Makale

Yüsyılların beslediği sanat AHŞAP OYMACILIĞI

Yüzyılların beslediği sanat: AHŞAP OYMACILIĞI


Suzan Çataloluk

N azlı bir sümbül, kokusu içinizi ferahlatacakmış gibi canlı görünen gonca güller, uzayıp sonsuza gitmek isteyen rumiler, kat kat açan hatailer, gökyüzünden hediye beşgen, altıgen, sekizgen, 36 köşeli, 64 uçlu görünen çeşit be çeşit yıldızlar, zencerekler, nice geometrik şekiller, iç içe geçmiş ne çok nakışlar… Bütün bunlar ağaca işlenirse, bu işleme genellikle üç boyutlu ise, yani hacmi varsa ve kimi zaman kakma ve değişik boyama sanatlarıyla desteklenmişse…
Ve… Yine bütün bunlar çok büyük bir sabırla, ince ince işlenerek ve günlerce uğraşılarak yapılmışsa bu güzellikler nereye konur? Elbette en çok göreceğimiz, en çok seveceğimiz, en çok kullanacağımız mekânlara ve eşyalara.
İş bu sebeple Orta Asya’dan bu tarafa gelen bu güzel sanat dalıyla camilerimiz, saraylarımız, konaklarımız, hanlarımız, kervansaraylarımız, şifahanelerimiz, neredeyse bütün mekânlarımız süslendi, bezendi.
Elbette bu kadarla da kalmadı. Tahtlar, karyolalar, koltuklar ile müştemilatı, dolapların her türlüsü, camekânlar, çeyiz sandıkları başta olmak üzere bilumum sandıklarımız, sandukalarımız, rahlelerimiz, bastonlarımız, pencere üstlüklerimiz bu güzel sanat dalıyla büyük emeklerle, sabır dantel dantel işlenerek bezendi, rengârenk süslendi, içimize ferahlık verdi, süsümüze süs oldu.
Bu ata yadigârı sanatımız tarihî seyri itibarıyla iç içe olduğu tezhibin bütün unsurlarından ve tarzlarından hep beslendi, hüsnühat ile bezendi, kimi zaman da minyatürlerden gelen ilhamlarla neşvünema buldu. Bir dönem oldu, geometrik şekillerde nefes aldı, Selçuklu dönemi minber korkuluklarında olduğu gibi. Bir dönem geldi, hatai ve rumilerle bu yolculuk devam etti, Mimar Sinan dönemi camileri gibi.
Bu sanatın geçmişine baktığımızda çok eskilere dayandığını görürüz. Orta Asya’dan bu tarafa yürüyen tarihî yolculuğumuzda Büyük Selçuklularla, Anadolu Selçuklularıyla Anadolu’ya gelen bu görkemli sanat dalı Müslüman kimliğine bürünmekle Fas, Tunus, Cezayir başta olmak üzere Afrika’ya, Endülüs’e yayılmış, bu yeni yorumu ile Asya’ya tekrar yansımıştır.
Selçuklu döneminde çok önemli bir Türk-İslam Sanatı olarak Erzurum, Harput, Beyşehir, Konya gibi büyük merkezlerde birer mektep olarak pek rağbet görmüş, tesirini bütün İslam coğrafyalarında hissettirmiştir.
Bu görkemli sanat tarihi yolculukta her dönem kendine has özellikler göstermiş, Osmanlı’da tezhip misalleriyle daha bir zenginleşmiştir. Bu konuda dönemlere birkaç misal verelim: Ankara Alaeddin Camii minberi ön cephesi kapı köşelikleri, (1197-98) , Malatya Ulu Camii minberi (13. asır), Amasya Burmalı Minare Camii’nin minber kitabesi (13. asır), Ankara Hacı Bayram Veli Türbesi kapısı (15. asır), Akşehir Kileci Mescidi pencere kapakları (14-15. asır, Ankara Ahi Şerafettin sandukası (1350).
Yine Selçuklu’dan iki misal daha verelim: Birinci misalimiz Kayseri’de bulunan ve 1238 yılında Selçuklu hükümdarı I. Alaeddin Keykubat’ın hanımı Mahperi Hatun’un yaptırdığı Hunat Camii ve Külliyesi’ndeki ahşap süslemeler bütün güzelliği ile yüzyıllara direnmektedir.
İkinci misalimiz yine Anadolu Selçuklu’dan: Kayseri’deki Hacı Kılıç Camii ve Medresesi. Bu medrese II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in oğlu İzzeddin Keykavus zamanında 1249-1250 tarihinde yapılmıştır. Cami ve medresenin kapıları da son derece güzel bir sanat abidesi olarak yüzyılları eskitmiştir.
Son olarak şu noktayı da belirtelim: Osmanlı’nın son dönemlerinde Batı tesiri ile Rokoko ve Barok üslubu ile daha abartılı, gösterişli desenlerin kullanıldığı görülmektedir.
Bu ata sanatımızın nasıl yapıldığına gelince, evvela malzeme seçimi son derece önemlidir. Oyulacak ağaçların ağırlıkları, sertlik dereceleri birbirinden farklıdır. Kimi ağaçların yüzeyleri düz değildir, pürüzleri vardır. Kimi ağaçlar da diğerlerinin aksine kolay ve çabuk bükülmeyebilir. Üstünde oyma yapılacak ağaç bu şartlar göz önüne alınarak seçilir.
Bunun yanında ağacın rengi, damarlarının yönü, incelik ve kalınlığı, üzerindeki -budaklar dâhil olmak üzere- herhangi bir sebeple meydana gelen benekleri yine seçimde pek önemlidir.
Bu seçimden sonra çalışmaya elverişli hale getirilen tahtaya oyulması istenen bezeme çizilir ve çeşitli aletlerle ağaç oyularak oyma cinsine göre konu süsleme ortaya çıkarılır.
Bu aletlerden en önemlisi kıl testeredir. Testere dik ve gergin olmalı, hiçbir yöne yatık olmamalıdır.
Desen bu şekilde ortaya çıkarıldıktan sonra fazlalıklar çıkarılır, sivrilikler bıçaklarla yuvarlatılır. Desende kanallar varsa V şeklindeki alet ile açılır, gerektiğinde pürüzler veya lif kalıntıları törpülenir, tekrar tekrar elden geçirilir.
Ardından yine bezemeye ve kullanılacağı eşya veya mekâna göre kimi oymalar varak altınla, gümüşle, kalem işi tekniği ile renklendirilip süslendirilebilir veya kakma sanatı ile sedeflenebilir, mücevverlerle donatılabilir.
Ahşap oymacılığı çeşitlerinden de bahsedelim: Genel kabule göre üç cins ağaç oymacılığından söz etmek mümkündür:
Birincisi dekupe, yani düşey kesmedir. Bu çeşit oymada tahta üzerine çizilen desen alt ve üst taraftan dik bir şekilde kesilir, böylece desen alt ve üst tarafta aynı şekilde ortaya çıkar. Sonra gerekli düzeltme işlemleri yapılır. Misal getirelim: Kafes yanları, ud göğüs tahtasının ses deliği örtüsü vs…
İkinci çeşide gelirsek, yüzey oymacılığı tanınan adıyla rölyeflerdir. Bu çeşitte tahta yüzeyine çizilen desen ana hatlarıyla oyulur. Bu oyma üçgen veya U kalemiyle meydana getirilir. Sonrasında gereken boya ve cila ile süslenir. Yaldız veya altınla parlatılır.
Yüzey oymacılığı iki şekilde yapılır. İlki derinliği birkaç mm’yi geçmeyen alçak yüzey oymacılığıdır. İkincisi ise yüksek kabartma, yani yüksek yüzey oymacılığıdır. Alçak yüzey oymacılığının daha derin ve hareketli halidir. Tercih edilen desen derin oyulduğundan daha canlıdır. Misal verirsek koltuk işlemeleri, sandık üzerindeki işlemeler yüksek kabartmadır. 19. yüzyılda meydana gelen gotik sitilinde yapılan ahşap oymaları bu çeşittendir.
Yüksek kabartmalar da bir kaç çeşittir: Bunlardan düz satıhlı derin oymada motifler tahta yüzeyinden derin oymalarla belirlenir. Misal verelim, Ankara Alaeddin Camii minberi ön cephesi kapı köşelikleri ile Ankara Ahi Şerafeddin Sandukası bu teknikle yapılmıştır.
Yüksek kabartmanın ikinci çeşidi yuvarlak satıhlı derin oymadır. Bu oymayı kitabelerde, yazılarda, arabesk dekorda görürüz. Bu tarz oyma ahşaba çok zengin görüntü vermek için kullanılır. Oyma engebeli bir yuvarlaklık meydana getirecek şekilde işlenir. Bazen kabartmalar pek yüksektir. Misalleri Siirt Ulu camiinin minberi yazıları (13. asır başı), Kızılbey Camii tahtı, Ankara Aslanhane Camii minberi kapı yanları (1289), Divriği Ulu Camii Minberi yazıları (1228-29), Kaykavus rahlesidir.
Yüksek kabartmanın üçüncü çeşidi çift katlı rölyef tekniğidir ve altta arabeskler veya spirallerden oluşan dekor düz satıhlı derin oyma şeklindedir. Üstte genellikle yazı vardır ve bu yazı yuvarlak satıhlı derin oyma tekniği ile oyulmuştur. Misal verirsek Ankara Alaeddin Camii minberi kitabesi pek hoş bir çift katlı rölyef tekniği kullanılarak yapılmıştır.
Ahşap oymacılığının başka bir çeşidi de eğri kesim tekniği (mail kesim tekniği)dir. Orta Asya İskit ahşap, metal, kemik işçiliğinin gelişmesi ile meydana gelen bu teknik 9. asırda Abbasi ahşap ve alçı işçiliğine Samarra’daki Türk askerleri ile ulaşmıştır. 11. asırda Gazne kanalıyla İslam sanatına girmiştir. Bu teknikte rölyefle bezenmiş satıhlar derine doğru inerek birbirini kesen satıhlar oluşturur. Misal verirsek: Ermenek Sare Hatun (12. asır) minberlerindeki yan aynalıkların geometrik kafesleri ve iç dolguları bu teknikle yapılmıştır
Son olarak “Hakiki” Samarra üslubundan da birkaç cümle ile bahsedelim: Bu üslupta mail kesim ile derin kesim yeni bir üslup tadında ayrı bir ağaç oyma çeşidi meydana getirip güzel bir sentez oluşturmuşlardır. Misaller verelim: Kayseri Lala Paşa Camii minberindeki bordür, orta eksen üzerinde bulunan palmetler, onları çerçeveleyerek uzayıp giden rumiler derindir ve zemini kapatmışlardır.
İkinci misalimiz Harput’taki Sara Hatun Camii minberinin yan satıhlarındaki rumi ve palmetlerin üst satıhlarının tamamı yivlenip dilimlenmiş, her biri bağımsız bir şekilde pek hoş güzellik ve estetik kazanmıştır.
Misallerin sayısı tahminlerin çok üstündedir.
Arzumuz odur ki, bu eserlere ve günümüzde destek bekleyen bu muhteşem ata sanatına sahip çıkabiliriz.