Makale

Dindarlığın Ölçüsü

Dindarlığın Ölçüsü

Prof. Dr. Ejder Okumuş
Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak.

Yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevirmeniz iyilik (birr) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlerine iman eden; O’na olan sevgisine rağmen malı yakınlara, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (yolda kalmışa), isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahitleştiklerinde ahitlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenler (in tutum ve davranışıdır). İşte bunlar doğru olanlardır ve
muttaki olanlar da bunlardır.”
(Bakara, 2/177.)



Dindarlığın tarif edilmesi, anlaşılması ve anlamlandırılmasında esas alınması gereken hususlar nelerdir? Dindarlık nasıl tanımlanırsa doğru ölçülebilir? Dindarlık, hangi esaslar temelinde ele alınırsa doğru anlaşılabilir? Dindarlığın ölçüsü ve ölçütü nedir? İnsanın iman-amel temelinde ortaya koyduğu dinî tutum, deneyim ve davranış biçimini, yani dinî yaşantıyı veya dindarca hayatı; inanılan dinin emir ve yasakları doğrultusunda yaşamayı ifade eden dindarlık, İslam’a göre hangi esas, ölçüt ve unsurlar hesaba katılarak doğru anlaşılabilir? İnanç, bilgi, duygu, ibadet, etki, organizasyon, hukuk, ahlak gibi boyutları olan dindarlığın ölçüsü, dinin bu boyutları dikkate alınarak belirlenmezse, doğru bir dindarlık ölçütü, ölçeği ve ölçüsü ortaya koymak mümkün olabilir mi?
Dindarlık, toplumsal ve inanç sahibi aktör olarak insanın inancının gereği olan tutum ve davranışları ortaya koyması temelinde tanımlanması, izah edilmesi ve ölçülmesi durumunda doğru ve bütün boyutlarıyla anlaşılabilir.
İslam temelinde dindarlığı anlamak için, Kur’an ve sünnette ortaya konulan esasların bağlayıcılığını ve Müslüman toplumların dinî durumunu temele yerleştirmek şarttır. Örneğin İslam toplumunda dindarlığı ölçmek, belirleme, anlama ve anlamlandırmada günümüz Hristiyan dindarlığını ölçmek için geliştirilen ölçekler, testler, anketler vb. esas alınırsa, doğru sonuçlara ulaşmak mümkün değildir. Kilise dindarlığı esas alınarak Müslüman dindarlığının ölçüsü belirlenemez ve dolayısıyla İslam dindarlığı ölçülemez ve anlaşılamaz. Dolayısıyla sadece toplumda görünürlüğüyle öne çıkan bazı dinî emirleri yerine getirmek, mesela beş vakit namaz, ramazan orucu, hac, zekât ve tesettür gibi dinî görevleri ifa etmek veya zina etmek, içki içmek, faiz yemek, domuz eti yemek, kumar oynamak gibi haram olan fiillerden kaçınmak, İslami manada dindarlığı belirleme ve ölçmede yeterli değildir. O hâlde dindarlığı salt bazı görünür gündelik, haftalık veya aylık dinî emir ve görevleri yerine getirmekle tarif edip ele almak, insanların dindarlığını ölçmek için yeterli değildir. Yani salt söz konusu dinî emir ve yasaklara riayet, bilimsel anlamda dindarlığın ölçüsü kabul edilemez. Bunlar elbette dindarlık için gerekli unsurlardandır ama eksiktir. Çünkü bu ibadetlerin veya dinî emirlerin dışında daha başka dinî emir ve yasaklar da vardır; İslam’da bu emir ve yasaklara uymak en az namaz veya oruç kadar zorunludur. Örnek vermek gerekirse, İslam ahlakının kapsamına giren birçok davranış, farz ve haramların konusudur. Emin, yani toplumda özgüven sahibi ve güvenilir olmak, anne-babaya iyilik etmek, doğru sözlü olmak, iyiliği yaymak ve kötülükle mücadele etmek, kul hakkına riayet etmek vs. İslam’da farz olan, mutlak surette uyulması gereken davranış kurallarıdır. Bunları çoğaltmak mümkündür. Aynı zamanda yalan söylemek, suizanda bulunmak, iftira atmak, gıybet etmek, İslam kardeşiyle küs olmak, riyada bulunmak, nifak çıkarmak, israf etmek vs. de haramdır. Bu doğrudan ahlaki hususların dışında yine ahlakla bağlantılı olan (esasen ahlakın dışında bir davranış yok) herkese mirastan payına düşeni vermek gibi hukuk alanına giren bir emri yerine getirmek farzdır; günümüzde özellikle bazı Müslüman bölgelerde kadına hâlâ miras verilmediği düşünülürse, dindarlığın ölçüsünün neler olması gerektiği konusunun önemi daha iyi kavranacaktır. Yine İslam dininde her türlü haksızlık, adaletsizlik ve zulmün haram olduğuna bakılırsa, yukarıda belirtilen bazı emir ve yasaklara uyup da zulüm yapan insanın durumunu dindarlık açısından iyi inceleyip tahlil etmek gerekir. Başka bir örnekle devam edersek, mesela eğitim düzleminde okumak, düşünmek, ilmin peşinden koşmak, hakikat arayışında olmak vb. İslam’a göre farzdır ve dindarlığın önemli bir boyutudur. Ayrıca ahlak ve ekonomi bağlamında sadaka vermek, yetime, miskine, yolda kalmışa, yoksula yardım etmek, komşuluk haklarını gözetmek, akrabalara yardım ve iyilikte bulunmak, cömert olmak vs. İslam’da farzdır ve İslami dindarlığın olmazsa olmaz boyutlarındandır. İslam’da en önemli dindarlık göstergelerinden biri de, kardeş olmak ve kardeşlik hukukuna riayet etmektir. Kur’an ve hadislere göre müminlerin birbirleriyle ilişkilerinin kardeşlik temelinde olması, birbirlerini bir insan bedeninin organları ve bir binanın tuğlaları mesabesinde görmeleri ve ona göre davranmaları emredilmiştir. (Hucurat, 49/9-13; Saf, 61/5; Buhari, Edeb, Bab: 27; Müslim, Birr, 17/66; Tirmizi, Birr, 18.)
Görüldüğü gibi İslam dinimize göre dindarlığın ölçüt ve ölçüsünü koyan veya belirleyen birçok unsur, birçok inanç, tutum ve davranış vardır. Bunları dikkate almadan dindarlığı anlamlandırmanın doğru sonuçlara götürmeyeceği açıktır.
Konunun daha iyi anlaşılması için belirtmek gerekir ki, İslam’da namaz kılmak nasıl farz ise, insanın kıldığı namazın kendisini kötülüklerden uzak tutması da aynı şekilde farzdır ve dindarlıkta belirleyicidir. Namaz kılıp da yalan söylenir, suizanda bulunulur, iftira atılır, anne-babaya kötü davranılır, aç komşuya yardım edilmez, yolda kalmışın elinden tutulmaz, bencillik edilirse, din, diyanet ve dindarlık açısından nasıl bir manzara ortaya çıkar? Oysa İslam’a göre “Kesinlikle namaz insanı hayasızlıktan ve çirkin işlerden alıkoyar.” (Ankebut, 29/45.) Bu durumda dindar insan, inanç, tutum ve davranışları arasında tutarlılık olan insandır.
Esasen her din, birey ve toplumun davranışını, kendisinin açıkladığı hakikatlerle uyumlu hâle koymayı hedef alan inanç ilkeleri, tutum ve davranış kodları ve ahlaki kaideler dile getirir. Dindar toplum, düşünce ve davranışlarında din, iman ve ahlakı bir bütün olarak yaşar. İslam ahlakı söz konusu olduğunda, ahlakın kaynağının İslam dini ve Allah’a iman olduğu, hatta Allah’a imanın da ahlaki bir eylem olduğu görülür. Kur’an, bunu açık bir üslupla ortaya koymaktadır. İman, güzel ahlak, salih ameller, bir bütün olarak dindarlığı ortaya çıkarmakta ve dindarlığın ölçüsü olmaktadır.
Yazının başında verdiğimiz ayet (Bakara, 2/177.) dindarlık ile Allah’a iman, amel-i salih ve ahlak arasındaki direkt ilişkileri çok net bir biçimde göstermektedir. Ayette geçen birr kavramını dindarlık olarak anlarsak, burada bahsedilen hususlar daha iyi anlaşılabilecektir. Ayette İslami anlamda bir dindarın bütün hususiyetleri ve dindarlık ölçütleri ana hatlarıyla verilmektedir.
Sonuç olarak konuyu güzel dinimize göre anlamaya çalışırsak, dindarlığın, Kur’an ve hadislerde belirtildiği ve kutlu insan Hz. Muhammed (s.a.s.)’in en güzel örnek hayatında gösterdiği şekilde inanç, tutum ve davranış bütünlüğü temelinde anlaşılması, ölçülmesi ve ölçeklendirilmesinin şart olduğu hükmüne varabiliriz. Buna göre dindarlığın doğru anlaşılması için en başta işaret edilen inanç, bilgi, duygu, ibadet, etki, organizasyon, cemaat, hukuk ve ahlak gibi boyutlarının hep birlikte hesaba katılması gerektiğini söyleyebiliriz.