Makale

KARDAN ADAMIN ÇATISI GÖKYÜZÜDÜR

KARDAN ADAMIN ÇATISI GÖKYÜZÜDÜR

Refika SOYAL

Korkuyorum, kendimden, dedi kardan adam. İçimde olduğu için veya olmadığı için bir şeyden eriyesiye korkuyorum. Varlığıyla yokluğunu eşitlemiş bir şey kadar güçlü ne olabilir? Bana hasım olana dost olarak kendini yokluğa eşitlemiş bir başka sıcaklıktan; güneşin ortağı ateşten mesela… Korkuyorum, dedi kardan adam.
Kırmızı mürekkebi göğsüne damlattı titreyen eliyle. Üşüyordu kardan adam. “Tükettiğim mürekkeplere karşı mahcubum artık…” yazdı karlara. Yazmak, acılarını karda boğmaktı kardan adam için, silinmeden önce bir kez okudu. Nasılsa kendisi için yazmıyor muydu? Üşümek için, erimemek için yazmıyor muydu?
Kardan adamın çatısı gökyüzüdür. Evinize davet etseniz de icabet etmez. Onun ekmeğidir, suyudur, aldığı nefestir armağan edilen kış… Varlık teminatıdır kardan adamın, dünyanın buzdan kalbi…
Sizi yaşatan şeydir onu öldüren! “Önce buzla ovmalısın ellerimi, donmuşum ben!” derken siz, kardan adamın elleri güneşle ovulmaz, güneş çarpmasından sonra. Onu öldüren şeydir sizi yaşatan!
Korkuyorum, dedi kardan adam. Tek mevsimlik hafızamdan, hafızamın mızmızlanmasından… Eriyesiye korkuyorum, dedi. Binlerce farklı kanalın avaz avaz çığlık çığlığa anlatmak istediği o mühim şey ne ola? Daracık bir odada yankıya bile yer yok, anlama da anlamsızlığa da yer yok derken yere bile yer yok…
Kardan adamın kızağıdır ayakları… Kardan adamın ayağını kaydıran yine kendi ayağıdır. Eriyene dek kayar ayakları, kimse görmez… Kardan adam celladına âşıktır; güneşe, ateşe, onu hasım bilene… Varlığının düşmanı olana duyduğu ünsiyet makbul dua olup günü gelince çepeçevre sarar onu. Beyaz saçlarından tutar, kimsenin “Bir dip yanığı var bu işte!” demesine fırsat vermeden, hiçbir iz bırakmadan defneder. Kanların izi bile silinir gider işte kar üstünde, kar altında… Kardan adamdan bir kar tanesi bile kalmaz geriye. Kanı donar, sonra kan donduran bir eriyişle kaybolur kardan adam… Soğukta, soğukta olur olanlar vadesi dolmamış kardan adama… Bir tavşana düşer burnu veya obur bir köpeğe… Zeytinlerin veresesi kimdir bilinmez… Kardan adamın üzerine gelinmez; eliniz havada kalır ona uzatırsanız. Sizi yâren bilmez. Kardan adamın kardan dostları vardır nadiren bir araya geldiği. Tek başınalıktır kaderi… Çocuk sıcaklığı içini eritir yine de kardan adamın kendinden başka kimsesi yoktur.
Kelebek ömründen hallicedir mühleti… Çatısına güneş çöker günü gelince kardan adamın… Güler yüzüyle herkesi iyiliğine şahit tutmuş zarif ve sıcacık güneş… Kardan adama bakan yüzü ise ölümcül. Susar hafızası eriyesiye kardan adamın. Raporlara göre muhtemelen bir bitkiyle sofraları tezyin edecek veya buhar olup uçacak hâlden hâle geçmek üzere… Fakat hep sorardı kendine kardan adam: Yine aynı hafızayı kuşanıp da mı gelirdi döngüsüne, yeni bedenine? Siz, erise de onu hafızasından tanırsınız, siz. Yine buluşursanız bir yerlerde… Hiç yoksa her tür kandan arınmışlığından tanırsınız onu. Bir şarkı bırakır geriye kardan adam yine de izin isteyerek güneşten:
Şahit olun bir zamanlar var olduğuma
Bir kabrim olmayacak, bir taşım
Ve üzerine yazılacak bir adım
Olmayacak yâdım…
Şahit olun!
Şahit olun gidişime!
Unutmayın, buzdan gözyaşımı… Silemediğiniz…
Kardan gülüşlerimi… Göremediğiniz…
Unutmayın, göremediğinizi bakıp bakıp
Sarılıp da “göremediğiniz”i unutmayın!
Kendi kendinin gassali,
Elleriyle defneden kendi ellerini.
Baharın parfümünü içime çeke çeke gitmek ta ötelere.
Ayaklarımın dibinde karınca cesetleri…
Şimdi onlarla vedalaştım!
Şahit olun engin nedametime,
Varoluştan tövbeme şahit olun!
Şahit olun bu sessiz gidişime!
Bir kabrim olmayacak, bir taşım
Ve üzerine yazılacak bir adım
Olmayacak yâdım
Şahit olun bir zamanlar var olduğuma…
Karardı gözü güneşin,
Kara gözlerim aydınlandı
Şahit olun bir tezatta eriyişime!
Uzun olmadı kardan adamın şarkısı. Günün birinde eriyeceğini bilse de katilinin güneş olacağından habersizdi. Gölgesinden tanırdı onu. Hiç bu kadar yakından görmemişti. İçini çeke çeke eriyecek şimdi.
Çatısına güneş çöktü nihayet. Parlayan gözlerini gözlerine dikerek ona buzdan bir cennet vadetti. Elini bırakmaz artık kardan adam, anaçlığı tükenmiş, sütü kesilmiş annesinin; kimselere kaptırmaz artık son lokma soğuğunu. Pamuk şekeri ağzında ölecektir kardan adam, ağız tadıyla. Tıpkı yaşadığı gibi kendi çatısı altında ve ağzının tadıyla ölecektir kardan adam. Yani kardan kadın, kardan erkek… Hatta kalemsiz ve kelamsız kardan köpek, kardan can… Kardan biz, hepimiz…