Makale

EVİNİZDE CANLI BİR AYET VAR

EVİNİZDE CANLI
BİR AYET VAR
Doç. Dr. Harun BEKİROĞLU
İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

وَمِنْ اٰيَاتِهٖٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.”

(Rum, 30/21)

İnsan, genellikle ibret almak için uzaklardaki varlıklara bakmayı tercih eder. Kendisine ya da hemen karşısında duran kişiye bakmak ise hatırına gelmez. Oysa hemen yanı başındaki yol arkadaşına bakması yeterlidir. Çünkü o, yoldaştır; “sahib bi’l-cenb”dir. (Nisa, 4/36) Eskiler, “Seferde yoldaşın, kervanda yanında konaklayandır.” derler. Yol, yolcunun konakladığı sonra da kalkıp gittiği bir gölgelik kadar kısa olan “dünya”dır. Yolcu, seferinde yalnız değildir; ondan hiç ayrılmayan bir “refik”i vardır. Seferinde ona yârenlik edecek bu yol arkadaşı, eşidir. (Zeyd b. Ali, Tefsiru Ġaribi’l-Ḳurʾani’l-Mecid, s. 78) Yolculuktaki en değerli varlık saliha hanımdır. (Müslim, Rada’, 64) Ona ihsan ile muamele etmek ise yolculuğun kuralıdır. Onunla yürümek tefekkürü, tefekkür ise teşekkürü gerektirir. Teşekkürün kökü şükürdür. Şükür, yolu yaratan ve yoldaşı bahşeden Allah’a yapıldığında anlam kazanır.

Yolcunun Serüveni

Allah varlık âlemindeki her şeyi çifti ve karşıtıyla (zevc) yaratmış, ardından bu kanun üzerinde düşünmemizi istemiştir. (Zariyat, 51/49) Buna “çiftin uyumu kanunu” adını verebiliriz. Eskiler, “Eşya, zıddıyla kaimdir.” derlerdi. Hidayet dalaletin, ahiret dünyanın, sıcak soğuğun, gece gündüzün, erkek ise kadının karşılığıdır. Çiftin mükemmel uyumundan dolayı kocaya zevc, karısına zevce deriz. Eşyanın çift ve uyumlu oluşunun nedeni, bunun üzerine düşünmemiz ve bunları var eden Allah’ın bir/tek olduğunu idrak etmemizdir. (Mukatil b. Süleyman, Tefsir, IV, 133)

Allah, yolcunun serüvenini, bir kadın ve bir erkekle başlatmıştır. İkisinin birbirine uyumlu olması için de önce bir can var etmiş ve bu nefsin eşini de aynı türden yaratmıştır. Bu iki candan da erkekleri ve kadınları var etmiştir. (Nisa, 4/1) İnsan, yolculuğunun kendisinden önceki bu süreğini hatırlamaz. Çünkü o dönemde insanın adı ve sanı yoktur. (İnsan, 76/1) Allah ona, karşısındaki varlıkla hemen ünsiyet ve yakınlık kurduğu için “insan”, deriden oluştuğu için de “beşer” adını vermiştir. Bu canın, kendisi gibi teni olan bir yol arkadaşı olmalıydı ki onunla yakınlık kurabilsin. Böylece bir çift oldular. Çiftin yakınlığı, tenlerinin değmesine (mubaşeret) neden oldu. Yakınlıklarının ve sevgilerinin sonucunda çocuklar dünyaya gözlerini açtı. İnsanın serüveni başladı.

Yolcunun Tefekkürü

Seferin amacı, Allah’ın bir ve tek olduğunu öğrenmektir. Bu, bilginin serüvenidir. Bu yolculukta Allah, kendisinin bir ve tek olduğunu gösteren çeşitli kanıtlar da sunmuştur. Ayet kelimesinin anlamlarından biri de kanıttır. “Allah’ın varlığını ispat eden delil” denince aklımız bizi hemen uzaklara götürdü. Oysa bu delilin hemen yanı başımızda olduğunu şu ayet bize hatırlatıyor: “Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.” (Rum, 30/21)

Mekke’de nazil olan bu ayet, karı ve kocadan bahseden diğer mekki ayetler gibi her iki varlığın Allah tarafından yaratıldığına, kadın ile erkeğin aynı türden olduğuna dikkat çeker. Mekke’de nazil olan ve eşlerden bahseden ayetler genellikle Mekkelilerden hanımlarına, çocuklarına ve torunlarına bakarak tefekkür etmelerini ister. Bir erkeğin evlilik kurumu sayesinde “koca”, çocuklarının doğmasıyla “baba”, torunlarının dünyaya gelişiyle “dede” rollerine bürünmesi, Allah’ın ona lütfudur. Bu statüler kendisinin başarısı değildir. Putların hediyesi de değildir. Bundan dolayı müşrikler gibi statüsünü eşine, ailesine ve soyuna karşı bir zulüm, tahakküm veya kayırma aracı olarak kullanmamalıdır. Kendi kaburga kemiğinin eğriliğini yadırgamadığı gibi onun da doğasını kabullenmelidir. (Buhari, Nikâh, 79, 80) Onu yok saymaya dönük batıl anlayışlar, Allah’ın nimetine karşı nankörlükten başka bir şey değildir. (Nahl, 16/72)

Erkeğin hanımı, Allah’ın varlığını ve tekliğini gösteren ayetlerden biridir. Allah’ı görmese de her gün bu kanıta şahit olmaktadır. (Mukatil b. Süleyman, Tefsir, III, 410) Bu kanıt, cin ya da melek değil kendisi gibi bir insandır. Türü aynı olduğu gibi şekli de benzerdir. Fiziği, yadırgamayacağı bir şekilde tasarlanmıştır. Zevcesi olarak “çiftin mükemmel uyumu”nu oluşturur. (Maturidi, Teʾvilatu’l-Ḳurʾan, XI, 170) Onunla huzur bulur; duyguları ve arzuları sakinleşip sükûnete erer. Dertleri ve kederleri onda yok olur. Farklı ırktan ya da dilden olsa da ısınıp kaynaşır. Çünkü Allah, kadını sükûnetin kaynağı olarak yaratmıştır.

Hiçbir akrabalık bağı bulunmayan iki yabancı insanın evlenmesiyle aralarında bir kaynaşma başlar. Birbirlerini severler, birbirlerine gönülden bağlanırlar. Ayette buna aşk ve sevgi yani “meveddet” denmiştir ki bu, sadece Allah’ın evlilik sayesinde karı-koca arasına yerleştirdiği bir nimettir. (Mukatil b. Süleyman, Tefsir, III, 410) Bunun sayesinde aynı lokmayı paylaşır, aynı yüke omuz verirler. Karısını kaybeden erkek veya kocasını yitiren kadın, mahzun kalır ve göz yaşı döker. Bu, Allah’ın evlilik kurumuna rahmetiyle tecellisidir. Karı ve koca arasında gözlemlediğimiz rahmet ve merhamet, Rahim olan Allah’ın mevcudiyetinin bir delilidir. Anne rahmi, rahmetle aynı kökten gelmiştir ve çocuklar bu merhametin koynunda yaratılır. Bu rahmet bağı, rahim olarak gelişir ve iki farklı insanın sevgisinin meyvesi olarak çocuklar dünyaya gelir. (Maturidi, Teʾvilatu’l-Ḳurʾan, XI, 171)

Allah’ın karı ve kocayı, birbirlerini sevip özledikleri mutlu bir çatı altında buluşturması, onun varlığının kanıtlarındandır. Allah, sevginin kaynağıdır yani “vedud”dur. Karı koca arasına meveddet koyarak onları birbirlerine düşkün şekilde yaratmıştır. Böylece birbirlerine bağlanarak rahmet ve merhamet toplumu kurarlar. Çocuklar da bu rahmet ikliminde büyür. Çünkü Allah’ın varlığını gösteren en büyük delillerden birisi evimizdedir. Onu ise sadece tefekkür edenler anlar. (Taberi, Tefsir, XVIII, 478) Eskiler, “Evvel refik baʿdet-tarik” demişler. Yani; Önce yoldaş, sonra yol.”