Makale

Batı Trakya'daki sorunlar ve kültürel yapı

Batı Trakya’daki sorunlar ve kültürel yapı
Ahmet Mete
İskeçe Müftüsü

Yunanistan’ın dokuz coğrafi bölgesinden biri olan Batı Trakya’da nüfus 350.000 civarında olup, burada yaşayan Batı Trakya Türk Azınlığının sayısı ise 150.000 civarındadır.

İskeçe vilayeti 105.000 civarında bir nüfusa sahiptir. Müslüman Türk nüfusu 50.000 civarında olup çoğu köylerde yaşamaktadır.

Azınlık olarak bırakıldığımız 1923 Lozan Antlaşması’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, birçok sıkıntılar yaşadık. Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan antlaşma ve protokollerden, uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan birçok haklarımız ihlal edildi.

Müftülük sorunu
Müftülük Lozan Antlaşmasına göre kadılık yetkileriyle güçlendirilmiş ve seçimle ölene kadar toplum lideri olarak Batı Trakya Türk Azınlığının başında olması öngörülmüştür. Fakat maalesef Yunan yönetimi başmüftülük ve müftülükle ilgili olan antlaşmaları hiçe sayarak kendi istedikleri kişileri müftülüklere tayin etmiştir. Bundan dolayı da yıllar boyunca Batı Trakya’daki Müslüman Türk Azınlığının seçilmiş müftülerini, “Dini bir liderin yetkilerini ele geçirdiği” bahanesiyle tekrar tekrar cezalandırmıştır.

Millî kimliğimizin inkârı
Batı Trakya’da milli kimliğimiz de inkâr ediliyor. Türk adıyla kurulmuş olan dernekler mahkeme kararıyla kapatılıyor. Örneğin; 1927’de kurulmuş olan İskeçe Türk Birliği, yıllarca yasal olarak faaliyetini göstermiş ve “Batı Trakya’da Türk yoktur” düşüncesinden hareket ederek 1980’li yıllarda mahkeme kararıyla kapatılmıştır. O yıllardan beri çeyrek asırdır sürdürdüğü hukuk mücadelesi sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle Yunanistan’ı suçlu bulmuştur. Ancak Yunanistan bu kararı uygulamıyor. Bizler yine de milli kimliğimizin kabulünü ve tabelasındaki “Türk” kelimesinin resmen iadesini büyük bir ümitle beklemekteyiz.

Yunanistan’ın iddiası; Batı Trakya milli bir azınlık değil, dinî bir azınlıktır. Bu dinî azınlık da üç unsurdan oluşmaktadır. “Pomak”, “Çingene” ve “Türk kökenli”. Bu iddia ise Uluslararası Lozan Antlaşması’na ve İnsan Hakları Sözleşmelerine aykırıdır. Kaldı ki burada yaşayan bizler de kendimizi her zaman için Türk hissettik ve milli kimliğimizi dinî kimliğimizle bir bütün olarak gördük.

Vakıf sorunu
Lozan Antlaşması’nın 40. maddesi uyarınca, Batı Trakya Türk Azınlığının giderlerini kendileri karşılamak üzere, her türlü hayır kurumları, dinî ve sosyal kurumlar, eğitim-öğretim kurumları kurmak, yönetmek, denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak, dinî törenlerini serbestçe yapmak konularında eşit hakka sahip olmaları öngörülmüştür. Ayrıca AGİT, Paris fiartı, 1990 Kopenhag Belgesi ve 1991 Cenevre Raporunda da Azınlıklara kendi eğitim, kültürel ve dinî kurumlarını kurmak, devam ettirmek ve yaşatmak hakkı tanınmaktadır.

21 Nisan 1967 ihtilalinden sonra işbaşına gelen hükümet, daha önce seçimle işbaşına getirilmiş olan vakıf yönetim kurullarını azlederek yerlerine kendi tayin ettiği kişileri getirmiştir. 1974 yılında Yunanistan’ın demokrasi idaresine geçmesiyle bütün kuruluşlarda serbest seçim uygulaması başladığı halde, vakıflarımız sorunlu heyetlerle veya uygulamalarla tayin edilen kişilerce idare edilmektedir.

Devlet, 1980 yılında, azınlığımızın ileri gelenlerinin ve hatta zamanın Türk milletvekillerinin görüşünü bile almadan 1091/1980 sayılı yeni "Vakıflar Yasasını" çıkarmıştır. Valilere Müslüman Türklerin vakıf malları üzerinde geniş yetkiler sağlayan söz konusu yasa, Müslüman Türk Toplumunun tepki göstermesiyle bugüne kadar uygulanamamıştır.

Eğitim sorunu
Lozan Antlaşması’na göre kendi eğitim kurumlarını kurma ve öğretmenini tayin etme hakkı bulunan Batı Trakya Türk toplumu bugün "cahil bırakılma" uygulamaları ile karşı karşıya bulunmaktadır. Türk Toplumunun çağdaş eğitimden yararlanmasını sağlamak amacı ile imzalanan 1953 ve 1968 Türk-Yunan Eğitim Anlaşma ve Protokolü uygulanmamaktadır.

Batı Trakya Müslüman Türklerinin tahsil durumu oldukça yüksektir. Ancak mesleklerini icra edemediklerinden Batı Trakya’da kalamıyorlar. Örneğin Batı Trakya’lı profesörlerimiz çoktur ama Batı Trakya’da tek bir profesörümüz bile bulunmamaktadır. Türkiye’de eğitim fakültelerinden mezun yüzlerce öğretmenimize kendi azınlık ilkokullarımızda görev verilmemektedir.
Batı Trakya’da sorunlar zincirinin en önemli halkası eğitimdir. Bu sorunun acilen çözümlenmesi gerekir. Aksi takdirde gelecek için ümit vaadetmek çok zor olacaktır.
Ekonomik sorun

Batı Trakya Türk insanı ekonomik yönden yıllarca sıkıntılar çekmiş hatta bundan dolayı Türkiye’ye büyük göçler yaşanmıştır. Köylerde yaşayan insanımız daha çok tarımla uğraşmaktadır. Bunun başında da tütüncülük gelmektedir. Fakat son yıllarda tütün fiyatlarının çok düşük olması yüzünden, gençlerimiz geçimlerini sağlamak için uzak yerlerde ve daha çok Almanya’da gemi tersanelerinde işçi olarak gayrisıhhi işlerde çalışmak zorunda kalmaktadır. Ailelerinden ayrı mevsimlik işçi olarak uzak yerlere giden gençlerimizin, aile yapısı da olumsuz yönde etkilenmektedir.

Batı Trakya Müslüman Türk insanından polis, devlet dairelerinde memur yok denecek kadar azdır. Taksicilik, eczacılık ve benzinlik gibi meslekler kısa zaman öncesine kadar Türk insanına izin verilmiyordu.

Kısacası diğer sahalarda olduğu gibi, ekonomik sahada da Batı Trakya Türkü fırsat eşitliğinden yararlanamamaktadır. Bu ise hem uluslararası Lozan Antlaşmasına, hem de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmelerine aykırıdır.

Sonuç olarak; modern çağın ve bölge itibarıyla yaşadığımız çevremizin getirdigi tüm bu olumsuzluklara rağmen, Müslümanlık ve Türklüğü’ne sımsıkı sarılan Batı Trakya Müslüman-Türk toplumu ve onun bireylerinin; özünde bulunan ve kendisiyle özdeşleşen milli ve manevi değerlerine bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de sahip çıkacağına inancımız tamdır.