Makale

Birey Olma ve Ahlaklılık

Doç. Dr. Yurdagül Mehmedoğlu
Marmara Üniv. İlahiyat Fak.
Dekan Yardımcısı

birey olma
ve ahlaklılık

Her açıdan gelişim potansiyeli ile dünyaya gelen insan, ahlâk açısın- 0\J dan da basitten karmaşığa doğru ilerlediği bir yol ile kendine özgü bir ahlâklılık geliştirir. İçine doğduğumuz ortam kadar kendi mizaçlarımız, yaşadıklarımız ve bizi çevreleyen fizik, psikolojik, sosyal ve kültürel sınırlar geliştireceğimiz ahlâklılık tarzını da etkilerler. Ahlâkî açıdan gelişebiliyor olmak meselâ biyolojik gelişimimiz gibi belli kodlarla değil, birbirine bağlı sistemlerin yan yana geldiğinde ortaya çıkardığı kompozisyona bağlı olarak gelişiyor olmak demektir.
Çocukların ahlâklılık tarzını bu anlamda geliştiren ve etkileyen birkaç önemli faktörden bahsetmek istiyoruz.
Sosyal ortam, kurumlar ve aile
İnsanın içine doğduğu ortamlardan ve kurumlardan aile, şüphesiz ki en vazgeçilemez olanıdır. Ailenin toplum katmanları arasındaki konumu, aile tipi, aile içindeki bireyin konumu, bireyin ailenin kaçıncı çocuğu olarak dünyaya geldiği, ailenin cinsiyet rollerini yerine getirme tarzları ve benzeri birçok etken aile kurumunu ahlâkî gelişim açısından önemli kılar. Fakat aile kurumunu belki hepsinden daha önemli kılan ve onu vazgeçilmez yapan özelliği doğal oluşu ve yerine başka bir kurumun ikame edilemez oluşudur. Aile içinde kendiliğinden ve doğal olarak öğrendiğimiz tavır ve tutumlar bütün hayatımızı etkileyecek cinste ve etkinliktedir.
Ebeveynlerden birinin ya da ikisinin yokluğu halinde veya parçalanmış aile yapılarında özellikle cinsiyet rollerine bağlı olarak geliştirilen şahsiyet yapısı desteklenmeye ihtiyaç duyar. Bu sebeple, ebeveyn yokluğunda yerine ikame edilen kişi ve kurumlar da ailenin görev ve fonksiyonlarını üstlenirlerken öncelikle doğal olana benzeme konusunda çaba göstermelidirler.
Ailenin içinde bulunduğu toplumsal konumun da kişinin şahsiyetinin ahlâkî yönünü yani karakterini etkilediğini bilmekte fayda vardır. Günümüz dünyasında toplumsal katmanlar arasındaki farkların asgariye indirilme çabalarına rağmen yine de hemen her toplumda bu anlamda sınıflar olduğu bilinmektedir. Bu sınıflanmanın da aile kurumunun hem kendi içinde hem de bulunduğu toplum içindeki ayrılıklar ve benzerlikleri konusunda tutum ve davranışları şekillendirdiği gözlemlenmektedir. Ancak bu etkilenmenin daima olumlu ya da daima olumsuz olduğunu söylemek oldukça zordur. Ahlâk açısından kurum- lardan etkilenmeyi oluşturan durumun daha çok hangi yöntemleri kullandığımızla ve bireyin bunu algılama ve deneyimleme süreci ile ilişkisi vardır demek daha gerçekçi bir yaklaşım olur.
Bireysel faktörler
Ahlâk gelişimini etkileyebileceğini bildiğimiz en önemli unsurlardan biri bireyselliğimizi oluşturan kişilik, karakter ve bireysel farklılıklarımızdır. Yetişmekte olanları ahlâkî açıdan geliştirmeyi hedefleyenler aynı ortamları paylaşsalar bile bireylerin farklı ahlâkî tutum ve tavırları farklı biçimlerde benimseyebileceklerini hatırdan çıkarmamalıdırlar.
(Biz her biriniz için farklı bir sistem ve farklı bir hayat tarzı belirledik... Ma- ide, 8)
Eğitim bilimlerinin temel konularından biri olan bireysel farklılıklar, kişinin özel ve özgün olduğunun farkına varılarak herkes için uygulanılacak yöntemlerin de değişkenliğini kuşatır. Ahlâk ve değerler eğitimi yapmayı amaçlayanların bireysel farklara dair inceliklerin bu tür bir eğitimin temel taşı olduğunu her seferinde yeniden hatırlamaları gereken bir husustur. Bütün insanlığa rahmet olarak gönderilen peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in arkadaşlarından her birinin anlayışlarına uygun anlatım biçimleri kullanması ve onları yönlendirmede birini diğerine ölçü olarak sunmaması, ahlâkî aktarımlarımızda bizim de edinmemiz gereken bir prensip olarak yerini almalıdır.
Psikolojik ve ruhsal faktörler
İnsanın ahlâkîliğini bir bütün olarak sağlayabilmek için sadece biyolojik ve sosyal özelliklerini tanımlamak yeterli olmayacaktır. Bu özelliklerin yanı sıra insanın hangi açılarda ruhsal ihtiyaçları olduğu ve bu ihtiyaçlarla ilişki biçimi de insan için önemlidir. E. Fromm insanın bu ruhsal ihtiyaçlarını beş bölümde ele alır:
1- İlişki ihtiyacı: İnsan doğayla ve diğer insanlarla ilişkiler geliştirme ve bunları devam ettirmek durumundadır.
2- Yaratıcılık ihtiyacı: insan hayvanlardan farklı olarak, üretici ve yaratıcı bir varlık olma çabası içerisindedir.
3- Kimlik ihtiyacı: İnsan diğer insanlardan farklı olduğunu hissetmek ister.
4- Köklülük ihtiyacı: insan kökenini arar ve bir yere ait olmak ister.
5- Algı dayanağı ihtiyacı: insanın içerisinde yaşadığı dünyayı anlamlandırabilmesi için algı dayanağına ve bir yönelime ihtiyacı vardır. (E. Fromm, The Sane Society, Newyork 1964, 30-66; A. Ayten, Psikoloji ve Din, Istanbul 2006, 73)
Bu ihtiyaçlar bireyin hayatının çeşitli safhalarında bazen biri diğerini önceleyerek bir biri içerisinde ilişkili olarak ona eşlik ederler. Eğer ruhî ihtiyaçlar birey için vazgeçilemez ihtiyaçlar ise şahsiyete ve ona dayalı olarak bireyin ahlâkîliğine kaynak teşkil eden hayata anlam tayin etme özel bir önem taşır. Hayata anlam oluşturma en az iki sistemin varlığını karşılıklı olarak kabul etmeye bağlıdır. Bunlardan biri her bireyin kendisi için varolan kendi sistemi diğeri ise ona ahlâkî ve manevî açıdan ilkeler sunan başka bir sistem. Genelde bütün büyük dinler özelde mensubu bulunduğumuz İslâm dini bireyin gelişiminin bu yönünde yalnız bırakmaz ve insanın yaratılış özellikleri yani fıtratına uygun anlamlar sunmak üzere katkıda bulunur. Hayata ve kendine güven duyma, en umut kırıcı anlarda bile cesaret, onmaz bir hastalıkta bile umut, yakınını kaybederken kişiye sabır böyle yüce bir kaynaktan neşet ettiğinde anlam halini alır ve anlamlı yaşamayı devam ettirebilmek için karşılıklı rızaya dönüşür. Hayatın olgunlaşma dönemlerinde ise bu sayılan duygu durumları kişinin karakteri haline dönüşerek onun bir parçası olmaya hazır beklerler.
Cinsel kimlik ve roller
Cinsel kimlikler ve buna bağlı olarak edindiğimiz roller ahlâkî yönümüzün önemli bir kısmını belirler. Burada da yine aile içerisindeki cinsiyet modelleri tarafından sunulan kadın ve erkek olma ile ilgili bütün tutum tavır ve davranışlar çocuğun ve gencin ilerideki yaşantılarının alt yapısını oluştururlar. Bu durumda yetişkinlerin yetişmekte olanlara ahlâkî model olmalarının sözlü bir anlatımdan daha kalıcı etkiler oluşturduğu bilinmektedir. Bu bağlamda iyi model olmak, bireylere doğru kadın ve doğru erkek modelleri oluşturmak ve bu modeller arasındaki ilişkileri birbiri ile uyumlu biçimde sunmak anlamına gelmektedir.
Din faktörü
Aşkın bir sistem ile belirlenmiş, kişiliğe bütünlük sunan ilkeler bütünü olarak din, bir kaynak olarak ahlâklılık tarzımızı belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Hele İslâm Peygamberinin ’tamamlanacak güzel ahlâk’ın tamamlayıcısı olarak bütün insanlığa sunduğu evrensel mesajın varlığı düşünüldüğünde, olumlu bir ahlâkî yapının yüce prensipler ile olan irtibatını kavramak zor olmasa gerektir. Ahlâkının güvenilirliği ve sağlamlılığı konusunda, yaşadığı toplumda ’öteki’ olanların bile olumsuz ifadeler kullanmadığı Peygamberimizin bu karakter yapısı, manevî değerler ile ahlâk arasındaki ilişkinin ölçütlerini sunar.
Sonsuz olana bağlanan bir özgürlük ve güven, yaratılan ve Yaratana duyulan sevme ve inanma yeteneği, müsamahayı da barındıran bir merhamet, gerektiğinde kendinin ve/veya başkalarının karşısında ve/veya yanında durabilme cesareti, kişilik bütünlüğü, bir özdenetim imkanı ve kendini gerçekleştirme gibi ahlâklılıkla ilişkisi olan bir çok durum manevî ve ahlâkî değerlerin bireyin kazanımına bağlıdır.
Bireyin şahsiyet gelişiminde ona etki eden birçok faktörü bu konuya eklememiz mümkündür. Bununla birlikte olmazsa olmazlar arasında sayabileceğimiz bahsettiğimiz bu faktörler kişinin gelişimine yön tayin ederek hayata bakış ve ona bağlanış tarzını belirlerler.
Karakter eğitimi bir toplumun medeniyet oluşturabilmesi açısından son derece kıymetli sayılan bir eğitim biçimidir.
Kişilerin bireysel olarak sağlıklı olmalarının yanı sıra şahsiyet açısından sağlıklı bireylerden oluşan sağlıklı bir toplum ise gayretsiz ve kendiliğinden olamaz. Bundan dolayıdır ki çocukların ve gençlerin ve hatta bazen yetişkinlerin uygun ahlâkî kararlar ve tavırlar geliştirebilmesi onların gerekli desteği almasına bağlıdır. Erdemi bu anlamda yakalamış bir topluluk olabilmek her bireyin önce bireyliğine sonra da toplum içindeki yegane vazgeçilemez konumunun özgünlüğüne değer verilmesi ve bu konuda çaba gösterilmesiyle mümkün gözükmektedir. Bilginin hakimiyetinin çağı olan günümüzde erdemin onun ardından değil yan yana ilerleme imkânı bulması ve temel İnsanî değerlerin eğitim yolu ile aktarılma başarısı bundan sonraki çağın da istikametini belirleyecektir.