Makale

Çeyiz Sandığı

Nurten Ceceli Alkan
Eğitimci-Yazar

Çeyiz Sandığı

-Bir sandık deyip geçme, içinde neler taşımıyor ki-

Zamanın su gibi akıp gidivereceğini, bugün beşikte sallanan bebeğin göz açıp kapayıncaya kadar büyüyüp gelinlik kız oluvereceğini ve o gün ihtiyaç duyacaklarını bugünden hazırlamak gerektiğini vurgulamak için söylenmiş "Kız beşikte, çeyiz sandıkta" sözü, yüzyılların içinden süzülerek gelen bir medeniyeti ne kadar güzel özetliyor.
Çeyiz, en genel anlamı ile kurulacak yeni yuvada kullanılacakları tanımladığına göre, kız beşikteyken çeyizini hazırlayıp sandığa koymaya başlayan büyükler, bebeği yarının yetişkin bireyi, birinin eşi, bir çocuğun annesi kısaca toplumun geleceği olarak görüyor ve çeyizle beraber kızlarını kendi yuvasını kuracağı güne hazırlıyorlardı.
Modernizmin etkisinde ciddi bir değer kargaşası yaşadığımız şu günlerde, yüzyıllardır kullandığımız bazı kavramların içini farklı doldurmaya başladığımız için yazımı di li geçmiş zaman kullanarak yazıyorum, çünkü ne yazık ki özellikle büyük şehirlerimizde çeyiz geleneğimiz ciddi bir sarsıntı geçiriyor. Kızlar yine çeyizleriyle gelin oluyor, ama çeyizlerindeki parçaları onlar beşikteyken sandığa konmaya başlanan el emeği göz nuru danteller, iğne oyaları ya da kanaviçeler oluşturmuyor. Düğünden kısa bir süre önce çeyiz dükkânlarında satın alınan son moda (!) yatak takımları ya da masa örtülerini çeyiz diye yanında götüren kızla, eli iğne iplik tuttuktan sonra ilmek ilmek çeyizini dokuyan kızın evlilik kavramına bakışı arasındaki fark, bugünkü aile kurumumuzun yaşadığı sarsıntının önemli nedenlerinden biri mi diye düşünüyorum.
Bugün kızlarımız ilköğretimde okurken lise giriş sınavına, lisede okurken ÖSS sınavına, fakültede okurken ise yapacakları kariyere odaklanıyor ve hayattaki en önemli müessese olan evlilikle ilgili ciddi zihinsel süreç geçirmeden nikâh masasına oturuyorlar. Oysa bir diğeri hem farklı el becerileri kazanıyor hem de zihinsel ve duygusal olarak geleceğe hazırlanıyordu.
Bembeyaz patiskanın üzerine rengârenk kır çiçeklerinden demetler işleyen genç, baba evinden ayrılırken kanaviçesini işlediği çiçekler kadar da güzel bir gelecek hayal ediyordu. Yüz binlerce ilmeğin ard arda atılmasıyla ortaya çıkan dantel masa örtüsünü tamamlamaya çalışırken, sabrın güzelliklere ulaşabilmek için en önemli araç olduğunu, yeni evinde karşılaşacağı sıkıntılara sabrettiği takdirde selâmete ulaşabileceğini de öğreniyordu. Zaten dantel yumağı karışınca ortaya çıkan düğümleri ipi kopartmadan çözebilmesi de karşılaşacağı problemleri sabır ve doğru hamlelerle çözebileceğinin bir işareti idi. İşte o yüzden iplerin birbirine dolaştığı yumakları çözebilen kızların kayın valideleri ile iyi geçinebileceği rivayet edilir.
Çeyizin en önemli parçasını muhakkak ki, gelin kızın kullanacağı yatak takımları, danteller, kenarı işlemeli havlular, seccadeler, namaz örtüleri ve yemeniler oluşturur, ama damat tarafına verilecek dürü bohçalarının içine konacakları da unutmamak gerekir. Bu bohçaların içinde en büyük özenle hazırlananı tabii ki kayın valideninkidir. Bu özen damat beyin yeryüzüne gelmesine, büyüyüp adam olması na vesile olan kadına gösterilen saygının tezahürüdür. Kayın pedere, halalara, teyzelere, ninelere ve dedelere verilmek için hazırlanan bohçalar ise, bizdeki aile anlayışının genişliğini, damadın yetişmesinde emeği olan herkese duyulan saygıyı gösterir.
Temelleri yeni atılan yuvada ağız tadı ile yaşamak, yastıkta kocamak ve Rabbimize kul, Habibi’ne ümmet olmak; vatana millete hayırlı evlâtlar dünyaya getirmek için yüce Yaradan’ın huzuruna durmak ve ona dua etmek gerektiğinin bilinci ile ve apayrı bir özenle hazırlanır seccadeler.
Çeyizin en az seccade kadar emek verilen bir diğer parçası da dünya ve ahiret saadetimizin anahtarı Kur’an-ı Kerim’in, okunmadığı zamanlarda içinde muhafaza edilmesi için hazırlanan mushaf kılıflarıdır. Kur’an-ı Kerim, el emeği göz nuru kılıfının içinde bağımsızlığımızın timsali bayrağımızla beraber, genç çiftin evine çeyiz girmeden önce gönderilir. Çünkü gönüller yeni kurulacak olan yuvada İslâm’ın insan hayatına sunduğu huzurun yaşanmasını, o ailede yetişecek çocukların da vatana millete hayırlı olmasını ister.
Çeyiz geleneğimizin hayatımıza anlam katan manevi cephesinin dışında bir de maddi tarafı var ki, işte bizlerin üzerinde en çok hassasiyet göstermesi gereken konulardan birinin bu olduğunu düşünüyorum. Yüz yılların içinden süzülerek gelen el emeği göz nuru ürünlerimizin artık modası geçti zihniyeti ile hayatımızdan dışlanması kadar, hayatın yalnız onlarla anlamlandırılması da o kadar tehlike-
İfrat ve tefritin ortasındaki yolu tavsiye eden bir dinin mensupları olarak, gösterişten uzak çeyiz sandıklarının evlerimizin baş köşesindeki yerlerinin daim olması, nesilden nesile taşıyacağı değerler perspektifinden bakıldığında ne kadar vazgeçilmez.