Makale

Yüzünden Okuyorum

Yüzünden Okuyorum

Ayşe Serra Kesikbaş / Balıkesir - Kur’an Kursu Öğreticisi

Meslek hayatımın 3. senesi... Bir dağ köyünde öğreticilik yapıyorum... Kursumuzun açıkladığı ilk günler... Cüzde olan öğrencilerimiz de var, tecvit çalıştırdığımız öğrenciler de... Büyük başarı göstererek kısa zamanda Kur’an-ı Kerim alan öğrencilerimiz de vardı... Ders defterini doldurduğum sırada öğrencilerime: “Haydi çocuklar yüzüne olan sayfalarınızı bir tekrar edin” dedim... ama bunu kısaltarak: “yüzünden okuyun” tabirini kullandığım anlarda olurdu... Defteri doldururken birinin yüzünü benden hiç ayırmadığını gördüm. Başımı eğdim, deftere yazdım ve başımı kaldırdım; bir daha dikkatimi çekti, kitaplarımı koydum masamın üstüne; öğrencim hâlâ bana bakıyor... Onlara çalışmak için 5-10 dakika verdiğim müddetin tamamında yüzüme bakan bu öğrencime sordum:
- Ayşenur neden sürekli bana bakıyorsun?
- Hocam yüzünden okuyorum.
- Kur’an benim yüzümde mi yazıyor evladım?
(Bütün sınıf güldü bu sözüme, bu vesileyle kursun ilk haftalarında “yüzüne okuma” tabirini Ayşenur adlı öğrencim öğrenmiş oldu.) Bilmemiş olmasına rağmen bu sevgili öğrencimin itaati bizi çok sevindirdi.

Bir yola çıkarken güllerle beraber dikenlere sabretmeye talip olmalıydık biz öğreticiler... Sabrı anlatırken biz öncü olmalıydık yaşantımızla... İlmi anlatırken en başta kendimiz amel etmeliydik... Ve sevgiyle insanları kucaklerken her işlerine yardımcı olmalıydık... Yine aynı köyde elli yaşında bir talebem... Kayıt yaptırdığı zaman şunları söylemişti:

“Hocam, ben on beş günde ancak gelebilirim. Kur’an’ı okuyabiliyorum. Tecvidim ve ezberim yok. Zaten benim kafa da almaz. Evde yalnızım. Beyimin de işleri var. Çoluk çocuk çalışıyor, aklım hep onlarda... Bakılacak hayvanımız, pişirilecek aşımız, ilgi bekleyen bir evimiz var...”

Ümidimi yitirmedim. Bu kadar iş içinde Kur’an-ı Kerim’e nasıl bu kadar vakit ayrılabilirdi diye düşünüyordu kendisi. Dedim ki:

“Güzel ablacığım! Kur’an’a ayrılan vakit işlerimize bereket olur. Ömrümüze ömür katar, bak sen bir gel hayırlısıyla nasıl her şey en güzel şekilde olacak, göreceksin. Ama eğer dediğim gibi olmazsa on beş günde bir gel... Hem işlerin olursa beni çağır, ben de yardım ederim... Kur’an yolunda giden kutsal yolcuların hadimleriyiz biz... Eğer bir insan azimliyse Allah (c.c.)’ın izniyle her şeyi başarır. Bak ablacığım sözümü bir dinle ve dene... Yıl sonuna kadar devam et, göreceksin ki, hem işlerin yolunda olacak; hem aklını meşgul eden boş düşüncelerin yerini daha hayırlısı alacak, hem tecvidli okuyacak ve hem de ezberini arttıracaksın inşallah.”

- Hocam, kafa almaz ki nasıl ezber yapalım?
- İki hafta deneyelim ablacığım.
- Tamam hocam...

Bir baktım herkesten önce sınıfta, her derse düzenli katılım sağlıyor, yüzünden okuması iyi, özel tecvit dersi veriyorum, Duha, İnşirah, Tin ve Alak, sadece bu iki haftadaki ödevi... Onun için bir deneme... Azimli mi azimli maşallah... Ve ikinci hafta sonu... İstediklerimin hepsi tam... Hem talebem hem ablam olan bu değerli insana hiçbir şey demedim ikinci hafta sonunda... Kendisindeydi seçim hakkı... Ya on beşte bir gelecekti ya da hergün devam edecekti... Dediklerimin Allah’ın izniyle olduğunu görünce kendiliğinden devam kararı verdi. Ve yıl sonunda pekiyi ile mezun oldu elhamdülillah... Ve elli yaşında olan bu talebem şu sureleri ezberlemişti: Namaz sureleri ve duaları, Duha suresi ve aşağısı, Yasin, Tebareke, Amme, Beled, Şems, Leyl, Fecr, Cuma, Rahman, Fetih, Duhan... Müfredatı da geçtik elhamdülillah... ve bizi evladı bildiler. Ömürleri boyunca unutmayacaklarını söylediler. O ilk günkü sözümüzden etkilenmişler: “Eğer işiniz olursa biz yardım ederiz. Biz Kur’an’ın kutlu yolcularının hadimleriyiz...” Fesübhanallah!... İnsan diledi mi ve Mevla izin verdi mi yapılmayacak iş, aşılmayacak yol yoktur... Allah (c.c.) nefsine uymayan insanı yüceltir... Yolundan gidenlerin yardımcısıdır. O ne güzel dost, O ne güzel vekildir!


“İnsan diledi mi ve Mevla izin verdi mi yapılmayacak iş, aşılmayacak yol yoktur... Allah (c.c.) nefsine uymayan insanı yüceltir... Yolundan gidenlerin yardımcısıdır. O ne güzel dost, O ne güzel vekildir!”