Makale

İbn Nefîs’te İnsanın Zihinsel Tekâmülü

İbn Nefîs’te İnsanın Zihinsel Tekâmülü
Yrd. Doç. Dr. Ali Kürşat TURGUT

Ahmet SÜNETCİ
Diyanet İşleri Uzman Yardımcısı

Tanıtımını yapacağımız 2014 yılında Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları’ndan çıkmış olan Yrd. Doç. Dr. Ali Kürşat Turgut’un İbn Nefîs’te İnsanın Zihinsel Tekâmülü isimli eseri; on üçüncü asırda yaşamış İbn Nefîs (v. 687/1288) ve onun er-Risâletü’l-Kâmiliyye fi’s-Sîreti’n-Nebeviyye”si adlı eseri hakkındadır.
Turgut, İbn Nefîs’in şerh geleneğinden önce bağımsız düşünmenin önemli temsilcilerinden biri olduğunu belirtmektedir. Yazar, İbn Nefîs, düşünce tarihimizde İbn Sina (v. 1037), İbn Tufeyl (v. 581/1185) vb. düşünürlerle anılan, teolojik/felsefi roman geleneğinde, adı ve eseri önemli bir yer tuttuğu hâlde çoğu kelam ve felsefe kitaplarında isminin dahi anılmadığına vurgu yapmakta ve onu çok yönlü bir alim olarak tanımlamaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Ali Kürşat Turgut, doktora tezi olan bu çalışmasını, giriş ve iki bölümden oluşturmuştur. Yazar, eserin giriş kısmında İslam düşünce tarihinde felesefi/teolojik roman geleneğini ele almış, bu geleneğin ana temalarına değinmiştir. Buna göre, İslam düşünce tarihinde esas ilke hakikati aktarmaktır. Felsefi/teolojik roman geleneği de hakikati anlatma yollarından biridir.
Bu geleneğin öncüsü olarak İbn Sina kabul edilmektedir. İbn Sina, Hayy b. Yakzân adlı eseriyle o güne kadar kullanılagelen bir tarzın ötesine geçmiş ve düşüncelerin hikâye/roman formatında da ifade edilebileceğini göstermiştir. İbn Sina’nın bu eseri ve aynı formatta yazdığı Risaletü’t-Tayr, Salâmân ve Absâl isimli eserlerinde bahsettiği konular Batılı pek çok düşünürün ilham kaynağı olmuştur. Bunların en önemlilerinden biri de Dante (ö. 1265) ve onun İlahî Komedyasıdır. İslam düşünce tarihinde İbn Sina’dan sonra felsefi/teolojik hikaye tarzının diğer önemli temsilcileri Tavku’l-Hamâme Fi’l-Ülfe ve’l-Ullâf adlı eseriyle İbn Hazm (v. 456/1064), Mantıku’t-Tayr isimli eseriyle Feridüddin Attar, Hayy b. Yakzân isimli eseriyle İbn Tufeyl, el-Kıssatü’l- Gurbetü’l-Garbiyye isimli eseriyle Sühreverdi el-Maktûl (v. 587/1191) gibi düşünürlerdir.
Ayrıca Turgut, giriş kısmında İslam düşünce tarihinde yazılmış felsefi/teolojik hikâye tarzı eserlerle bunlardan esinlenerek yazılan Batı’daki ütopya tarzı eserler arasındaki farkları detayları ile birlikte ortaya koymaktadır.
Çalışmanın birinci bölümünde İbn Nefîs’in hayatı, ilmî şahsiyeti ve eserleri anlatılmaktadır. Özellikle onun er-Risâletü’l-Kâmiliyye isimli eseri hakkında ayrıntılı bilgiler verilmekte ve zaman zaman bu eser, İbn Tufeyl’in Hayy b. Yakzân’ı ile karşılaştırılmaktadır. Bu karşılaşmada dikkat çeken nokta, İbn Nefîs’in vahiy ve akıl dışında herhangi bir bilgi vasıtası kabul etmemesi; akla büyük önem veren İbn Tufeyl’in ise ilham/sezgiyi de bilgi vasıtası olarak görmesidir. Ayrıca bu bölümde İbn Nefîs’in eserinde yer verdiği “evrim/tekâmül” düşüncesi, İslam düşünce tarihi içindeki seyri de dikkate alınarak ortaya konmaktadır. Bu bağlamda, İbn Nefîs eserinde insanın yaratılış ve gelişim aşamalarını Kâmil isimli bir şahsiyet üzerinden anlatmaktadır. Mütefekkir, bunu yaparken vahyin getirdiklerine olan sadakatini ortaya koymakta, aynı zamanda da tıbbın/ilmin verilerine dayanan rasyonel açıklamalar yapmaktadır. Onun söz konusu eserinde önemle vurguladığı, belki de eserin özünü teşkil eden husus, din-felsefe/akıl-vahiy arasında çatışma değil, uyum olduğu yönündeki görüşüdür.
Eserin ikinci bölümü, kelam ilminde “uluhiyyet, nübüvvet ve ahiret” olarak tasnif edilen klasik ana konular hakkında İbn Nefîs’in er-Risâle’de yaptığı akılcı çıkarımlardan oluşan değerlendirmelerini içermektedir. Adı geçen konular hakkında ilk önce kelamcıların ve Meşşai filozoflarının görüşleri, ardından İbn Nefîs’in kanaati verilmekte, bunlar arasındaki benzer ve farklı yönlere vurgu yapılmaktadır.
Turgut, İbn Nefîs’in dört bölümden oluşan er-Risalesinin kendisi tarafından Arapçadan yapılan tercümesini, okuyucunun istifadesine sunmak amacıyla eserin sonunda ek olarak vermiştir.
Yrd. Doç. Dr. Ali Kürşat Turgut’un 349 sayfadan oluşan bu eseri, düşünce dünyamızda çok fazla tanınmayan ancak küçük kan dolaşımının keşfi gibi tıp alanında da önemli bir hizmete imza atan, ardında onlarca eser bırakan İbn Nefîs hakkında ayrıntılı bilgi vermesi açısından önem arz etmektedir. Ayrıca, çalışma kelam ilminde sem’iyat olarak isimlendirilen uluhiyyet, nübüvvet ve ahiret konularına dair bazı kelamcı ve filozofların görüşlerini birlikte vermesi ve kıyaslaması bakımından da alanında dikkat çekici bir özelliğe sahiptir.