Makale

Diyanet’e Soralım

Diyanet’e Soralım
Din İşleri Yüksek Kurulundan

Mezarlıktaki ağaç, ot vb. bitkileri kesmek caiz midir?
Mezarlıkta bulunan yaş ot ve ağaçları, bakım amaçlı olmadıkça yolmak ve kesmek mekruhtur. Zira buradaki yaş bitkiler kendilerine has bir şekilde Allah’ı zikretmektedirler. Bu zikir sebebiyle orada yatan müminlere, Allah Teala’nın rahmet edip azaplarını hafifletmesi umulur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) bir kabristanda bulunan iki kabir sahibinin azap içinde olduğunu anlamış, yanında bulunanlardan taze bir hurma dalı isteyerek, ikiye bölmüş ve her birini bir kabrin başına dikmiştir? “Ey Allah’ın Rasulü, niçin böyle yaptın” diye sorulunca, “Umulur ki bunlar yaş kaldıkları sürece (azapları) hafifler” (Buhari, Vudu, 55.) buyurmuştur.
Mezarlıktaki kuru ot ve ağaçlar kesilmez veya toplanmazsa telef olacaklardır. Allah Teala ise yeryüzündeki nimetlerini insanlar yararlansınlar diye yaratmıştır. Bu itibarla mezarlıktaki kurumuş ot ve ağaçlar toplanıp kesilebilir. Ayrıca mezarlıkta bulunan meyveli ağaçların meyvelerinin yenmesinde de dinen bir sakınca yoktur.
C
amideki eski halıları veya diğer kullanılmayan eşyayı satarak caminin diğer ihtiyaçları için kullanmak caiz midir?
Amacına hizmet etme imkanı kalmayan bir vakfın aynı amaca hizmet etmek üzere değiştirilmesi veya satılması caizdir. Camilere ait olup da kullanılmayan halı, kilim vb. eşyanın çürümeye terk edilmesi uygun olmaz. Dolayısı ile antika değeri olmayanlarının, usulüne uygun bir şekilde ihtiyacı olan başka bir cami veya mescide verilmesi; ihtiyacı olan başka bir cami veya mescidin bulunmaması halinde ise, ilgili mevzuat çerçevesinde satılıp parasının caminin diğer ihtiyaçlarına harcanmasında dinen bir sakınca yoktur.
K
esilen tavukların içleri temizlenmeden sıcak suya sokulmaları caiz midir?
Usulüne göre kesilmiş olan tavukların kanı süzüldükten ve varsa üzerlerine bulaşabilen diğer pislikler iyice temizlendikten sonra, kaynama derecesine ulaşmayan sıcak suda bir süre bekletilip müteakiben tüylerinin yolunmasında dini açıdan bir sakınca bulunmamaktadır. Ancak bağırsakları çıkarılmadan kaynar suya atılmış olan tavuk ve emsali hayvanların içindeki pislikler ete sirayet ederse, temiz olmaktan çıkar.
T
üp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmak caiz midir?
İster kadın, ister erkekteki bir kusur sebebiyle, tabii ilişkiyle gebeliğin gerçekleşmesi mümkün olmadığı takdirde, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 05. 01. 2002 tarihli Kararına göre:
a) Döllendirilecek yumurta ve sperm, her ikisinin de nikahlı eşlere ait olması, yani bunlardan herhangi biri yabancıya ait olmaması;
b) Döllenmiş olan yumurta, başka bir kadının rahminde değil de yumurtanın sahibi olan eşin rahminde gelişmesi;
c) Bu işlemin, gerek anne, babanın; gerek doğacak çocuğun maddi, ruhi ve akli sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olmayacağı tıbben sabit olmak şartıyla tüp bebek yöntemine başvurmakta bir sakınca yoktur.
Fiilen nikahlı olmayan kişiler arasında başlayıp sonuçlamayan tüp bebek uygulaması, insanlık duygularını rencide etmesi ve zina unsurlarını taşıması sebebiyle caiz değildir.
E
mlakçının komisyon alması helal midir?
Dinen helal olan bir malın veya hizmetin alım satımında aracı olan kişinin, yaptığı hizmetin karşılığında alıcı veya satıcıdan yahut her ikisinden tespit edilen oranda ücret alması caizdir. Ücretin, önceden belirlenmemiş olması hâlinde ise, mevcut uygulama ve örfe göre hareket edilir. Bu itibarla emlakçının, yaptığı iş karşılığında, alacağı komisyon ücreti helaldir.
D
ilencilik yapmak caiz midir?
İslam’da kural olarak dilencilik yasaklanmıştır. Bunun tek istisnası vardır. O da bir kimsenin çalışamayacak derecede güçsüz hâle gelmiş olması ve zaruri ihtiyaçlarını karşılayamamasıdır. Buna göre dilencilik bir kazanç yolu değil, zaruret hâliyle sınırlı bir ruhsattır.
Kur’an’da da dilencilik insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir tutum olarak değerlendirilmiştir. (Bakara, 2/273.) Ancak, ihtiyacından dolayı isteyenin zenginlerin mallarından belli bir hakkı olduğu bildirilmiş (Zariyat, 51/19; Me’aric, 70/25.), Hz. Peygamber (s.a.s.)’e hitaben de “isteyeni azarlama.” (Duha, 93/10.) buyrulmuştur. Diğer bir ayette ise iyi bir müminin özellikleri arasında ihtiyacından dolayı isteyenlere malından vermesi hususu da sayılmıştır. (Bakara, 2/177.)
Hz. Peygamber (s.a.s.), yeni Müslüman olan bazı kimselerden Allah’ın birliğine inanıp O’na ibadette bulunmaları ve namaz kılmaları yanında dilencilik yapmayacaklarına dair söz almıştır. (Müslim, Zekat, 108; İbn Mace, Cihad, 4; Ebu Davud, Zekat, 27.) Ayrıca hadislerde şeref ve haysiyetini koruyan fakirle yoksulluğunu istismar eden ve dilenmeyi bir kazanç yolu görenler arasındaki ahlaki farka dikkat çekilmiş (Müslim, Zekat, 102.), elinin emeğiyle geçinme imkânı varken dilenenlerin, özellikle mal biriktirmek için avuç açıp isteyenlerin aslında cehennem ateşi talep ettikleri bildirilmiş (Müslim, Zekat, 105.), bunların dünyada yüzsüzlük ederek dilenmelerine karşılık ahirette yüz etleri soyulmuş olarak Allah’ın huzuruna çıkacakları ifade olunmuştur. (Buhari, Zekat, 52; Müslim, Zekat, 103, 104.) İnsanlar da dahil olmak üzere bütün canlıların rızkının Allah tarafından verileceği (Hud, 11/6.) bilincinde olan bir Müslüman dilencilik yapamaz, yapmamalıdır.
T
araflar belli bir süre içerisinde alım satım akdini bozmayı şart koşabilirler mi?
Taraflardan biri veya her ikisi belli süre içinde akdi bozmayı veya devam ettirmeyi şart koşabilirler. Buna “hıyaru’ş-şart” (şart muhayyerliği) denilir. Ancak bu durum alım satım akdi gibi, karşılıklı rıza ile feshi mümkün olan lazım/bağlayıcı akitlerde söz konusu olabilir.
Alım satımdan vazgeçmek için şart koşulabilecek süreyi, İmam Ebu Hanife, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in bir hadisinde muhayyerlik süresi üç gün geçtiği için (İbn Mace, Ticaret, 42.) en çok üç gün olarak kabul etmektedir. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ise tarafların bu süreyi serbestçe belirleyebileceklerini, bu sürenin belirli olmak kaydıyla sınırlı olmadığını ifade etmişlerdir. (Merğinani, el-Hidaye, Beyrut, ts., III, 29-31.) Mecelle’de insanlar arasındaki muameleler için ikinci görüş daha uygun bulunarak şöylece düzenlenmiştir: “Bayi (satıcı) veya müşteri yahut her ikisi birden müddet-i ma’lume (belirli süre) içerisinde bey’i (satışı) feshetmek yahut icazet ile infaz eylemek (yürürlük kazandırmak) hususunda muhayyer olmak üzere bey’de (satım akdinde) şart kılmak caizdir.”