Evlilik, uzun bir maratondur. Bu maratonun; çocuk yetiştirmek, kök aile ile ilişkileri sürdürmek, geleceğe dair hayal ve tasarıları gerçekleştirmek, duygusal olarak tatmin olmak, yakınlık inşa ederek birlik olmak, kendini güvende hissetmek, biri tarafından önemsenmek ve sevilmek gibi birçok veçhesi ve çıktısı vardır. İstisnai bir niyet yoksa hiçbir evlilik boşanmak üzere başlamaz, hiçbir çift daha kötü ve zorlu günler yaşayabilmek için bir araya gelmez. Fakat öyle şeyler yaşanır ki günün sonunda adım adım boşanmaya doğru gidilir.
Buraya doğru giderken evlerde sesler yükselebilir, kısa süreli fiziksel ayrılıklar yaşanabilir, araya aileler ya da fikrine güvenilen dostlar girebilir ya da bir aile danışmanına gidilebilir. Bu sürecin sonunda çiftler bir karar verir; ayrılık kararı ile yasal süreç başlar, devam etme kararıyla ise durum bir şekilde tatlıya bağlanır ve ilişkilerinde yeni bir perdeye geçerler. Fakat ayrılığa giden her yol bu kadar belirgin ve dışarıdan gözlemlenebilir şekilde değildir.
Kimi çiftler yıllardır evlidir, fiziki olarak aynı ortamı paylaşıyor aynı havayı soluyor görünüyorlardır. Uzaktan bakıldığında da aralarında bir gerginlik sezilmez. Fakat çok az göz göze gelirler; birbirleriyle kesiştikleri nokta, konuştukları mesele pek azdır. Paylaşımları, mahallenin kasabıyla yaptıkları gündelik sohbetten biraz hallicedir. Sanki fiziken oradadırlar ama ruhen başka yerdedirler. İkisi de gerçek, üç boyutlu bir insandan öte iki boyutlu bir tiyatro dekoru gibi derinliksiz görünür. Bu evlerde nadiren sesler yükselir; çiftlerin birbirini ayrılıkla tehdit ettikleri duyulmaz mesela. Çatışma yoktur ama öte yandan sevgi dolu komplimanlar, mizahi takılmalar, araya sıkıştırılmış ince espriler de yoktur. İki taraf da birbirinin zihninde çok az yer işgal ediyordur. Ölmemişlerdir ama sanki canlı da değildirler. Dışarıdan bakanlar ve ilişkiyi yaşayan çiftler de bir şeyin eksik olduğunu fark ederler ama ortada gözle görülür bir şey olmadığı için kafaları karışır.
İşte çiftlerin resmî olarak evli olmalarına rağmen duygusal, zihinsel, bazen de fiziksel olarak uzak olma durumlarına görünmez boşanma diyoruz. Ortada isim olarak bir evlilik vardır fakat içi boşalmıştır. Bu evlilik türü; güvende olma, duygusal paylaşım ihtiyacı, anlama ve anlaşılma, samimiyet, sevmek ve sevilmek gibi birçok yakınlık içeren duygudan uzak bir noktaya gelmiş ve asıl işlevini yapamaz olmuştur. Çiftler bugünlere sabahtan akşama gelmezler.
Şimdi hem bu yoldaki kilometre taşlarını hem de çözüm önerilerini masaya yatıralım.
Görünmez Boşanmanın Önüne Geçmek Mümkündür
Aşk ve yakın ilişkiler üzerine çalışmaları ile tanınan psikolog R. Sternberg’e göre sağlıklı bir ilişkide olmazsa olmaz üç unsur; tutku, yakınlık ve bağlılıktır. Görünmez boşanma durumunda yakınlık ve tutku ortadan kalkar; sadece çeşitli motivasyonlarla (boşanma sonrası belirsizlik, yalnız kalma korkusu, ekonomik olarak hayatı idame ettiremeyeceğine dair kaygı, çocukların varlığı vb.) bağlılık devam eder.
Fark Etmek ve Ayrıştırmak
Değişim ve dönüşüm fark etmekle başlar. Öncelikle size ve evliliğinize ne olduğunu fark etmeye ve tanımlamaya çalışın. Örneğin; eskiden akşamları birlikte bir yerlere çıkmayı çok severdik, hafta sonlarımız özel etkinliklerle ve deneyimlerle geçerdi, yemekten sonra sohbet ederdik, okuduğumuz kitapları paylaşırdık, günümüzün nasıl geçtiğini anlatmak çok iyi gelirdi ya da kafa karışıklığımız olan bir konuda konuşmak, dert ettiğimiz şeyleri paylaşmak çok kıymetliydi gibi... Sizi evlilikten ve yakın olmaktan neyin alıkoyduğunu fark etmeye çalışın. Bazen bu neden; çözümlenmemiş bir mesele, bazen telefonla fazla haşır neşir olma, bazen işkolik olma durumu, bazen de çocuklara haddinden fazla düşkünlük olabilir.
İletişim Metodunuzu Gözden Geçirin
Anlatmak, anlaşılmak ve anlamak insani ihtiyaçlarımızdandır. Çiftler iletişimden ve anlatmaktan fayda görmedikçe bunun yararsız ve gereksiz olduğu düşüncesini pekiştirirler. Canımız yana yana iletişime devam etmek istemeyiz ve bu duruma bir tepki geliştiririz. O yüzden, evdeki bu kopukluğa sebep olan iletişim hatalarını gözden geçirmek faydalı olacaktır. Ne oluyor da eşimizden uzaklaşıyoruz? Eşimize ne yapıyoruz da bize kendini kapatıyor, bizden uzaklaşıyor? Arada sağlıklı bir iletişim olmadığında taraflar ister istemez iki uca doğru savrulur: Ya yıkıcı bir saldırgan savunmaya ya da derin bir ölümcül sessizliğe.
Sessizlik Her Zaman Olumlu Bir Şey Olmayabilir
Bir evdeki sessizlik çoğu zaman dışarıdan olumlu ve huzurlu bir ortam olarak görülebilir. Elbette ki sessiz, sakin ve stabil bir hayatın bize iyi gelen tarafları vardır; ama her durumda olumlu olarak yorumlanmamalıdır. Özellikle görünmez boşanmanın olduğu, tarafların birbirinden iki ayrı dünyaya doğru uzak düştüğü evliliklerde durum farklıdır. Buradaki sessizlik, bir alarm sinyali ya da soğuk savaş olarak okunmalıdır.
Küçük Şeyleri Büyük Görmeye Çalışın
Normalde bunu olumsuz şeylerde kolayca yaparız. Basit bir dil sürçmesini, küçük bir yüz ifadesini ya da özenle temizlenmiş mutfak tezgâhındaki o küçük kirli çay bardağını hemen fark eder, yeri geldiğinde de kritize ederiz. Bunu olumlu şeyler için de yapmak mümkün. Küçük ama iyi olan şeyleri yüceltmek, takdir etmek; onların tekrarına ve daha büyüklerinin de yaşanmasına destek olabilir. Örneğin; eşiniz uğraşmış ve bir tatlı yapmış, onu mutfağı batırdığı, masraf yaptığı ya da şekeri fazla olmuş gibi şeylerle eleştirmek yerine emeğini ve bu hususta uğraşını takdir edin. Heves kırmak kolay olandır.
Bazen farkında olmadan tam da istemediğimiz sonuçlara hizmet edecek tavırlar gösteririz. Bu noktada şu soru kıymet arz eder: Ben ne yapıyorum da şu anki duruma hizmet ediyorum? Mesela eşimin sessizliğinden, bir şey anlatmadığından, benimle paylaşacak bir şeyi olmadığından şikâyet ediyorum. Tamam, bunu o yapıyor ama ben de ne yaparak onun sessizleşmesine, bazı bilgileri saklamasına ve anlatmamasına destek oluyorum? O her anlattığında onu yargılıyor, küçümsüyor, istememesine rağmen akıl veriyor, anlattığı şeyi önemsemiyor ya da bir kavga, kızgınlık anında onun lehine koz olarak kullanıyor olabilirim. Bu şartlar altında eşimin bir süre sonra bir savunma kabuğu örmesi ve kendini korumaya çalışması kaçınılmaz olacaktır.
Fiziksel Yakınlığı Önemseyin
Fiziksel temas, bazı çiftler için sevildiğini ve önemsendiğini hissetmek adına birincil beslenme kaynağı olabilir. Yakın ilişkilerin en önemli unsurlarından biri fiziksel temastır. Temas bizi yatıştırır, aradaki sıcaklığın ve samimiyetin artmasına yardımcı olur. Fiziksel yakınlık, duygusal yakınlığın da bir cüzüdür; önemli bir destekleyicisidir. Eğer çift olarak hem zihinsel hem de duygusal bir uzaklaşmadan bahsediyorsak panzehiri olarak fiziksel yakınlığı artırabiliriz.
Problemleri Halı Altına Süpürmeyin
Çözülmeyen problemler çoğunlukla bir yere gitmez, tıpkı temizlenmeyen evler gibi. Halı altına süpürülen meseleler bir süre sonra birikip ilişkiyi yaşanmaz hâle getirebilir. Meseleleri zamanında oturup konuşmak ve bir mutabakata varmak önemlidir. “Muhakkak çözüm” demiyorum dikkat ederseniz; çünkü her mesele her zaman çözülecek diye bir kaide yoktur. Bazı durumların zamana, olgunlaşmaya veya yeni bir bakış açısına ihtiyacı vardır. Ama en azından konuşulabilmiş olması; görmezden gelinme ve ciddiye alınmama gibi duyguların önüne geçecektir.
“Evlendik ve Artık Gayrete Gerek Yok” Demeyin
Evlilik öncesi çiftler genelde en iyi hâlleriyle orada olmaya çalışırlar. Bu oldukça insani ve anlaşılır bir durumdur. Birbirleri için zaman, maddiyat, yaşam enerjisi gibi kaynaklarını sarf ederler. Kilometrelerce öteden gelirler, zor ve emek isteyen şeylerin altına imzalarını atarlar. Öncesinde nasıl ki gayret ve hassasiyet kıymetliyse hikâyenin devamında da aynı şekilde gereklidir. “Evlendik ve artık tamam, bundan sonra nasıl geliyorsa öyle.” şeklinde gelişine yaşamak; özensiz bir ilişkiye hizmet eder. Oysaki evlilik öncesi bir fragman gibidir; film evlilikle beraber başlar.
Yeniden Bağ Kurmak Her Zaman Mümkündür
Zaman zaman insan, en yakınıyla bile en uzağa düşebilir. Adım adım bozulabilen ilişkiler adım adım düzelebilir de. Yeter ki tarafların bu hususta bilinçli gayretleri ve istikrarlı dikkatleri olsun. Bir zamanlar yakın hissettiğiniz eşinizi yine yakın hissedebilirsiniz, keyifle zaman geçirdiğiniz eşinizle yine eğlenebilirsiniz. Bir şeyler paylaşmak için can attığınız eşinizle yine bir şeyler paylaşabilirsiniz. Geçici hâlleri kalıcı ve değişmez durumlar olarak görmemek gerekir. İlişkiler bozulabilir ama ilişkiler toparlanabilir de.
Profesyonel Destek Almaktan Çekinmeyin
Bazı durumlarda bir dış göze, farklı bir bakış açısına ve çift olarak bizi aşan bir sese ihtiyaç duyarız. Bunu bir başarısızlık olarak görmeyip bu alanda çalışan uzmanlardan destek almaktan çekinmemek gerekir. Her zaman kendi söküğümüzü kendimiz dikemeyebiliriz.
Evlilik, en çok da yalnız olmadığımızı hissetmek, zorlandığımızda orada var olacak bir eşin varlığını bilmek, sadece bir evi, fiziksel ortamı değil aynı zamanda hayatı paylaşmak açısından kıymetlidir. Toplumumuzda yakın, samimi, canlı ilişkilerin artması temennisiyle...