Makale

Müslümana Karşı Son Görev: Cenaze Namazı

Müslümana Karşı Son Görev:CENAZE NAMAZI
Doç. Dr. İsmail Karagöz

Dünyaya ağlayarak gelen insan, Allah’a kulluk görevini hakkıyla yapar, salih ameller işler, insan haklarına saygı gösterir, haramlardan uzak durur, isteyerek veya istemeyerek işlediği günahlarına tövbe eder ve imanla ölürse gülerek ve sevinerek yeni bir hayata başlar. Tıpkı yeni doğan bir bebeğin ehil birisi tarafından yıkanıp zıbınlandığı gibi Müslüman da yıkanır, kefenlenir, kokulanır, cenaze namazı kılınır, yeni doğan bebeğin beşiğe konduğu gibi yeni istirahatgâhı olan kabre konur.

Bu süreç kimler için uygulanır? Yıkanmayan, kefenlenmeyen ve cenaze namazı kılınmayan insanlar var mıdır? Bu soruların cevabını bulabilmemiz için Medine toplumuna bir göz atmamız yetecektir. Medine toplumunda, Müslümanlar, Yahudiler, Hristiyanlar, müşrikler ve münafıklar birlikte yaşıyorlardı. Yahudi, Hristiyan ve müşrikler, kendi inançlarına uygun cenazelerine son görevlerini yapıyorlardı. Münafıklar, görünürde Müslüman idiler. Münafıkların hepsi bilinmemekle birlikte bilinenleri de vardı. Bunlardan biri münafıkların başı Abdullah b. Übeyy idi. Abdullah öldüğü zaman Hz. Peygamberin gömleği ile kefenlemesini ve namazını da Peygamberin kıldırmasını oğluna vasiyet etti. Abdullah’ın oğlu samimi bir Müslüman idi. Abdullah ölünce oğlu Peygamberimize geldi “gömleğini ver de onu babama kefen yapayım, cenaze namazını kıldırıver, onun için Allah’tan af ve mağfiret dileyiver” dedi. Peygamberimiz de gömleğini verdi, yıkanma ve kefenleme işlemi tamamlanınca bana haber ver buyurdu. Peygamberimiz cenaze namazını kıldırmak istediği esnada Hz. Ömer elbisesinden çekip Allah münafıkların cenaze namazlarını kılmayı men etmedi mi dedi. Peygamberimiz yüce Allah, “Münafıklar için ister bağışlanma dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kez bağışlanma dilesen de Allah onları asla affetmeyecektir” (Tevbe, 80) ayeti ile beni serbest bıraktı, yetmişten fazla istiğfarda bulunacağım dedi, cenaze namazını kıldırdı ve kabrinin başında durdu. Bunun üzerine bir daha münafıkların cenaze namazını kıldırmasını yasaklayan şu ayet indi: (Buhârî, Tefsir, 160-161; Taberî, VI, 10/204-206)

“Münafıklardan ölen hiçbirine asla cenaze namazı kılma ve kabrinin başında da durma. Çünkü onlar Allah’ı ve Resulünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler.” (Tevbe, 84)

Ayette iki yasak getirilmekte ve münafıkların iki niteliği bildirilmektedir:

1- Münafıkların Cenaze Namazını Kılma

Peygamberimiz bu ayetin inmesinden sonra hiçbir münafığın cenaze namazını kıldırmamıştır. (Hazin, III, 172) Çünkü ayet kesin bir dille münafıkların cenaze namazını kılmasını yasaklamaktadır. Ayetin bu cümlesi Müslüman olmayanların veya münafık olduğu bilinen kimselerin cenaze namazının kılınmayacağına, zıt anlamı da müminlerin cenaze namazlarının kılınması gerektiğine delâlet eder.

Münafıkların cenaze namazını kılmayı Allah niçin men etmiştir? Men etmiştir, çünkü cenaze namazı ölen için dua etmek ve Allah’tan af dilemektir. Münafık için af dilenir mi? Dilenmez, çünkü münafık mümin gibi görünse de aslında kâfirdir. Yüce Allah, Kur’an’da kâfir, müşrik ve münafıkları asla affetmeyeceğini bildirmektedir: “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz” (Nisa, 48), “Şüphesiz inkâr edenler ve zulmedenler (var ya) Allah onları asla bağışlayacak değildir.” (Nisa, 168), “Allah münafıkları asla affetmeyecektir.” (Tevbe, 80; Münâfikûn, 6) Ayetlerde açık seçik müşrik, kâfir ve münafıkları Allah’ın affetmeyeceği bildirilmektedir. Dolayısıyla Allah’ın affetmeyeceğini bildirdiği kimselerin cenaze namazlarını kılmak onlar için Allah’tan af dilemek ve sonuçta ayetlere aykırı davranmak olur. Kâfirlere af dilenmesinin tasvip edilmemesi ile ilgili Kur’an’da iki de örnek zikredilmiştir. Biri Peygamberimizin amcası Ebu Talip için, diğeri Hz. İbrahim’in babası için af dilemesidir. Ebu Talip iman etmemişti. Ölmek üzere iken Peygamberimiz, amcasından lâ ilâhe illallah diyerek iman etmesini istedi. Orada bulunan Ebu Cehil ve Abdullah ibn Übeyy, Ebu Talib’e “dedenin dininden vaz mı geçeceksin” diyerek Ebu Talib’in iman etmesine engel oldular. Peygamberimiz amcasına, “men edilmediğim sürece senin için Allah’tan af ve mağfiret dileyeceğim” dedi. Bunun üzerine; “Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allah’a ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de müminlere” (Tevbe, 113) anlamındaki ayet indi. (Yazır, IV, 2627-2628) Hz. İbrahim’in babası müşrikti, putlara ve şeytana tapıyordu. (Meryem, 42-46) İbrahim (a.s.), babasını bundan vazgeçirmeye çalıştı. “Babası, ”Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vaz geçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!” dedi” (Meryem, 46) Bunun üzerine “İbrahim şöyle dedi: ”Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim” (Meryem, 47), “Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez” (Mümtehıne, 4) dedi ve onun için “(Ya Rabbi!) Babamı bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır” (Şuara, 86) diye dua etti. Yüce Allah Hz. İbrahim’in babasına dua ediş gerekçesini şöyle bildirmektedir. “İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca ondan uzaklaştı.” (Tevbe, 114)

Cenaze namazında Müslümanlar için şöyle dua edilir: “Allahım! Dirilerimizi, ölülerimizi, mevcut olanlarımızı, burada bulunmayanlarımızı, büyüklerimizi, küçüklerimizi, erkeklerimizi ve kadınlarımızı bağışla. Allahım! Bizden yaşattıklarını İslâm üzere yaşat, bizden öldüreceklerini de iman üzere öldür. Allahım! Bizi onun sevabından mahrum etme. Ondan sonra bizi hak yoldan saptırma” (Tirmizi, Cenâiz, 37) “Allahım! Ona mağfiret et, ona merhamet eyle ve onu her türlü belâ ve kötülüklerden koru, onu affet, vardığı yerde ona ikram et. Kabrini geniş eyle, onu kar, dolu ve su ile tertemiz eyle, onu beyaz elbiseyi kirden temizlediğin gibi temizle. Ona dünyadakinden daha hayırlı bir mekân, aile ve akrabası yerine dünyadakilerden bir aile ve akraba, eşinden daha hayırlı bir eş ver. Onu cennete koy ve kabir azabın koru.” (Müslim, Cenâiz, 85) Müslümanlar için yapılan bu dua kâfirler için yapılmaz.

Bir Müslümanın cenaze namazını ne kadar çok kişi kılar ve ona hüsnü şahadette bulunursa, ölen için o kadar değerli ve önemlidir. “Müslümanlardan sayıları yüze ulaşan bir cemaat ölünün cenaze namazını kılar ve hepsi onun iyi bir Müslüman olduğunu söylerlerse bu şefaatleri kabul olur” (Müslim, Cenâiz, 58) anlamındaki hadis bu önemi ifade etmektedir.

Ölen bir insanın cenaze namazının kılınabilmesi için, ölen kişinin Müslüman olması, yıkanmış olması, ölünün tamamının veya bedeninin çoğunun veya en azından başı ile vücudunun yarısının bulunması gerekir.

Peygamberimiz, bazı istisnalar hariç, ölen Müslümanların cenaze namazlarını kıldırmıştır. Borçlu olan, intihar eden ve kendisine had cezası uygulanan kimselerin cenaze namazlarını kıldırmamış ancak kılınmasını da men etmemiştir. (Ebû Dâvud, Cenâiz, 52, 69, 70) Peygamberimiz borcu olanın namazını kıldırmaması ile kul hakkının önemine, zina suçu sabit olduğu için had cezası uygulanan cenaze namazını kıldırmaması ile büyük günahlardan uzak durulması gerektiğine dikkati çekmiştir. Kendisi kıldırmamak ile birlikte anılan kimselerin cenaze namazlarının kılınmasını men etmemiştir. Bu itibarla İslâm bilginleri ister salih ister büyük günah işleyen birisi olsun her Müslümanın cenaze namazının kılınacağı yönünde görüş beyan etmişlerdir. (Kurtubî, VIII, 221)

Müçtehitler, anasını veya babasını kasten öldürenlerin, çatışma esnasında öldürülen eşkıya, terörist ve soyguncuların cenaze namazı kılınmayacağı içtihadında bulunmuşlardır. (Kâsânî, I, 311; İlmihal, I, 364-365) Ölü olarak doğan çocuk yıkanır, fakat cenaze namazı kılınmaz. (Mergînânî, I, 92)

Müslüman mı kâfir mi olduğu bilinmeyen bir kimse camiye getirilmiş ise cenaze namazı kılınır. Ölen bir insanın Müslüman olmadığına dair kesin bir delil bulunmadıkça mümin olduğuna hükmedilir.

Ölen bir Müslümanı yıkamak, kefenlemek, onun için namaz kılıp dua etmek ve bir kabre gömmek Müslümanlar için farz-ı kifâye olup Müslümana karşı yapılacak görevlerden biridir. (İbn Mâce, Cenâiz, 1) Bir Müslüman öldüğünde başta yakınları, komşuları ve tanıyanları cenaze namazını kılarlar. Kadınlar da cenaze namazı kılabilirler. Saf nizamında arka safta yer tutmaları sünnettir. (Ahmed, II, 336)

Namazı kılınmadan gömülmüş olan bir cenaze, henüz cesedi dağılmamış olduğu muhtemel ise kabri üzerine namaz kılınır. (bk. Müslim, Cenâiz, 72) Canlı olarak doğan çocuk yıkanıp namazı kılınır. Ölen bir Müslüman yıkanmadan kefelenmiş ve kabre konulup üzerine toprak atılmış ise kabri üzerinde namaz kılınabilir.

Cenaze vakar içinde kabre götürülür, üzüntü ortamına uygun düşecek şekilde hareket edilir, gerekmedikçe konuşulmaz, sessiz ve sakince cenazenin arkasından yürünür, dua, tekbir, tefekkür ve tezekkür edilir. Cenazeyi alkışlamak dinen uygun olmadığı gibi slogan atmak da, yüksek sesle tekbir getirmek de doğru değildir. Ayrıca Allah’a isyan anlamını içerecek şekilde dövünmek, bağırıp çağırmak, saç baş yolmak ve yersiz sözler söylemek de İslam adabına uygun değildir, cahiliyye âdetidir. (İbn Mâce, Cenâiz, 51) Peygamberimiz yaka paça yırtarak cenaze için ağlayan kimse bizden değildir” (İbn Mâce, Cenâiz, 52) buyurmuştur. Cenaze için kalben kederlenmek ve sessizce ağlamakta bir sakınca yoktur. Bu tür davranış, merhametin eseridir.

2- Münafıkların Kabri Başında Durma

“Kabir başında durmak” cenaze defnedildikten sonra mezarlıkta biraz bekleyip, ölene hayır dua etmektir. Peygamberimiz, bir Müslüman öldüğü zaman, yıkanıp kefenlendikten sonra cenaze namazını kıldırır, defnedildikten sonra kabri başında bir süre durur, dua eder (Kurtubî, VIII, 223) ve etrafındakilere şöyle derdi: “Kardeşiniz için Allah’tan mağfiret dileyiniz ve sorulanlara şaşırmadan cevap verebilmesi için dua ediniz; zira şu anda o sorguya çekilmektedir.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 73)

Kabir başında durmak ve kabirleri ziyaret etmek sünnettir. Ziyaret ile amaç ölümü ve ahireti hatırlamak, kabirde yatanları selamlamak ve onlara hayır dua etmektir. Hz. Aişe validemizin bildirdiğine göre Peygamberimiz Medine’de Bakî’ mezarlığını ziyaret eder, selâm verir, inşallah biz de size kavuşacağız der ve onlar için, ’Allahım! Burada yatanları bağışla” diye dua ederdi. (Müslim, Cenâiz, 102) Mezarlıklar ziyaret edildiğinde kabirler çiğnenmez. Peygamberimiz, “Kabirlerin üzerine oturmayınız” (Müslim, Cenâiz, 97) buyurmuştur. Müslüman olmayanların da kabirleri ziyaret edilebilir, ancak onlar için Allah’tan af ve mağfiret dilenmez. Ebu Hüreyre’nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber, annesinin kabrini ziyaret edip ağladı ve etrafındakileri de ağlattı ve şöyle buyurdu: “Annem için bağış dilemek için Rabbimden izin istedim fakat izin vermedi. Kabrini ziyaret etmek için izin istedim, bu konuda izin verdi. Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirleri ziyaret etmek ölümü hatırlatır.” (Müslim, Cenâiz, 108) Peygamberimizin kabir ziyareti esnasında Kur’an okuduğuna dair bir rivayeti bulunmamakla birlikte kabir ziyaretinde Yasin, İhlâs, Felâk, Nas, Fatiha sureleri ve Âmenerrasûlü diye bilinen Bakara suresinin son ayetlerini okumak âdet haline gelmiştir. Kabir ziyaretinde esas olan ölülere dua etmek, onların bağışlanmasını dilemektir. Onun için okunan ayetlerin sevabı bağışlanır ve hayır dua edilir. Kabirde yatanlar yapılan duadan faydalanırlar. “İnsan öldüğü zaman ameli/işi sona erer, ancak üç amelin sevabı devam eder. Bunlar; (cami, okul ve hastane gibi) insanların faydalandığı hayırlı işler, faydalı bir ilim/ilmi bir eser veya yetiştirilen talebe, anne-babasına hayır dua eden salih evlât” (Müslim, Vasıyyet, 3) anlamındaki hadis duanın ölene sevap kazandırdığını ifade etmektedir. Kabir veya türbe ziyaretinde ölüden bir şey istenmez. İslâm inancının gereği budur. Çünkü ölünün diriye hiçbir faydası olmaz.

3- Münafıklar Allah’ı ve Peygamberi İnkâr Eden ve Fâsık Olarak Ölen İnsanlardır

Tahlil ettiğimiz ayette Hz. Peygamber’e münafıkların cenaze namazını kılmaması ve kabirlerinde durup dua etmemesi emredildikten sonra bunun gerekçesi olarak iki şey zikredilmiştir. Biri, Allah’ı ve Peygamberini inkâr etmeleri, diğeri de “fasık” olarak ölmeleridir. “Fasık” Allah’a ve peygambere itaat etmeyen kimse demektir. Ayette kâfir anlamındadır. Müslüman olmayan her insan fasıktır.

Münafık, iman etmediği halde birtakım dünyevî çıkarları için Müslüman olduğunu söyleyen ve Müslüman gibi görünen kimsedir. Kur’an’da pek çok ayette münafıkların nitelikleri anlatılır. Yüce Allah Kur’an’da münafıkları;

“İnsanlardan bazıları vardır ki, iman etmedikleri halde ’Allah’a ve âhiret gününe iman ettik’ derler.” (Bakara, 8) “Ey Peygamber! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla ’iman ettik’ diyen kimselerden ve Yahudilerden küfür içinde koşuşanların hali seni üzmesin” (Mâide, 41) şeklinde tanımlar ve onların özelliklerini şöyle bildirir: Münafıklar, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler. Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Namaza üşenerek kalkarlar. Allah’ı pek az zikrederler. Ne müminlerden yana ne de kâfirlerden yana olurlar, ikisi arasında bocalayıp dururlar. (Nisa, 139, 142) Kötülüğü emreder, iyiliğe engel olurlar, elleri sıkıdır. (Tevbe, 67) Yalancıdırlar, yeminlerini kalkan edinirler. İnsanları Allah yolundan alıkoyarlar. Gösterişlidirler, süslü konuşurlar. Her gürültüyü kendi aleyhlerine zannederler. (Münâfikûn, 1-4) Münafıklar suresinin birinci ayetinde yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “(Ey Peygamberim!) Münafıklar sana geldiklerinde, ’Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz’ derler. Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor. Allah o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına da şahitlik eder.” (Münâfikûn, 1)

Peygamberimiz, münafıkların konuştuklarında yalan söylediklerini, verdikleri sözde durmadıklarını, emanete hıyanet ettiklerini, düşmanlıkta aşırı gittiklerini bildirmiştir. (Müslim, İman, 107; Buhârî, İman, 24) Münafıklar görünüşte mümin oldukları için, dünyada Müslüman muamelesi görürler. Ancak âhirette cehennemin en alt tabakasına atılacaklardır. (Nisa, 145)

Sonuç olarak, her canlı bir gün ölecektir. Ölen insana karşı Müslümanların görevleri vardır. Bu görevler; cenazeyi yıkamak, kefenlemek, cenaze namazını kılmak, defnetmek, hayır dua etmek, af ve mağfiret dilemektir. Bir insanın cenaze namazının kılınabilmesi için o insanın Müslüman olması şarttır. İster itaakâr ister isyankâr olsun her Müslümanın cenaze namazı kılınır, ancak anne veya babasını kasten öldüren kimse ile çatışmada öldürülen eşkıya ve teröristlerin cenaze namazı kılınmaz. Müslüman olmadıkları için ateist, dinsiz, kâfir, mürtetler, müşrik ve münafıkların da cenaze namazları kılınmaz. Çünkü cenaze namazı ölen için Allah’tan af ve mağfiret dilemektir. Kâfirler çin af ve mağfiret dilenmez Çünkü Allah, kâfirler için af ve mağfiret dilemeyi yasak etmiştir.