Makale

Sofra Kültürü

Pelin Pektaş

Sofra Kültürü

Yüce Rabbimiz, biz insanlara türlü türlü nimetler bahşetmiş. Hayatımızda var olan nimetleri saymaya kalkışırsak bitiremeyiz bile... Fakat pek çoğumuzun "nimet" deyince aklımıza ilk gelenlerden birisi yiyecek ve içeceklerdir. Bu konuda çok da haklıyız, çünkü yiyecek ve içecekler bizim için gerçekten büyük nimetler.
Hani çok meşhur bir reklamda uzay çağını yaşamaya başlamış insanların kapsül yemeye başladıkları ve bu konuda ninenin verdiği tepki konu ediliyordu. Kendi adıma hep düşünmüşümdür, Rabbimiz bize çeşit çeşit tatlar sunmak yerine acı acı kapsüller yemek zorunda bıraksaydı bizi, hayat şimdikinden ne kadar da farklı olurdu. Allah’a binlerce şükür, varlığımızın devamı için duyduğumuz ihtiyacı, binlerce seçenekle ve çeşit çeşit tatlarla biz- lere sunuyor.
Her nimetin şükrü de gerekli elbette... Bu şükrün şekillerini de bir saray misali davet edildiğimiz şu dünyada, Her şeyin sahibi olan Yüce Yaratıcı’nın ve bize rehberlik yapmak için gönderilen sevgili Peygamberimizin sözlerinden öğreniyoruz. Yiyeceklerin şükrünü, büyüklerimiz, Kur’an ve sünnetten öğrenip hayatımıza öyle güzel katmışlar ki...
Yemekten önce ellerin yıkanmasının sünnet olduğunu bilmeyen yok gibidir içimizde. Şimdi evlerimizin içinde akan sıcak sularda yıkarken ellerimizi, sünneti yerine getirmenin huzurunu yaşıyoruz. Ya bizden öncekiler!...
Sofra kurulmadan önce ortaya gelen leğen ve ibrikte ellerini özenle yıkarken, Rasululah’a kaç salâvat okuyorlardı kim bilir? Bir taraftan "temizlik imandandır" hadisini söyleyen Sev- gili’ye selâm gönderirken, bir taraftan "sen ey Sevgili! Kim bilir hangi şartlarda yıkardın o mübarek ellerini!" diyerek gözleri yaşaran ve bize bu kadar güzel bir kültürü miras bırakanları ve Resulullah’ı hiç hatırlamadan mı yapıyorlar bu işi? Bu sorunun cevabı hepimizin dört duvarının arasında...
Ben diyorum ki, hep beraber hatırlasak sofra adabımızı; eksiklerimiz varsa tamamla- sak da bizim çocuklarımız da bize bırakılan mirası tamsalar. Nimetleri tüketirken, bu işin sıradan olmadığını fark etseler ve bizler de yaşadığımız o tatlı huzuru tekrar yaşasak. Böyle- ce daha içten şükretmeyi başarsak âlemlerin Rabbine...
Arif Nihat Asya, o güzel nâatında " Besmele ekmeğimizin bereketiydi. İki cihanda aziz ümmet, Muhammed ümmetiydi" diyor. Peygamberimizin besmele çekilerek başlanılan yemeklerin bereketli olacağına dair hadislerine dayanan bu beyit, sofra adabımızın temel taşlarından birini ne güzel özetliyor.
Yemeğin başında Allah’ı anmak, verdiklerinin farkında olmak insana kendisinin ne kadar önemli oiauğunu ua anlatır. "Ey insan sen bu dünyaya sadece yemek, içmek, yatmak, dinlenmek için gelmedin. Senin emrine verilmiş bunca güzellikler boşuna değil; çünkü sen önemlisin. Sen diğer varlıklardan farklısın ve farklı olmalısın!" nidasını yüreklerimize duyurur. Ve bu kadar özenle yaratılmış kâinatın şerefli konukları olan biz insanlar, Allah’ın adıyla diyerek başlar, yemeği yerken Allah’ı tefekkür eder ve sonunda da şükrederiz bu nidaya cevap olarak... "Sen var etmeseydin ben var olmazdım, sen vermeseydin ben bulamazdım"der, cömertler cömerti Kerim’den cennette de devamını dileriz. Soframız, evimiz, dünyamız ve inşallah ahiretimiz aydınlanır böylece.
Yemeğe başlarken büyüklerin beklenmesi ne tatlı bir telâştır. Sabrı öğretir, saygıyı hatırlatır bir kez daha. Çeşit çeşit yemekler beklerken önümüzde, hani biz de çok acıkmışken, evimizin büyüğüne "sen bizler için önemlisin" mesajını verebilmek. Gelecek nesillere bu ahlâkı öğretebilmek... Bu davranış karşısında büyüklerin yürekleri bir kez daha sevgiyle çarpar; gülen gözleri sofralarımıza ışık saçar.
Sofra başında birbirimizle güzel şeyler konuşuruz. Kahvaltıda isek, günü aydınlatarak
güzel hedeflerimizi koyarız ortaya. Günümüzün güzelliklerle dolu geçmesi için dualar dökülür dudaklarımızdan. Sınava girecek yavrumuza "Allah zihin açıklığı versin yavrum, " derken; eşler olarak birbirimize hayırlı işler dilerken ailece birbirimize "yanındayım" mesajları veririz. O gün sınavdayken evlâdımız yüreği sevgiyle çarparak kahvaltıda ettiğimiz duaları hatırlar. Hanımlar evde ya da işte, kahvaltı başında aldığı motivasyonla daha da mutlulukla yapar tüm işlerini ve daha da sıkı sarılır tüm sevdiklerine. Beyler eve gitmeyi iple çekerler sevdiklerime bir an önce kavuşayım diye.
Akşam yemeğinde, gün içinde yaptığımız güzel işlerden bahsederiz. Belki de gün boyu ayrı kalan aile fertlerinin buluştuğu en güzel zaman dilimlerinin başlangıcı yaşanır sofra başında. Gün boyu hissedilen özlem sona ermiştir. Çocuklarımızı dinlemek için ne güzel zamanlardır yemek saatleri. Geleceğin sahiplerini eğitmek için o kadar çok fırsat doğar ki sofra başında. Bazen biz bile fark etmeyiz, ne kadar önemli bir iş yapmakta olduğumuzu.
Soframızda misafir varsa, daha da güler gözlerimiz. Misafire ikramın en büyük erdemlerden biri olduğunun farkındadır bütün ev halkı. En büyüğünden en küçüğüne, bu çorbada benim de tuzum olsun diyerek koştururlar hep beraber. Misafirin bereketi hissedilir yenilen her lokmada. Hz. İbrahim’in sofrası hatırlanır yürekten. Bizim de sofralarımıza bol bol misafir ver diye dualar edilir sesizce. Ya da biz misafirsek bir dost sofrasında, muhabbetin bambaşka bir yönünü yaşamak- tayızdır. Bizim memnuniyetimiz için elinden geleni yapan ev sahiplerine, "iyi ki varsınız" mesajları veririz tüm hal dilimizle... Davete icabet etmenin Resulullah’ın tavsiyesi oldu ğunu bilmek, ayrı bir huzur verir içimize.
Tabaklarımıza konulan yemekleri hem sünnet sevabı kazanmak, hem de israf etmemek adına bitirmek için yarışırız zevkle...
"Yiyiniz içiniz israf etmeyiniz" ayetini okuruz bu sırada sessizce... Yiyecek ekmeği olmayanlar da geliverir aklımıza.
Onlara yardım elimizi uzatmak adına plânlar yaparız hemen, tekrar sofraya oturmadan uygulamak üzere... Soframızdan, tencerelerimizde kalan hiçbir şey atılmaz. Artanları değerlendirerek ne güzel yemekler üretmiştir annelerimiz, ninelerimiz.
Nimete saygısızlık en çok korktuğumuz şeydir hepimizin. Bu böylece işlenmiştir yüreklerimize. Minnet; asıl verenden, nimetin önümüze gelmesine sebep olan herkese duyulur taa gönülden... Hep beraber edilen yemek duaları Rezzak olan Zata duyulan minneti, şükrü; "eline sağlık" temennileri, bereket duaları yemeği hazırlayanlar ile paylaşanlara edilen teşekkürü anlatır.
Soframızı toplarken yardımlaşmanın, paylaşmanın güzelliğini yaşarız hep beraber. Aile içinde iş bölümünü yapmışızdır zaten. Hepimiz kendi görevimizi yerine getiririz mutlulukla.
Oysa ki bugünün dünyasında işlerimiz ne kadar çok değil mi? Bu çok önemli(!) işlerimiz arasında yemek yemeyi arada bir yerlere sıkıştırır olduk. Ve böylece belki de biz- ler farkında bile olmadan fast food geleneği nasıl da içimize giriverdi. Fast foodun sağlık açısından zararlarını konunun uzmanlarına, yukarıda yazdığım güzelliklerle karşılaştırdığımızda, ruh hayatımız açısından zararlarını bulmayı da sizlere bırakıyorum. Büyüklerimizin "Gönül ne kahve ister, ne kahvehane, gönül muhabbet ister, kahve bahane" dedikleri gibi; muhabbetin arttığı, kalbin mideden daha fazla doyduğu ve tüm güzelliklerin paylaşıldığı sofralarımızın devamı temennisiyle...