Makale

Atatürk'ün T.B.M.M.'ni Açış konuşmalarında Din ve Din Hizmetlerine İlişkin Sözleri

Dr. Mehmet Bulut

Atatürk’ün
Türkiye Büyük Millet Meclisini Açış Konuşmalarında
Din ve Din Hizmetlerine İlişkin Sözleri

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1920-1923 yılları arasında Büyük Millet Meclisi Başkanı, 1923-1938 yılları arasında da Cumhurbaşkanı olarak, Büyük Millet Meclisi’nin yeni yasama yıllarının başlaması dolayısıyla birer açış konuşması yapmıştır (1 Kasım 1938’de Meclis’in beşinci dönem, dördüncü yasama yılı açılırken, Atatürk’ün rahatsızlığı dolayısıyla, açış nutku Başbakan Celal Bayar tarafından okunmuştur).
Meclis Başkanı sıfatıyla 1922, 1923 ve 1924 yıllarında yaptığı açış konuşmalarında Atatürk, İslâm dini ve ülkemizdeki din hizmetleri -ki bu yıllarda ülkemizde din hizmetlerinin idaresi "Şer’iye ve Evkaf Vekâleti" adıyla bir bakanlık eliyle yürütülüyordu- konularına da temas etmiştir.
Aşağıda, sözü edilen yıllarda, Atatürk’ün Meclis Kürsüsünden yaptığı açış konuşmaları içinde din ve din hizmetleri ile ilgili olan ifadeleri bir araya getirilerek sunulmuştur. Bu sözleri, ikinci el kaynaklardan -ki bunların çoğunda sadeleştirme yapılmıştır- aktarmak yerine, ilk elden kaynak durumundaki Büyük Millet Meclisi’nin tutanak dergileri olan Zabıt Ceridelerini ve bunların da eski harfli ilk baskılarını taramak suretiyle tespit ettik, kaynaklarını da gösterdik. Bunları, herhangi bir sadeleştirme cihetine gitmeden orijinal şekliyle sunduk. Cümlelerde geçen ve bugün fazla kullanılmayan bazı kelime ve terkiplerin sözlüklere bakılmak suretiyle rahatlıkla anlaşılabileceğini düşünüyoruz. Ayrıca bu sözleri kronolojik bir sıra takip ederek sıraladığımızı belirtmek isteriz.
I. Dönem 3. Yasama Yılını Açış Konuşmasından (1 Mart 1338 / 1922):
"(...) İnsanlar yalnız maddi değil, bilhassa bu kuva-yı maddiyede mündemiç kuva-yı maneviyenin tahtı tesirinde âmildirler. Milletler de böyledir. Kuwe-i maneviye ise bilhassa ilim ve iman ile âlî bir surette inkişaf eder
"(...) Bizim takip edeceğimiz maarif siyasetinin temeli, evvelâ mevcut cehli izale etmektir. Teferruata girmekten ictinaben bu fikrimi birkaç kelime tavzih etmek için diyebilirim ki, alelıtlak umûm köylüye okumak, yazmak ve vatanını, milletini, dinini, dünyasını tanıtacak kadar coğrafî, tarihî, dinî ve ahlâkî malûmat vermek ve a’mâl-i erbaayı öğretmek maarif programımızın en ilk hedefidir (Bravo sesleri)." (Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Yıl: 3, İçtima: 1, c. 18, s. 7) "Efendiler! Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel ve her şeyden evvel Türkiye’nin istiklâline, kendi benliğine ve ananât-ı milliyesine düşman olan bütün anasırla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir (Alkışlar). Beynelmilel vaziyet-i cihana göre, böyle bir cidalin istilzam edildiği anasırı rûhiye ile mücehhez olmayan fertlere ve bu mahiyette fertlerden mürekkep cemiyetlere hayat ve istiklâl yoktur (Bravo sesleri)."
"Umûr-i Şer’iye Vekâletimizin bir senelik mesaisini kemâl-i ehemmiyetle tetkik ettim. Muhassalayı şayanı takdir buldum. Teşekkür ve tebrik ederim. Umûr-i Şer’iyenin temşiti hakkında nokta-i nazar ser- dine esasen mahal yoktur. Çünkü bu husus nusûs-i Kur’aniye ile hasıldır. Yalnız varid-i hatır olan bir noktayı söylemeden geçemeyeceğim: "Efendiler! Camilerin mukaddes minberleri halkın ruhanî, ahlâkî gıdalarına en âlî, en feyyaz men- balardır. Binaenaleyh; camilerin ve mescidlerin minberlerinden halkı tenvir ve irşad edecek kıymetli hutbelerin muhteviyatına halkça ıttılâ imkanını temin, Şer’iye Vekâlet-i Celilesinin mühim bir vazifesidir (Şiddetli alkışlar, bravo sesleri).
"Minberlerden halkın anlayabileceği lisanla ruh ve dimağa hitap olunmakla Ehl-i Islâmın vücudu canlanır, dimağı saflanır, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur (Alkışlar).
"Fakat, buna nazaran huteba- yı kiramın haiz olmaları lâzım gelen evsaf-ı ilmiye, liyakat-ı mahsûsa ve ahvâl-i âleme vukuf, haz-i ehemmiyettir.
"Bütün vaiz ve hatiplerin bu ümniyeye hadim olacak surette yetiştirilmesine Şer’iye Vekâletinin sarf-ı mukadderet edeceğini ümit ederim." (Aynı kaynak, s. 8)
"Efendiler! Evkaf mesailine gelince: Malûmdur ki, evkaf, memleketimizin mühim bir servetini teşkil eder. Bu servetten millet ve memleketi hakkiyle müstefit edebilmek için Şer’iye Vekâletiyle beraber bütün Hey’et-i Veki- lenin ve hatta Meclis-i Âlînin bu hususu ehemmiyetle tetkik ile bu büyük müessesenin harabîden vikayesini ve memlekete semere-bahş bir hale vaz’ını temenni eylerim.
"Efendiler!
Evkafın hikmet i mevzuu nazarı dikkate alınınca, bunun müessesât-ı diniye ile beraber hizmet ve muavenet-i içti maiyeyi istihdaf ettiği tahakkuk eder (Pek doğru sesleri).
"Vakıfların; imarethaneler, bîmarhaneler, hastahaneler, misafirhaneler, kütüphaneler, kervansaraylar, hamamlar, çeşmeler, mektepler, medreseler ve sair irfan müesseselerine şamil bulunmuş olması evkaf meselesinin hallinde riayeti elzem olan esasâtı göstermektedir (Pek doğru sesleri). (Aynı kaynak, s. 8-9)
"Efendiler! İstanbul, Cenab-ı Peygamber’in bizzat alaka gösterdiği Ebâ Eyyûb Ensarî Halid Hazretlerinin on dört asırdan beri meşhedinin temas ve nezaret-i maneviyesi altında tuttuğu bir şehirdir. Beş asır müddet Türkiye’nin makarr-ı hükümeti olmuştur (...)" (Aynı kaynak, s. 11-12)
I. Dönem 4. Yasama Yılını Açış Konuşmasından (IMart 1339/1923):
"Efendiler! Şer’iye Vekâleti, geçen sene zarfında birisi ’Şûra-yı iftâ’, diğeri de ’Tetkikat ve Telifat- 1 İslamiye’ namıyla iki heyet vücuda getirmiştir.
"Usûl ve âdâtın tağayyür ve tebdili ile vuku bulan hadisâtın, nâsın ihtiyacatını nazarı dikkate almak suretiyle hallini temin etmek Şûra-yı Iftâ’nın bilcümle mesaisini istinat ettireceği esas olmalıdır.
"Tetkikat ve Telifat-ı Islâ- miye Heyeti’nin vezaifi meyanında hikmet-i Islâmiyeyi Garp nazariyat-ı ilmiye ve felsefeleriyle mukayese ve ak- vam-ı Islamiye- nin itikadî, İlmî, İçtimaî, ih- saî, İktisadî hayatlarına ait şuûnâtı tetkik ve netayicini neşreylemek zikre şayan ehemmiyeti haizdir. Tetkikat için bir kütüphane tesis edildi. İstanbul’dan, Avrupa’dan ve Mısır’dan bir kısım mühim kitaplar celp olundu. Ehemmiyetli birçok kitap da Avrupa’ya ve Mısır’a sipariş edildi.
"Şer’iye Vekâleti, medreselerin tevhidini ve asrî müessese haline ifrağını istihdaf etmektedir. Vekâlet, asrî müctehit ve müfessirlere menşe olmak üzere bir ’Külliye-i İs- lâmiye’ vücuda getirmeye büyük ehemmiyet atfetmektedir." (Zabıt
Ceridesi, Devre: 1, Yıl: 3, İçtima: 1, c. 28, s. 13)
II. Dönem 1. Yasama Yılını Açış Konuşmasından (1 Mart 1340/1924):
"(...) intisabıyla mutmain ve mesut bulunduğumuz Diyanet-i Islâmiyeyi, asırlardan beri müteâmil olduğu veçhile bir vasıta-ı siyaset mevkiinden tenzih ve i’lâ etmek elzem olduğu hakikatini müşahede ediyoruz. Mukaddes ve lâ- hûtî olan itikadât ve vicdaniyâtımızı muğlak ve mütelevvin olan ve her türlü menfaat ve ihtirasâta sahne-i tecelliyat olan siyasetten ve siyasetin bütün uzviyatından bir an evvel ve katiyen tahlis etmek milletin dünyevî ve uhrevî saadetinin emrettiği bir zarurettir. Ancak bu suretle Diyanet-i Islâmiyenin maâliyeti tecelli eder." (Zabıt Ceridesi, Devre: 2, Yıl: 1, İçtima: 1, c.7, s. 5-6)