Makale

Yapılabilecek Çok Şey Var

Dr. Havva Sula

Yapılabilecek
Çok Şey Var

Benden sokak çocukları ile ilgili özellikle de "Ben ne yapabilirim?" sorusuna cevap arayan bir yazı istendiğinde, yedi yıldır bu amaca yönelik r (_ J uğraşlarımızı düşündüm, birçok kuruluşun yaklaşık on yıldır yaptıklarını ve 16-17 Haziran 2005 tarihlerinde gerçekleştirilen Sokakta Yaşayan ve/veya Çalıştırılan Çocuklara Yönelik Hizmet Modeli Eşgüdüm Toplantısında konuşulanları.
Toplantıda sokakta yaşayan, sokakta çalışan/çalıştırılan çocuklara dair artık çok iyi bildiğimiz tanımlar yapıldı, istatistikler verildi. Sokakta oluş nedenleri, karşılaştıkları riskler konuşuldu. Hazırlanan ve uygulanan modeller sunuldu.
Hep kurumlardan, ekiplerden, barınaklardan, rehabilitasyon merkezlerinden bahsedildi. Çok güzel hizmet modelleri önerildi, bu sorunu yaşayan diğer ülkelerde de uygulanan. Bakanlar, milletvekilleri, bakanlık üst düzey yetkilileri, valiler, il müdürleri, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri iki gün boyunca anlattılar, dinlediler, önerdiler, sundular. Her şey tamam gibi görünüyordu, ama kocaman bir boşluk vardı aslında: Gönüller ya da başka bir deyişle "maneviyat". Bizi diğer ülkelerden ayıran; yaşlılık ve özürlülük gibi, diğer sosyal hizmet alanlarında olduğu gibi, bu sorunu da çok daha kolay çözebileceğimiz ayrıcalığımız.
Göç ve göçün sonuçlarından biri olan yoksulluk sadece bir gelir azlığı değil, aynı zamanda aile ve çocuklar için; sağlıksız çevre koşullarında hayatını sürdürme, adalet, eğitim ve sağlık hizmetlerinden daha az yararlanabilme, şiddete daha açık olma ve yeterli güvenliğe sahip olamama anlamına geliyor. Geleneksel kırsal kesimde ailenin aldığı psikolojik ve sosyoekonomik destek, şehirlerde toplumsal kurumlar tarafından sağlanamadığından, büyük ümitlerle kente göç edenlerin aile ilişkileri etkileniyor, çocuklar hem aile denetiminden uzakta kalıyor, hem de kurumsal eğitimlerden yeteri kadar yararlanamıyorlar ve başıboşluğa sürükleniyorlar. Aile bütçesine katkıda bulunması için çocuk yaşına uygun olmayan, ruhsal ve fiziksel sağlığını tehlikeye sokan işlerde çalıştırılıyorlar. Ayrıca boşanmalar, resmi nikah olmaksızın yapılan evlilikler, değişik eşlerden olan çocuklar, ebeveynlerden birinin evi terk etmesi, aile içi şiddet gibi nedenler de çocukların sokak hayatını seçmesine neden olabiliyor.
Oysa modernleşme süreciyle tanışıncaya değin, Osmanlı İstanbul’unda sokak çocuklarından söz edilmiyor. Çünkü o dönemlerde ailenin, mahallenin ve iş alanında loncaların; toplumun sorumluluk bilincinin oluşmasında ve dayanışmada rolü çok fazla. Öte yandan imaretler ve vakıflar gibi toplumsal örgütlenmeler, manevi değerleri de referans alarak bir otokontrol mekanizması gibi çalışarak, sokak çocukları üretebilecek bir esneklik alanı bırakmıyor. Darüşşafaka, darülaceze gibi devlet kurumlarının koruyucu fonksiyonlarının dışında, dergâhların da birer tasavvuf ve kültür kurumlan olarak gençleri sokaktan kurtarıcı etkileri söz konusu. 19. yüzyılın ikinci yarısına ait arşivlerde dul, çocuklu kadına, ikiz veya üçüz çocukları olan ailelere dini ne olursa olsun maaş bağlandığına; kimsesiz ve terk edilen çocukların maaş verilerek birinin yanına verildiğine dair belgelere rastlıyoruz.
Tüm bu önceki uygulamalara baktığımızda soruna sadece idari karar ve uygulama planlarıyla yaklaşmak eksik olacaktır. Bütün bunları gerçekleştirmede en önemli güç aslında toplumsal katılımdır. Eskiden olduğu gibi, şimdi de toplum sorumluluk üstlenmek zorundadır. Bugün; büyüyen yoksulluk, zedelenen dayanışma anlayışı ve toplumsal parçalanma içindeki şehirlerde, ortak sorumluluk üstlenebilecek kesimleri bu yönde harekete geçirmek zor olabilir ancak imkansız değildir. Henüz tam anlamıyla yitirilmemiş ortak hayat kültürünün gelenek- sel-toplumsal özellikleri yeniden bu yönde bir seferberliği tetikleyebilir. Örneğin; komşuluk ilişkileri geliştirilebilir, emekliler, ev kadınları, öğrenciler, bu yöndeki sosyal hizmetlerin gönüllüleri olabilirler.
Soruna çözüm ararken çocuk hakları sözleşmesinin temel ilkeleri olan çocuğun yararı, görüşünün alınarak kendisini ilgilendiren her tür işleme katılımının sağlanması ve bu müdahalenin çocuk için ayrımcılık teşkil etmemesi ilkelerinin dikkate alınması gereklidir. Bunu yapabilmek için de özellikle sivil toplum çalışmalarında hizmetler, onların beklentileri, duygu ve düşünceleri sorularak planlanmalıdır. Çok küçük ip uçları, istekler veya özlemler, model oluşturmada çok işe yarayabilir.
Bakın sokakta çalışan çocuklarla ilgili, Hayat Vakfında yürütülen projede çocuklar neler demiş?
Seni mutlu eden şeyler;
- Ailemin huzurlu yaşaması, evimizin olmasından mutlu olurum. (Emine, 11)
- Bir kişi bana bir hediye verince çok mutlu olurum. (Eyüp, 11)
- Eğer babam bana bisiklet alırsa çok mutlu olurum. (Sıla, 10)
- Bir yaşlı kadına veya amcaya yardım edersem, ellerindeki yükü alırsam mutlu olurum. (Sıla, 10)
- Ben köye gittiğimde mutlu olurum, bisikletim olduğu zaman mutlu olurum. (Mehmet, 11)
Seni mutsuz eden şeyler;
- Okuduğum bir kitaptan bir şey anlamazsam, bu şey beni çok üzer. (Sinan, 12)
- insanların bizi hor görmesi. Arkadaşlarımızın bizi kıskandırması. (Fatma, 9)
- Annem yorulursa üzülürüm. (Sıla, 10)
- Okula gitmediğimde üzülürüm, arkadaşlarımla oynamadığımda üzülürüm. (Nur- sel, 11)
Büyüdüğünde gerçekleştirmek istediklerin;
- Yaşlılar derneği, Çocuk Esirgeme kurumlan yapıp, sokakta çalışan çocuk veya adamları kurtarırdım. (Sinan, 12)
- Sokakta aç kalan ve çalışan çocuklara yardım ederdim. Evleri yıkılan insanlara, sokakta kalan insanlara yardım ederdim. (Savaş, 9)
- Eğer ben büyüyünce zengin bir insan olursam, fakir veya hasta insanlara yardım ederim. (Fatma, 9)
- Ülkemi yüksek, çağdaş ülkeler seviyesine çıkartmak ve halkımı refaha ulaştırmak istiyorum. Bu hayallerimden başka, yaşlandığımda köyüme çekilip bir çiftlik kurmak ve hayatımı çiftlik hayvanları ile geçirmek istiyorum. (Serhat, 1 3)
- Evimin kendimin olmasını isterim. Kocamın iyi bir işinin olmasını isterim. Mutlu olmak isterim. Çocuğumun sağ salim doğmasını isterim. Çocuklarıma iyi bakmak isterim. Onların derslerinin güzel olmasını isterim. (Sıla, 10)
- Çok kitap okuyup, şair olmak istiyorum. (Eyüp, 11)
- Büyüyünce Siirt’e taşınmak istiyorum çünkü ben ora da doğdum. (Dilan, 9)
- Ben hiç uçağa binmediğim için uçağa binmek istiyorum. (Dilan, 9)
- Vakıf kurup yardım etmek isterdim. (Barış, 12)
Çocuk hakları denince aklına neler geliyor?
- Eğitim almak bir çocuğun hakkıdır. (Emine, 11)
- Ailesinin mutlu olması çocuğun hakkıdır. (Sinan, 12)
- Çocuk hakları denilince aklıma bazı çocukların mutlu, bazı çocukların ise mutsuz olmaları geliyor. (Fatma, 9)
- Hayvanları sevme. (Eyüp, 11)
- İstediğimiz giysileri giymek. (Sıla, 10)
- 18 yaşından küçük olan hiçbir çocuk, ailesi tarafından çalıştırılamaz. (Serhat, 13)
- Çocukların yaz tatilinde köye gitmeleri. (Mazlum-8, Vedat-10, Mehmet-12)
- Çocukların hakları, ailelerinin onları dövmemeleri. (Mehmet, 11)
- Sağlıklı olmak. Anne ve babanın onları terbiyeli bir şekilde büyütmesi. (Pınar, 1 3)
- Çocukların diledikleri kadar uyumaları. (Sefa, 1 3)
- Annesine ve babasına bir şey söyleyince hemen yapması. Anne ve babanın çocuğuna sevgisi. (Gamze, 12)
Aile dendiğinde aklına neler geliyor?
- Annemin bize yemek yapması geliyor aklıma. (Sıla, 10)
- Anne ve babamın namaz kılması gelir. (Eyüp, 11)
- Çocukların birbirini kıskanması, evde olmayıp başkalarında olan şeyleri, çocukların babalarından istemesi aklıma geliyor. (Serhat, 1 3)
- Ailede sevgi, barış, başarı
geliyor. Ailede şakalarla, sohbetler geliyor aklıma. (Dilan, 9)
Ve bir anne;
Ben büyük oğlumu selpak satmaya gönderiyordum. Çünkü eşimin okuma yazması yoktu. Kimse onu işe almıyordu, oğlumu çalıştırmak zorunda kaldım. Selpak satıyordu ve eve harçlık getiriyordu. Oysa ben oğlumun okumasını istiyordum, babası gibi cahil olmasını istemiyordum. Hep dua ediyordum. Allahım bana yardım et. Bir gün dualarım kabul oldu...
... Ben Hayat Vakfından çok destek gördüm. Bana çocuklarımı, ailemi kazandırdılar. Büyük oğlum çok problemliydi, kendini hep sokağa veriyordu, kötü arkadaşları vardı. Oğlumu sık sık vakfa çağırdılar, ona sahip çıktılar ama oğlum gitmek istemiyordu. Birkaç defa gidip ortamı gördü, çok beğendi. Şimdi kızım da birinci sınıfa gidiyor o da vakfa gitmek için can atıyor. Orada çocuklarımıza el işleri, tiyatro, müzik, eğlence yapılıyor, ders çalıştırılıyor. Arkadaşlığı, iyiliği, insanlığı, güzelliği, dostluğu, kardeşliği ve bunun gibi daha çok güzel şeyler öğreniyor çocuklarımız. inşallah büyüdüklerinde onlar da başkalarına destek verirler. Ben de bir anne olarak, hem çocuklarıma hem de başkalarına elimden gelen her şeyi yapmak için çalışacağım.
Bu anne şimdi vakfın gönüllülerinden biri.
Serhat;
İstanbul’a 6 veya 7 sene önce taşındık. Bir süre sonra durumumuz kötüleşti ve ben de ayakkabı boyacılığı yapmaya başladım. Her gün okuldan sonra bu işi yapıyordum. Ödevlerime fazla zaman kalmıyordu. Bunun için dördüncü sınıfın ilk dönemi derslerim iyi değildi. Bir gün 23 Nisan törenlerine gitmemiş, boyacılık yapmıştım. Öğretmenimiz bana niye törene gitmediğimi sordu, ben de boyacılık yaptığımı söyledim. Bunu, üzerine öğretmen bana, bütün sınıfın önünde ayakkabı boyacılığı yaptığım için çok kızdı. O gün gururum çok incindi.
Bir gün Şehremini’nde bir kahvenin önünde arkadaşımla beraber ayakkabı boyarken, iki başörtülü bayan bizim yanımıza gelip bize bir şeyler sordu ve ev adreslerimizi aldı. Biz çok şaşırdık ve korktuk. Niyetlerinin ne olduğunu bilmiyorduk. Aradan birkaç hafta geçti ve bu bayanlar evimize gelip durumumuzun nasıl olduğunu öğrendiler.
Bir o günden önceki hayatıma bir de o günden sonraki hayatıma bakıyorum da, ikisinin arasında dağlar kadar fark var. O günden sonra çocuk olduğumu, insan olduğumu anladım. Oyunlar oynadım, yeni elbiselerim oldu. Yeni ve iyi ablalarla tanıştım. Ve en önemlisi hayatta insan ne kadar kötü duruma düşerse düşsün Allah Teâlâ’nın insanın karşısına bir umut çıkardığını gördüm.
... Mehmet öğretmenimle ders çalışmaya başladığım ilk günlerde çok zorlanırdım. Mehmet öğretmenimin sayesinde 4. sınıfın 2. döneminde takdir aldım. Bu arada benim hedeflerim artıyordu ve Galatasaray’ı istiyordum. İyi çalışmıştım, ama Galatasaray’ı kazanamadım. Buna fazla üzülmedim; çünkü Cağaloğlu Anadolu Lisesi’ni kazanmıştım.
Şöyle bir düşünüyorum da onlarla karşılaşmasaydım ne olacaktım? 5.sınıfı zar zor bitirdikten sonra ya bir işe girecektim ya da hurdacılık yapacaktım. Bekar evlerinde annesiz babasız kalacaktım ve olur olmaz kötü şeylere alışacaktım. Belki de bir sokak çocuğu olup çıkacaktım. Ama bunların yerine şu anda güzel bir okuldayım ve mutluyum.
Aslında "ne yapabiliriz?" sorusunun cevabını çocuklar bu cümlelerle veriyorlar.
Dünya’daki örneklerinden farklı olarak, ülkemiz hâlâ avantajlı durumda. Aile kurumu aldığı birçok darbeye rağmen, toplumun hayatında önemli bir değere sahip. Yine toplumun değer yargıları, insana ve çocuğa verdiği önem, gelenek ve dini inançlar, başka birçok sorunun çözümünde olduğu gibi, bu konuda da en kısa zamanda olumlu sonuçlar alınmasını sağlayacak. Önemli olan bir hayat kurtarmanın tüm insanlığı kurtarmak olduğu bilinciyle, herkesin ne yapabileceğini düşünmesi ve bir an önce harekete geçmesi...