Makale

El ile dövseler de dil ile sövseler de Bin kez incitseler de bir can incitmeyesin

Vedat Ali Tok
El ile dövseler de dil ile sövseler de
Bin kez incitseler de bir can incitmeyesin
Osman Hulusi Efendi

Bir ayet-i kerime: “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussılet, 34.)

Osman Hulusi Efendi, 20. asır şairlerinden olmasına rağmen şiirlerinde şekil olarak daha çok Divan şairlerinin kullandığı aruz ölçüsünü kullanmış, beyitlerle kurulu nazım şekillerini tercih etmiştir. Tasavvuf kültürü ile yetişen şair, şiirlerinde yine Divan Edebiyatına ait mazmunları, sembolleri işlemiş; bunun yanı sıra geleneksel halk edebiyatı şairlerinden etkilenerek halk şiiri nazım şekillerinden özellikle ilâhî türünde şiirler söylemiştir. Osman Hulusi Efendi’nin bir başka özelliği ise çağının dilini kullanmak yerine Osmanlı Türkçesi dediğimiz dilde şiirler yazmasıdır.

Tasavvuf felsefesinin ideal tipi kâmil insanda kendine özgü birtakım vasıflar bulunur. Ne olursa olsun herhangi bir canlıyı incitmemek, ona bir zarar vermemek, insan gönlünü en yüce bir kavram bilip Kâbe’yi yıksa bile gönlü yıkmamaktır… Gönül ki Allah’ın insanda tecelli ettiği yerdir. Yani müminin gönlü Allah’ın mekânıdır.

Başkaları tarafından kırıldığı, incitildiği, örselendiği halde karşılık vermemek, kimseye kırılmamak, incinmemek elbette sıradan insanlara ait bir davranış özelliği olamaz, fakat tasavvuf öğretisindeki nefis terbiyesi bunu gerektiriyor. Kâmil insanın başkaları ile mücadele etmesi söz konusu değildir. Çünkü onlar bütün insanları kardeş bilirler. Kardeşin kardeşi incitmesi hâlinde ise incitenin de incinenin de yüreğinde onulmaz yaralar açılır.

Affetmek, insanı hem ruhî hem de biyolojik yönden rahatlatan bir duygudur. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda bazı hastalıkların kaynağında kin ve öfkenin yattığı tespit edilmiştir ki doğrudur; kin, nefret gibi kötü duygular insanı içten içe kemiren bir kurt gibidir. Bu yüzden kâmil insanlar öz nefisleri ile yaptıkları mücadeleyi en büyük pehlivanlık kabul etmişlerdir.

Hoşgörü ve affetme hususunda son derece cömert olan Horasan erenlerinden Hacı Bektaş-ı Velî “İncinsen de incitme.” diyor; çünkü o, intikam duygusunun insana bir şey kazandırmayacağına inanıyor. Keza bizim Yunus da kâmil insan tipini/dervişi tarif ederken Hacı Bektaş-ı Velî’den farklı düşünmüyor. Nasıl derviş olunmaz hususunu anlatırken nasıl derviş olunacağını, kemâle ulaşmanın yolunu şöyle anlatıyor Koca Yunus:

Dövene elsiz gerek
Sövene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerek
Sen derviş olamazsın

Şiddet uygulayana şiddetle cevap vermek, sövene karşı sövgüyle mukabele etmek, hâsılı olumsuz hareketlere karşı misliyle karşılık vermek derviş gönüllü insanların tavrı değildir. Dervişler kendilerine yapılan kötülüklere kötülükle cevap vermedikleri gibi, kötülüğü yapana karşı da gönül kırıklığı duymazlar.

Maruz kaldığı olumsuzluğa misliyle cevap vermek insanın kötü olduğunu göstermez; bilakis bunun adı kanunlarda bile meşru müdafaadır; ancak “İyiliğe iyilik her kişinin, kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır.” muktezasınca kötülüğe karşı da iyilikle mukabele eden insan, görünüşte kaybetse de aslında kazananlardan olmuştur. Çünkü belâ ve musibetlere karşı sabır gerekiyor.

“Bana zulmedeni affetmemi Rabbim emretti.” buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.s.) kötülüğü sabit, nice insana gönül kapısını kapatmadığı için sonunda onları kazanmıştır. Mesela kızı Hazret-i Zeyneb’i deveden düşürerek vefatına sebep olan Hebbâr bin Esved, Mekke fethine kadar her türlü düşmanlığı yapan İkrime bin Ebû Cehil, amcası Hazreti Hamza’yı şehîd eden Vahşî, amcasının ciğerini ısıran Ebû Süfyân’ın karısı Hind… Efendimizin gördüğü kötülüğe rağmen affettiği sadece birkaç kişi…

Hz. Ali (r.a.): “Rasulüllah (s.a.s.)’ın kılıcının kabzasında şu ibareyi bulduk; ‘Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine de olsa hakkı söyle.’

Öfkesine sahip olamayan bir kimse, Peygamber Efendimiz’den öğüt istemişti. Efendimiz de ona: “Kızma!” buyurdu. Adam dileğini birkaç kez tekrar ettiyse de Efendimiz her defasında aynı cevabı verdi.

Hadis ravilerine göre Peygamber Efendimiz iyilik, kötülük ve zulümle ilgili şöyle buyuruyor: “İnsanlar iyilik yaparsa biz de iyilik yaparız, şayet zulmederlerse biz de zulmederiz, diyerek her hususta başkalarını taklit eden basit kişiler olmayın! Lakin kendinizi, insanlar iyilik yaparlarsa iyilik yapmaya, kötülük yaparlarsa zulmetmemeye (affetmeye) alıştırın!”

Ayetler, hadisler ve seleften gelen mutasavvıf şairlerin de yankısıyla Osman Hulusi Efendi diyor ki: Seni dövseler, sana sövseler nihayet seni çok incitmiş olsalar da sen kimseyi incitme, çünkü sonunda kazananlar affedici olanlardır.