıktık. Şoför hariç hepimiz vaiz olduğumuz için mesleğimizle alakalı hususlardan bahsederek yol alıyorduk yüksek tepelere doğru. Mevsim her yerde bahar olmasına rağmen gidilecek köyü işaret eden şoförün “Şu karlı tepedeki köy, gideceğimiz köylerden biri” dediğinde, bu irşadın diğerlerine göre zor olduğu belli oluyordu.
Varacağımız köye yaklaşırken bir ilköğretim okulunun önünde gezici tiyatro ekibi tarafından oyun sergileniyordu. Burada zannedilenin aksine yoğun bir hayatın olduğunun açık bir deliliydi bu. “Hayat varsa irşat da olmalı öyleyse.” dedim içimden. Üç vaizeden ikisini ayrı ayrı köylere bırakıp diğeri ile son köye vardık.
Hoca hanım sohbete geçince şoförle birlikte köyün imamı ve köylülerle namaz kılıp sohbet ettik. Uzaktan sakin, mağdur ve gariban görünen köy, 23 yıldır o köyde görev yapan imam- hatibin elinde âdeta pişmiş, olgunlaşmış. Bir ara “Risalet miktarı kadar burada görev yapmışsınız.” diye latife yaptığımız cami görevlisi, fiziki açıdan cami ve çevresini güzelleştirmiş, bununla da kalmayıp daha önemlisi cemaati eğitmiş, dinî açıdan olgunlaştırmış. Vaize hanım köyden ayrılırken arabada; hangi ayetten, hangi hadisten bahsetsem bayanların ‘Biz bunları biliyoruz, hocamız bundan bahsetmişti.’ dediklerini anlattı. Bunu duyunca hem vaize hanım hem arabadaki diğer arkadaşlar şaşkınlığımızı gideremedik. Diğer hoca hanımlar da sohbet ettikleri köyden benzer güzel duygularla ayrılmıştılar.
Köyün sakinleri bir din görevlisinin, cemaatini ne kadar eğitebileceğine, olgunlaştırabileceğine bizi şahit ettiler. Geç vakitte geri dönerken, bu tablo karşısında hissettiklerimiz, bütün yorgunluğumuzu giderip hayat veren özellikteki irşadın, nefes alınan her sahada insanlara nasıl hayat verdiğini bize göstermiş oldu. Genel olarak bütün din görevlilerinin ana görevi olan irşat; insana, topluma hayat veren en önemli damardır. İrşat, Kur’an’da birbirine dost olan müminlerin özelliği olarak sayılır. (Tevbe, 9/71.) Toplum, onunla dirilir; onsuz kalan toplum körelir ve ardından çöker. İrşat, ideal İslami hayatın öğretilmesi ve anlatılması, İslam’ın en aktif, en sağlam damarıdır. Bir yörede İslam’ın mevcudiyetinin delili, İslam’ın oraya ulaşması değil, orada irşadın yapılıp yapılmamasıyla doğrudan alakalıdır. İrşadın bu yönü hakkındaki kanaatimiz, bu irşat programı sayesinde pekişmiş oldu.